Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 1: Jeolojik Devirler
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 1: Jeolojik Devirler
Türkiye'nin bugünkü dağları, ovaları, platoları, fay hatları ve maden yatakları, milyonlarca yıl süren karmaşık bir jeolojik geçmişin sonucudur. Bu bölümde, Dünya'nın ve özellikle Türkiye arazisinin oluşumunu evrelere ayıran Jeolojik Devirleri (Zamanları) ve her bir devirde Anadolu coğrafyasında meydana gelen kilit olayları detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Bu temel bilgiler, sonraki bölümlerde ele alacağımız yer şekillerini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
1. Jeolojik Zaman Cetveli ve Türkiye
Yer bilimciler, Dünya'nın yaklaşık 4.6 milyar yıllık geçmişini, büyük iklim değişiklikleri, kıta hareketleri, dağ oluşumları ve canlı türlerindeki değişimler gibi önemli olaylara göre devirlere (Zaman) ve daha alt dönemlere ayırmışlardır. Türkiye arazisi farklı jeolojik zamanlarda oluşmuş kısımlardan meydana gelir, ancak genel olarak genç bir jeolojik yapıya sahiptir.
I. ZAMAN (Paleozoik - Yaşlı Zaman): Türkiye'nin Temelleri Atılıyor
Yaklaşık 541 milyon yıl önce başlayıp 252 milyon yıl önce sona eren, Dünya tarihindeki en eski ve uzun devirlerden biridir. Bu devirde Türkiye'nin bulunduğu alanda genellikle Tethys (Tetis) Denizi adı verilen büyük bir okyanus bulunuyordu.
Bu Devirde Türkiye'de Meydana Gelen Önemli Olaylar:
Masif Arazilerin (Yaşlı Kütleler) Oluşumu: Bu dönemde oluşan, sonraki kıvrımlanmalardan daha az etkilenmiş, sertleşmiş ve genellikle metamorfizmaya (başkalaşıma) uğramış yaşlı temel arazilerdir. Bunlar Türkiye arazisinin "çekirdeklerini" oluşturur. Üzerlerinde genellikle deprem riski daha düşüktür. Hersinyen ve Kaledoniyen dağ oluşumlarının izlerini taşırlar.
Taş Kömürü Yataklarının Oluşumu: Paleozoik'in Karbonifer döneminde yaşayan devasa ağaçlardan oluşan ormanların bataklık alanlarda çökerek sular altında kalması ve basınç altında kömürleşmesiyle oluşmuştur. Türkiye'de I. Zaman arazisi yüzeyde çok dar alanlarda görüldüğü için, ekonomik değere sahip taş kömürü yatakları sadece Zonguldak ve çevresinde bulunur.
Türkiye'nin Başlıca Masif Arazileri (Tam Liste):
Yıldız (Istranca) Masifi: Kırklareli - Avrupa kıtasıyla bağlantılı en yaşlı kütlelerden.
Zonguldak Masifi: Taş kömürü yataklarını barındırır.
Saruhan-Menteşe Masifi: Muğla ve çevresi, Ege'nin güneyi. Mermer yatakları önemlidir.
Anamur-Alanya Masifi: Torosların güney kuşağı.
Kırşehir Masifi: İç Anadolu'nun ortasında geniş bir alan kaplar.
II. ZAMAN (Mezozoik - Orta Zaman): Sakinlik ve Birikim Devri
Yaklaşık 252 milyon yıl önceden 66 milyon yıl önceye kadar süren devirdir. Dinozorlar çağı olarak da bilinir. Türkiye arazisi için genellikle "durgun" bir dönem olarak kabul edilir.
Bu Devirde Türkiye'de Meydana Gelen Önemli Olaylar:
Yoğun Tortullanma (Birikme): Tethys Denizi'nin tabanında, karalardan taşınan (kum, kil, çakıl) ve deniz canlılarının kalıntılarından (kireçtaşı/kalker) oluşan çok kalın tortul tabakalar birikmeye devam etmiştir.
Alp Orojenezi İçin Hazırlık: Bu dönemde biriken tortul kayaçlar, bir sonraki devirde Alp-Himalaya Dağ Sistemi'nin oluşumu için gerekli malzemeyi sağlamıştır. Anadolu'nun temel jeolojik yapısı bu tortulların altında şekillenmeye devam etmiştir.
Bu döneme ait araziler Türkiye'de nispeten dar alanlarda yüzeyde görülür.
III. ZAMAN (Tersiyer / Senozoik): Anadolu'nun Doğuşu
Yaklaşık 66 milyon yıl önceden 2.6 milyon yıl önceye kadar süren devirdir. Memeliler çağı olarak da bilinir. Türkiye'nin bugünkü ana yer şekillerinin, fay hatlarının ve önemli maden yataklarının büyük kısmının oluştuğu en kritik jeolojik zamandır.
Bu Devirde Türkiye'de Meydana Gelen Önemli Olaylar:
Alp Orojenezi ve Dağların Oluşumu: Bu devrin en belirleyici olayıdır. Güneyden hareket eden Afrika ve Arabistan levhalarının, kuzeydeki Avrasya levhasına çarpması ve sıkıştırması sonucu, arada kalan Tethys Denizi tabanındaki Mezozoik ve Tersiyer başlarına ait esnek tortul tabakalar kıvrılarak yükselmiş ve Kuzey Anadolu Dağları ile Toros Dağları oluşmuştur. Sert kütleler ise kırılarak Ege'deki Horst-Graben sistemini (kırık dağlar ve çöküntü ovaları) meydana getirmiştir.
Ana Fay Hatlarının Oluşumu: Bu şiddetli sıkışma ve levha hareketleri sonucunda Anadolu Levhası batıya doğru hareket etmeye başlamış ve bu hareketin sınırlarında devasa kırıklar oluşmuştur: Kuzey Anadolu Fayı (KAF) ve Doğu Anadolu Fayı (DAF) bu dönemde şekillenmiştir.
Yoğun Volkanik Faaliyetler: Özellikle devrin sonlarına doğru, fay hatları boyunca magmanın yüzeye çıkmasıyla Anadolu'daki volkanik dağlar (Ağrı, Erciyes, Hasan Dağı vb.) oluşmaya başlamış ve lav platoları meydana gelmiştir.
Önemli Madenlerin Oluşumu:
Linyit: Devrin ortalarından itibaren iklimin değişmesi ve göl alanlarının oluşmasıyla buralarda biriken bitki kalıntıları linyit yataklarını oluşturmuştur. Türkiye geneline yaygındır.
Bor Mineralleri: Volkanik aktivite ile ilişkili kapalı göl havzalarında (Batı Anadolu'da) bor mineralleri (tinkal, kolemanit vb.) çökelmiştir. Türkiye dünya bor rezervlerinde liderdir.
Tuz Yatakları: Kapalı havzalardaki göllerin kurumasıyla kaya tuzu yatakları oluşmuştur.
Petrol: Güneydoğu Anadolu'da, Arap platformu üzerindeki kıvrımlarda petrol yatakları oluşmuştur.
Anadolu karası büyük ölçüde belirginleşmiş, Tethys Denizi küçülmüştür.
IV. ZAMAN (Kuvaterner - En Genç Zaman): Son Şekillenme ve Günümüz
Yaklaşık 2.6 milyon yıl öncesinden günümüze kadar devam eden, içinde bulunduğumuz devirdir. İnsanlığın ortaya çıktığı ve iklimde önemli salınımların (buzul çağları) yaşandığı devirdir.
Bu Devirde Türkiye'de Meydana Gelen Önemli Olaylar:
Anadolu'nun Toptan Yükselmesi (Epirojenez): III. Zaman sonunda büyük ölçüde kara haline gelen Anadolu, bu devirde hızlanarak toptan yükselmiştir. Bu, Türkiye'nin ortalama yükseltisinin artmasına, platoların belirginleşmesine ve akarsuların yataklarını derine kazarak vadileri oluşturmasına neden olmuştur.
Ege Denizi'nin Oluşumu: Egeid kara parçasının çökmesi ve Akdeniz sularının bu alanı doldurmasıyla Ege Denizi oluşmuştur.
Boğazların (İstanbul ve Çanakkale) Oluşumu: Eski akarsu vadilerinin deniz seviyesinin yükselmesiyle sular altında kalması sonucu oluşmuşlardır.
Karadeniz'in Deniz Haline Gelmesi: Daha önce büyük bir tatlı su gölü olan Karadeniz, boğazların açılmasıyla Akdeniz'e bağlanmış ve suları tuzlanmıştır.
Kıbrıs Adası'nın Ayrılması: Deniz seviyesi değişimleri ve tektonik hareketlerle Anadolu'dan kopmuştur.
Buzul Çağları ve Etkileri: Devir içinde yaşanan soğuk dönemlerde Türkiye'nin yüksek dağlarında (genellikle 2200 metreden yükseklerde) buzullar oluşmuş ve hareket etmiştir. Bu buzulların aşındırması ve biriktirmesiyle sirk gölleri, morenler gibi buzul topoğrafyası şekilleri meydana gelmiştir (Örn: Hakkari-Cilo Dağları, Kaçkarlar, Bolkarlar, Ağrı, Erciyes, Uludağ).
Kıyı Şekillenmesi: Deniz seviyesi değişimleri ve akarsu biriktirmesiyle delta ovaları (Çukurova, Bafra, Çarşamba vb.) bugünkü şekillerini almış, kıyı taraçaları oluşmuştur.
İnsan Yaşamının Başlaması: Anadolu, ilk insanların yaşadığı ve önemli uygarlıkların kurulduğu bir coğrafya haline gelmiştir.
2. Türkiye'nin Masif Arazileri Haritası
Türkiye'nin jeolojik temelini oluşturan, I. Zaman'a ait yaşlı ve sert kütleler olan masif arazilerin dağılışını harita üzerinde inceleyelim.
Masif Arazi (Yaşlı Kütle - I. Zaman)
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Başlıca Masif Arazileri.
Bölüm 1 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 2: İç Kuvvetler
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 2: İç Kuvvetler
Türkiye'nin bugünkü karmaşık ve çeşitli yeryüzü şekillerinin oluşumunda temel rol oynayan kuvvetler, enerjisini yerin içinden (magmadan) alan İç Kuvvetler'dir. Bu bölümde, Türkiye coğrafyasını şekillendiren dört ana iç kuvveti – Orojenez (Dağ Oluşumu), Epirojenez (Kıta Oluşumu), Volkanizma ve Seizma (Depremler) – ve bunların ülkemizdeki etkilerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
1. Orojenez (Dağ Oluşumu)
Yer kabuğunu oluşturan levhaların birbirine doğru hareket etmesi sonucu, aradaki tortul tabakaların sıkışarak yükselmesi veya kırılmasıyla dağ sıralarının oluşmasıdır. Türkiye'nin Alp-Himalaya kıvrım kuşağında yer alması, orojenezin en etkili iç kuvvet olmasını sağlamıştır.
Kıvrım Dağları ve Kırık Dağlar
Kıvrım Dağları: Esnek tortul tabakaların (örn. kireçtaşı, kumtaşı) yan basınçlarla sıkışıp kıvrılmasıyla oluşur. Yüksekte kalan kısımlara Antiklinal (dağ), alçakta kalan kısımlara Senklinal (vadi/ova) denir.
Türkiye'deki Örnekler: Kuzey Anadolu Dağları (Karadeniz Dağları) ve Toros Dağları, III. Zamandaki Alp Orojenezi ile oluşmuş tipik kıvrım dağ sıralarıdır. (Detayları Bölüm 4'te incelenecek).
Kırık Dağları: Sert ve esnekliğini yitirmiş (genellikle yaşlı/masif) tabakaların yan basınçlara dayanamayarak kırılması ve bloklar halinde yükselip alçalmasıyla oluşur. Yükselen bloklara Horst (dağ), alçalan bloklara Graben (çöküntü ovası) denir.
Türkiye'deki Örnekler: Ege Bölgesi'ndeki Kaz Dağları, Madra, Yunt, Bozdağlar, Aydın Dağları ve Menteşe Dağları Horst'lara; aralarındaki Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes ovaları ise Graben'lere örnektir. Hatay'daki Nur (Amanos) Dağları da bir Horst'tur. (Detayları Bölüm 4'te incelenecek).
Orojenez sonucu oluşan dağlık alanlar, iklimi, bitki örtüsünü, ulaşımı ve ekonomik faaliyetleri doğrudan etkiler.
2. Epirojenez (Kıta Oluşumu)
Yer kabuğunun geniş alanlarda, çok yavaş bir şekilde alçalması veya yükselmesi hareketidir. Bu hareket, yer kabuğunun manto üzerindeki dengesi olan izostatik denge ile ilgilidir. Kabuk üzerindeki yük (buzul, tortul, volkanik malzeme) artarsa çökme, yük azalırsa (aşınma, buzulların erimesi) yükselme olur.
Türkiye'de Epirojenez: Toptan Yükselme ve Sonuçları
Türkiye arazisinin bugünkü yüksek ve platolu yapısının ana sebebi, III. Zaman sonu ve özellikle IV. Zaman boyunca yaşanan toptan yükselmedir.
Kanıtları ve Sonuçları:
Ortalama Yükseltinin Fazla Olması (1132 m): Anadolu levhası komple yükselmiştir.
Geniş ve Yüksek Platoların Varlığı: Eskiden aşınarak düzleşmiş (peneplenleşmiş) alanlar veya lav örtüleri yükselerek platoları oluşturmuştur (Örn: İç Anadolu, Doğu Anadolu platoları).
Akarsuların Yataklarını Derine Kazması: Yükselme nedeniyle akarsuların aşındırma gücü artmış, derin vadiler (örn. boğaz vadiler, kanyonlar) oluşmuştur. Akarsular denge profilinden uzaklaşmıştır.
Kıyı Taraçalarının (Sekilerin) Oluşumu: Kıyı bölgelerindeki basamaklı düzlükler, karanın yükselmesi ve/veya deniz seviyesinin alçalması sonucu oluşmuştur.
Bazı Alanların Çökmesi: Yükselen alanlara karşılık, üzerinde yoğun birikme olan Çukurova, Ergene Havzası gibi alanlar yavaşça çökmektedir (transgresyon eğilimi). Ege Denizi'nin oluşumu da büyük ölçekli bir çökme (epirojenik alçalma) sonucudur.
3. Volkanizma
Magmanın yer kabuğunun zayıf noktalarından (fay hatları, çatlaklar) yeryüzüne çıkması veya yüzeye yakın derinliklerde katılaşması olayıdır. Türkiye, genç ve fay hatlarıyla parçalanmış bir arazi olduğu için geçmişte yoğun volkanik faaliyetlere sahne olmuştur.
Türkiye'de Volkanizma ve Oluşturduğu Şekiller
Yüzey Volkanizması: Magmanın yüzeye çıkarak oluşturduğu şekillerdir.
Volkan Konileri (Volkanik Dağlar): Lavların ve küllerin üst üste birikmesiyle oluşan koni şeklindeki dağlardır. Türkiye'dekilerin tamamı sönmüştür. (Örn: Ağrı, Tendürek, Süphan, Nemrut, Erciyes, Hasan Dağı, Karacadağ, Kula tepeleri). (Detayları Bölüm 4'te).
Krater / Kaldera / Maar: Volkan konilerinin tepesindeki çukurluklardır (Krater). Patlama veya çökme sonucu genişlemiş kraterlere Kaldera denir (Örn: Nemrut Kalderası). Gaz patlamasıyla oluşan çukurlara Maar denir (Örn: Konya-Meke Gölü, Acıgöl).
Lav Platoları: Akışkan lavların geniş alanlara yayılarak oluşturduğu düzlüklerin akarsularca yarılmasıyla oluşan platolardır (Örn: Erzurum-Kars, Ardahan Platoları).
Derinlik Volkanizması (Plütonizma): Magmanın yerin derinliklerinde katılaşmasıyla oluşan kütlelerdir (Batolit, Lakolit vb.). Bunlar zamanla üzerlerindeki tabakaların aşınmasıyla yüzeye çıkabilir (Örn: Uludağ bir batolittir).
Volkanik araziler mineral bakımından zengin olduğu için genellikle verimli topraklara sahiptir (örn. Regosoller). Ayrıca maden oluşumları (örn. demir, kurşun, çinko) ve jeotermal kaynaklarla da ilişkilidir.
(Harita aşağıdadır)
4. Seizma (Depremler)
Yer kabuğunda meydana gelen ani ve kısa süreli sarsıntılardır. Enerjinin fay hatları boyunca aniden boşalmasıyla oluşur. Türkiye'nin genç ve levha sınırlarında yer alması nedeniyle deprem riski çok yüksektir.
Türkiye'nin Depremselliği ve Ana Fay Hatları
Türkiye'nin deprem ülkesi olmasının nedenleri Bölüm 1'de açıklandığı gibi genç arazi yapısı ve levha sınırlarında bulunmasıdır (Avrasya, Afrika, Arabistan ve Anadolu Levhaları).
Türkiye'nin Ana Fay Kuşakları:
Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF): Saros Körfezi'nden başlar, Marmara Denizi, Karadeniz kıyılarına paralel uzanır ve Erzincan üzerinden Van Gölü'nün kuzeyine kadar devam eder. Dünyanın en aktif ve yıkıcı faylarından biridir. Sağ yönlü doğrultu atımlıdır.
Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF): Hatay'daki Ölü Deniz Fayı'nın devamı niteliğindedir. Maraş, Malatya, Elazığ üzerinden Bingöl-Karlıova'ya kadar uzanır ve burada KAF ile birleşir. Sol yönlü doğrultu atımlıdır.
Batı Anadolu Fay Sistemi (BAF): Ege Bölgesi'nde yoğunlaşan, KAF ve DAF gibi tek bir çizgi halinde olmayan, çok sayıda irili ufaklı normal faydan oluşan bir sistemdir. Horst-Graben yapısını oluşturur ve sık sık, ancak genellikle KAF ve DAF'a göre daha küçük magnitüdlü depremler üretir. Jeotermal potansiyel bu bölgede yüksektir.
Bu fay hatları ve çevresi 1. Derece Deprem Bölgesi olarak kabul edilir. Masif araziler ve Konya-Karaman, Taşeli Platosu, Mardin Eşiği gibi alanlar ise daha düşük riskli bölgelerdir.
(Harita aşağıdadır)
5. İç Kuvvetlerin Türkiye Haritasındaki İzleri
Aşağıdaki harita, Türkiye'yi şekillendiren ana iç kuvvetlerin (fay hatları ve volkanik dağlar) coğrafi dağılımını özetlemektedir.
Ana Fay Hatları (KAF, DAF) BAF Sistemi (Temsili) Volkanik Dağ/Alan
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Ana Fay Hatları ve Başlıca Volkanik Dağları.
Bölüm 2 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 3: Türkiye’nin Dağları
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 3: Türkiye’nin Dağları
Türkiye, ortalama yükseltisi fazla ve engebeli bir ülkedir. Bu engebeli yapının temelini oluşturan ana yer şekli ise dağlardır. Bu bölümde, Türkiye'deki dağların nasıl oluştuğunu (Orojenez ve Volkanizma iç kuvvetleri etkisiyle) ve başlıca dağ sıralarımızın/dağlarımızın neler olduğunu, konumlarını ve genel özelliklerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
1. Orojenez Sonucu Oluşan Dağlar
Orojenez (Dağ Oluşumu), yer kabuğunu oluşturan levhaların birbirine yaklaşması ve çarpışması sonucu, aradaki tortul tabakaların sıkışarak yükselmesi veya kırılmasıyla dağ sıralarının oluşmasıdır. Türkiye'nin Alp-Himalaya kıvrım kuşağında yer alması, III. Jeolojik Zaman'daki Alp Orojenezi'nin ülkemizde çok etkili olmasına ve dağlık bir yapı kazanmamıza neden olmuştur. Orojenezle oluşan dağlar iki ana gruba ayrılır: Kıvrım Dağları ve Kırık Dağları.
1. Kıvrım Dağları (Tam Liste ve Konumlar)
Deniz tabanlarında biriken esnek tortul tabakaların (kireçtaşı, kumtaşı, kiltaşı vb.) levha hareketleriyle yanlardan sıkıştırılması sonucu kıvrılarak yükselmesiyle oluşur. Kıvrımların yüksekte kalan kubbe şeklindeki kısımlarına Antiklinal (dağları oluşturur), alçakta kalan çanak şeklindeki kısımlarına ise Senklinal (genellikle vadileri veya ovaları oluşturur) denir.
Türkiye'deki dağların büyük çoğunluğu bu şekilde oluşmuştur ve iki ana kuşak halinde uzanır:
A) Kuzey Anadolu Dağları (Karadeniz Dağları Kuşağı)
Karadeniz kıyısı boyunca doğu-batı yönünde uzanırlar. Kıyıya genellikle paraleldirler. Üç ana bölüme ayrılır:
Doğu Karadeniz Dağları: Sistemin en yüksek ve en belirgin olduğu bölümdür. Kıyıya çok yakın ve paralel uzanırlar.
Kaçkar Dağları (Rize-Artvin, Zirve: 3937m)
Giresun Dağları
Zigana (Kalkanlı) Dağları (Gümüşhane-Trabzon)
Mescit Dağları (Erzurum-Bayburt)
Kop Dağları (Bayburt-Erzurum)
Yalnızçam Dağları (Ardahan-Artvin)
Allahuekber Dağları (Kars-Erzurum)
Orta Karadeniz Dağları: Yükseltileri azalır ve kıyıdan daha içeride yer alırlar. Bu durum, iç kesimlerle kıyı arası ulaşımı kolaylaştırır ve delta ovalarının (Bafra, Çarşamba) oluşumuna imkan tanır.
Canik Dağları (Samsun-Ordu)
Batı Karadeniz Dağları: Tekrar yükselirler ve kıyıya paralel birkaç sıra halinde uzanırlar.
Küre (İsfendiyar) Dağları (Kastamonu-Sinop)
Ilgaz Dağları (Kastamonu-Çankırı)
Köroğlu Dağları (Bolu çevresi)
Bolu Dağları
Marmara Bölgesi'ndeki Uzantılar: Kuzey Anadolu Dağları'nın batıdaki devamı niteliğindedir.
Yıldız (Istranca) Dağları (Kırklareli - Tekirdağ)
Samanlı Dağları (Kocaeli Yarımadası - Yalova)
Biga Dağları (Çanakkale)
Korudağ (Tekirdağ)
B) Toros Dağları Kuşağı
Akdeniz kıyısı boyunca yay çizerek uzanırlar. Genellikle kıyıya paraleldirler. Üç ana bölüme ayrılır:
Batı Toroslar: Teke Yarımadası'ndan başlayıp Taşeli Platosu'na kadar uzanır. Genellikle kalkerli (karstik) yapıdadır.
Bey Dağları (Antalya)
Akdağlar (Antalya-Muğla)
Geyik Dağları (Antalya - Karaman)
Dedegöl Dağları (Isparta)
Sultan Dağları (Afyon-Isparta-Konya sınırı)
Orta Toroslar: Taşeli Platosu ile Uzunyayla arasına denk gelir. Sistemin en yüksek zirvelerini barındırır.
Bolkar Dağları (Niğde - Mersin - Adana)
Aladağlar (Niğde - Adana - Kayseri, Zirve: Demirkazık 3756m)
Tahtalı Dağları (Adana - Kayseri)
Binboğa Dağları (Kahramanmaraş)
Engizek Dağları (Kahramanmaraş)
Güneydoğu Toroslar: Orta Toroslar'ın güneydoğuya doğru devamıdır. Hakkari'ye kadar sokulur. Yapısal olarak daha karmaşıktır.
Malatya Dağları
Bitlis Dağları (Bitlis Masifi üzerinde)
Hakkari Dağları (Türkiye'nin en sarp ve buzullaşmaya uğramış dağlarıdır; Cilo Dağı - Zirve: Uludoruk/Reşko 4135m, Sat Dağları)
Maden Dağları (Elazığ)
(Harita aşağıdadır)
2. Kırık Dağları (Horstlar) (Tam Liste ve Konumlar)
Yer kabuğunun sert ve esnekliğini yitirmiş bölümlerinin, levha hareketleri sonucu oluşan gerilimlere dayanamayarak kırılması (faylanma) ve oluşan blokların dikey yönde yer değiştirmesiyle oluşur. Yükselen bloklara Horst (kırık dağ), alçalan bloklara ise Graben (çöküntü ovası) denir.
Türkiye'de kırık dağların ve grabenlerin en tipik örnekleri Ege Bölgesi'nde bulunur. Burada Horst ve Grabenler genellikle doğu-batı yönünde uzanır ve kıyıya diktir.
Ege Bölgesi'nin Horst ve Grabenleri (Kuzeyden Güneye Sıralama):
⛰️ Kaz Dağları (Horst)
👇 Edremit Grabeni
⛰️ Madra Dağları (Horst)
👇 Bakırçay Grabeni
⛰️ Yunt Dağları (Horst)
👇 Gediz Grabeni
⛰️ Bozdağlar (Horst)
👇 Küçük Menderes Grabeni
⛰️ Aydın Dağları (Horst)
👇 Büyük Menderes Grabeni
⛰️ Menteşe Dağları (Horst)
Diğer Önemli Kırık Dağ:
⛰️ Nur (Amanos) Dağları (Horst) - Hatay: Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde oluşmuş, kuzey-güney yönünde uzanan önemli bir kırık dağdır. Akdeniz kıyısına paralel uzanmasıyla Ege'deki horstlardan ayrılır.
Kırık dağların bulunduğu alanlar, aktif fay hatları üzerinde yer aldıkları için deprem riski yüksek ve jeotermal kaynaklar (sıcak su) bakımından zengindirler.
(Harita aşağıdadır)
2. Volkanizma Sonucu Oluşan Dağlar
Yer'in iç kısmındaki erimiş kayaçların (magma) yeryüzüne çıkarak (lav, kül, tüf vb. şeklinde) veya yüzeye yakın katılaşarak oluşturduğu dağlardır. Türkiye'deki volkanik dağların tamamı jeolojik olarak yakın zamanda (genellikle III. Zaman sonu - IV. Zaman başı) oluşmuş ve günümüzde sönmüş (aktif olmayan) volkanlardır. Genellikle tek veya sıra halinde bulunurlar.
Türkiye'nin Başlıca Volkanik Dağları (Bölgesel Dağılış - Tam Liste)
A) Doğu Anadolu Bölgesi:
Türkiye'deki volkanik dağların en yükseklerinin ve en fazlasının bulunduğu bölgedir. Genellikle bir hat boyunca sıralanırlar.
Ağrı Dağı (Büyük Ağrı: 5137 m, Küçük Ağrı: 3896 m): Türkiye'nin en yüksek dağı. Stratovolkan tipindedir.
Tendürek Dağı (Ağrı-Van)
Süphan Dağı (Bitlis-Van): Türkiye'nin 3. yüksek dağı (4058 m).
Nemrut Dağı (Bitlis): Zirvesinde Türkiye'nin en büyük krater (kaldera) gölü bulunur. Tarihsel dönemde (1441) aktivite göstermiş son volkanımızdır.
Kösedağ (Sivas-Erzincan)
Allahuekber Dağları (Kars-Erzurum): Bir kısmı volkanik kökenlidir.
B) İç Anadolu Bölgesi:
Tuz Gölü'nün güneyinden başlayıp kuzeydoğuya doğru uzanan bir volkanik hat bulunur.
Erciyes Dağı (Kayseri): İç Anadolu'nun en yüksek dağı (3917 m). Stratovolkan.
Hasan Dağı (Aksaray-Niğde)
Melendiz Dağları (Niğde-Aksaray)
Karadağ (Karaman-Konya)
Karacadağ (Konya-Karaman): Yayvan konili (kalkan tipi volkana benzer) bir yapıdadır.
C) Güneydoğu Anadolu Bölgesi:
Karacadağ (Diyarbakır-Şanlıurfa): Türkiye'nin en tipik kalkan volkanıdır. Lavları çok geniş bir alana (yaklaşık 8000 km²) yayılmıştır.
D) Ege Bölgesi:
Kula Tepeleri (Manisa): Türkiye'nin en genç volkanik alanıdır ("Yanık Yöre"). Çok sayıda küçük volkan konisi (cüruf konisi) ve lav akıntılarından oluşur. İlk jeopark alanımızdır.
E) Marmara Bölgesi:
Uludağ (Bursa): Volkanik bir dağ değildir, ancak derinlik volkanizması (plütonizma) ile oluşmuş bir batolit kütlesidir. Yani magmanın yerin derinliklerinde soğuyup katılaşması ve daha sonra üzerindeki katmanların aşınmasıyla yüzeye çıkması sonucu oluşmuştur. Tektonik hareketlerle de yükselmiştir.
(Harita aşağıdadır)
3. Türkiye Dağları Haritası
Türkiye'deki başlıca kıvrım dağ sıralarının, kırık dağların (horstlar) ve önemli volkanik dağların konumlarını ve oluşum türlerine göre dağılımlarını aşağıdaki interaktif haritada inceleyebilirsiniz.
Kıvrım Dağ Sırası Kırık Dağ (Horst) Volkanik Dağ/Alan Graben Alanı (Temsili)
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Başlıca Dağları (Oluşum Türlerine Göre).
Bölüm 3 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 4: Türkiye'nin Platoları
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 4: Türkiye'nin Platoları
Türkiye, ortalama yükseltisi fazla olan bir ülkedir ve bu yüksek yapının önemli bir bölümünü platolar oluşturur. Önceki bölümlerde gördüğümüz Epirojenez (toptan yükselme) hareketleri, Türkiye'nin bir plato ülkesi olmasında kilit rol oynamıştır. Bu bölümde, platoların tanımını, oluşum türlerini, Türkiye'deki bölgesel dağılışlarını ve ekonomik önemlerini detaylıca inceleyeceğiz.
1. Plato Nedir? Türkiye Neden Plato Ülkesidir?
Plato: Çevrelerine göre yüksekte bulunan ve akarsular tarafından derince yarılmış (parçalanmış) geniş düzlüklere verilen addır. Ovalardan temel farkı, çevrelerine göre daha yüksekte yer almalarıdır.
KPSS ÖNEMLİ: Türkiye'de Platoların Geniş Yer Kaplamasının Nedenleri
Epirojenez (Toptan Yükselme): Türkiye arazisi, III. Zaman sonu ve özellikle IV. Zaman başında toptan yükselmiştir. Bu yükselme, daha önceden aşınarak düzleşmiş (peneplenleşmiş), yatay tortul tabakalarla kaplanmış veya volkanik lavlarla örtülmüş geniş alanların yüksekte kalmasına neden olmuştur.
Akarsu Aşındırması (Derine Yarma): Yükselen bu geniş düzlükler, akarsuların artan enerjisiyle derine doğru yarılmış ve platolar bugünkü parçalı görünümünü kazanmıştır. Akarsu vadilerinin derin olması, platoların belirgin özelliklerindendir.
Türkiye'nin yüksek ortalaması (1132 m) ve geniş platolara sahip olması, doğrudan bu jeolojik süreçlerin sonucudur.
2. Oluşumlarına Göre Türkiye'deki Plato Türleri
Platolar, oluştukları temel jeolojik yapıya ve şekillenmelerinde etkili olan süreçlere göre farklı türlere ayrılır. Türkiye'de dört ana plato oluşum türü görülür:
1. Tabaka Düzlüğü (Yatay Duruşlu) Platoları
Yatay veya hafif eğimli tortul tabakaların (genellikle Neojen [III. Zaman sonu] yaşlı göl ve akarsu tortulları: kumtaşı, kiltaşı, marn, jips, kireçtaşı) akarsular tarafından yarılmasıyla oluşmuş platolardır. Türkiye'deki platoların en yaygın olan türüdür.
Bulunduğu Bölgeler: İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Ege (İç Batı Anadolu).
Örnekler:
İç Anadolu: Obruk, Cihanbeyli, Haymana, Bozok, Uzunyayla Platoları.
Ekonomik Faaliyetler: Genellikle tahıl tarımı (buğday, arpa) ve küçükbaş hayvancılık (koyun) yapılır.
2. Lav Örtüsü (Volkanik) Platoları
Volkanik patlamalar sonucu yeryüzüne çıkan akışkan lavların geniş alanlara yayılarak oluşturduğu düzlüklerin, daha sonra akarsular tarafından yarılmasıyla meydana gelen platolardır.
Bulunduğu Bölgeler: Doğu Anadolu.
Örnekler:
Erzurum-Kars Platosu: Türkiye'nin en yüksek ve en geniş volkanik platosudur.
Ekonomik Faaliyetler: Mineral bakımından zengin toprakları ve yaz yağışları nedeniyle oluşan gür çayırları sayesinde büyükbaş hayvancılık (mera hayvancılığı) için çok elverişlidir.
3. Karstik Platolar
Kolay çözünebilen (eriyebilen) kayaçların, özellikle kalker (kireçtaşı)'in yaygın olduğu arazilerde, yeraltı ve yerüstü sularının çözündürme (kimyasal aşındırma) etkisiyle ve akarsuların yarmasıyla oluşan platolardır.
Bulunduğu Bölgeler: Akdeniz Bölgesi (Özellikle Batı Toroslar kuşağı).
Özellikleri: Yüzey suları bakımından fakirdirler (sular düdenlerle yeraltına sızar). Lapya, dolin, uvala, polye gibi karstik aşınım şekilleri yaygındır. Genellikle engebeli yüzeylere sahiptirler ve tarıma pek elverişli değildirler.
Örnekler:
Teke Platosu (Antalya Bölümü): Batı Toroslar üzerinde yer alır.
Taşeli Platosu (Mersin-Karaman-Antalya): Orta Toroslar üzerinde yer alır. Türkiye'nin en seyrek nüfuslu alanlarındandır.
Ekonomik Faaliyetler: Genellikle kıl keçisi yetiştiriciliği ve yaylacılık yapılır.
4. Aşınım (Peneplen) Platoları
Yeryüzünün dış kuvvetler (özellikle akarsular) tarafından uzun jeolojik zamanlar boyunca aşındırılarak deniz seviyesine yakın, hafif dalgalı bir düzlük (peneplen veya yontukdüz) haline getirilmesi ve sonrasında bu düzlüğün epirojenik hareketlerle (toptan yükselme) yükseltilmesi sonucu oluşan platolardır.
Bulunduğu Bölgeler: Marmara Bölgesi.
Özellikleri: Genellikle alçak platolardır. Yüzeyleri eski aşınım dönemlerinden kalma hafif dalgalı bir görünüme sahiptir.
Örnekler:
Çatalca-Kocaeli Platosu: İstanbul Boğazı'nın iki yakasında yer alır. Türkiye'nin en alçak platosudur (ortalama 150-200 m). Üzerinde yoğun sanayi tesisleri ve yerleşmeler bulunur.
Perşembe Platosu (Ordu): Karadeniz Bölgesi'nde yer alsa da oluşumunda aşınım süreçleri ve yükselme etkili olmuştur.
3. Türkiye'nin Platolarının Bölgesel Dağılışı (Özet ve Harita)
Türkiye'deki platolar, bölgelere göre farklı yüksekliklere, oluşum şekillerine ve ekonomik özelliklere sahiptir. İç Anadolu ve Doğu Anadolu platoları en geniş alanları kaplar.
Tabaka Düzlüğü Lav Örtüsü Karstik Aşınım
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Başlıca Platoları ve Oluşum Türleri.
Bölüm 4 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 5: Türkiye'nin Ovaları
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 5: Türkiye'nin Ovaları
Türkiye'nin dağlık ve platoluk yapısı içinde, tarım, yerleşme ve ulaşım açısından hayati öneme sahip alçak düzlükler olan ovalar da geniş yer tutar. Önceki bölümlerde dağları ve platoları inceledik; şimdi ise Türkiye'nin ovalarının oluşum süreçlerini, türlerini, dağılışlarını ve önemini detaylı bir şekilde ele alacağız.
1. Ova Nedir? Genel Özellikleri ve Platodan Farkı
Ova: Çevresine göre alçakta kalmış, akarsular tarafından taşınan alüvyonlarla veya diğer malzemelerle (örn. volkanik, karstik) örtülmüş, eğimi oldukça az olan geniş düzlüklere verilen isimdir.
PÜF NOKTASI: Ova ile Plato Arasındaki Fark
Her ikisi de düzlük olmasına rağmen temel farkları şudur:
Ova: Çevresine göre alçaktadır. Genellikle vadi tabanlarında, kıyılarda veya tektonik çukurluklarda bulunur.
Plato: Çevresine göre yüksektedir ve akarsular tarafından derince yarılmıştır.
Türkiye'de ovalar genellikle verimli alüvyal topraklarla kaplı olduğu için yoğun tarım alanlarıdır ve nüfusun önemli bir kısmı bu alanlarda toplanmıştır. Aynı zamanda ulaşım ağlarının geliştiği ve sanayi tesislerinin kurulduğu yerlerdir.
2. Oluşumlarına Göre Türkiye'deki Ova Türleri (KPSS için Çok Önemli!)
Ovaların oluşum şekli, bulundukları bölgenin jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri hakkında önemli ipuçları verir. Türkiye'nin tektonik aktivitesi, akarsu çeşitliliği ve iklim koşulları, farklı türlerde ovaların oluşmasına imkan tanımıştır.
1. Tektonik Ovalar (Çöküntü Ovaları)
Yer kabuğu hareketleri (faylanma, kıvrımlanma sonucu çökme) ile oluşan çukur alanların (özellikle Grabenler ve Senklinaller) zamanla akarsuların taşıdığı alüvyonlarla dolması sonucu meydana gelirler. Türkiye'deki ovaların büyük bir kısmı bu kökene sahiptir.
Özellikleri: Genellikle aktif veya eski fay hatları üzerinde veya yakınında bulunurlar. Bu nedenle deprem riski yüksektir. Verimli alüvyal topraklara sahip olmaları nedeniyle önemli tarım alanları ve yerleşim merkezleridirler.
Türkiye'deki Başlıca Tektonik Ovalar (Tam Liste - Bölgelere Göre):
Marmara Bölgesi: Ergene Ovası (havzası), Adapazarı Ovası, Bursa Ovası, İnegöl Ovası, Balıkesir Ovası, Mustafakemalpaşa Ovası, Karacabey Ovası.
Ege Bölgesi: Bakırçay Ovası, Gediz Ovası, Küçük Menderes Ovası, Büyük Menderes Ovası (Bunlar Graben ovalarıdır). Ayrıca Soma, Turgutlu, Salihli, Alaşehir, Söke, Ödemiş, Tire gibi graben içindeki daha küçük ovalar da bulunur.
Karadeniz Bölgesi: Düzce Ovası, Bolu Ovası, Tosya Ovası, Suluova, Taşova, Merzifon Ovası, Erbaa Ovası, Niksar Ovası (Bu ovalar genellikle KAF boyunca uzanır).
İç Anadolu Bölgesi: Konya Ovası (Türkiye'nin en büyük ovası, aynı zamanda eski göl tabanı), Eskişehir Ovası, Ankara (Mürted) Ovası, Çubuk Ovası, Kayseri Ovası, Develi Ovası (Volkanik etkiler de var), Aksaray Ovası, Ereğli Ovası.
Akdeniz Bölgesi: Amik Ovası (Hatay - DAF üzerinde bir grabendir), Kahramanmaraş Ovası, Elbistan Ovası.
Doğu Anadolu Bölgesi: Malatya Ovası, Elazığ Ovası, Bingöl Ovası, Muş Ovası, Varto Ovası, Erzincan Ovası, Erzurum Ovası, Pasinler Ovası, Iğdır Ovası, Yüksekova, Elbistan Ovası (Akdeniz ile sınırda).
Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Harran (Altınbaşak) Ovası, Suruç Ovası, Ceylanpınar Ovası, Birecik Ovası (Bu ovalar yapısal düzlükler üzerine gelişmiştir, tektonik etkiler de vardır).
(Harita aşağıdadır)
2. Delta Ovaları
Akarsuların taşıdıkları alüvyonları (kum, kil, mil), denize döküldükleri yerde biriktirmesiyle oluşan, genellikle üçgen veya yelpaze biçimli, çok verimli ovalardır.
Oluşum Şartları:
Akarsuyun bol alüvyon taşıması (Havzasında aşınma fazla olmalı).
Kıyının sığ olması (Kıta sahanlığı geniş olmalı, derinlik az olmalı).
Kıyıda güçlü gelgit olayının yaşanmaması (Türkiye kıyılarında gelgit genliği düşüktür).
Akdeniz: Çukurova (Seyhan ve Ceyhan Nehirleri - Türkiye'nin en büyüğü), Silifke Ovası (Göksu Nehri).
Önemli Not: Delta ovaları sürekli olarak denize doğru büyümeye devam ederler. Örneğin, antik Efes ve Milet limanları, Küçük ve Büyük Menderes nehirlerinin taşıdığı alüvyonlar nedeniyle bugün denizden kilometrelerce içeride kalmıştır.
Delta Oluşumunu Etkileyen Faktörler: Akarsuyun taşıdığı yük miktarı havzasının litolojik (kayaç) yapısına, iklimine, bitki örtüsüne ve eğimine bağlıdır.
(Harita aşağıdadır)
3. Karstik Ovalar (Polyeler)
Kalker (kireçtaşı), jips (alçıtaşı), kayatuzu gibi suda kolay çözünebilen (karstik) kayaçların yaygın olduğu arazilerde, çözünme sonucu oluşan en büyük karstik çukurluklar olan polyelerin tabanlarının alüvyonlarla dolmasıyla oluşan ovalardır. "Gölova" olarak da adlandırılırlar.
Özellikleri: Genellikle Akdeniz Bölgesi'nde (Göller Yöresi, Teke ve Taşeli Platoları çevresi) yaygındır. Tabanları verimli alüvyonlarla kaplı olsa da, suları genellikle düdenler aracılığıyla yeraltına sızdığı için yüzey suları bakımından fakir olabilirler.
Türkiye'deki Başlıca Karstik Ovalar (Tam Liste - "TAKKE" Kodu + Muğla):
Tefenni Ovası (Burdur)
Acıpayam Ovası (Denizli)
Korkuteli Ovası (Antalya)
Kestel Ovası (Burdur)
Elmalı Ovası (Antalya)
Muğla Ovası (Muğla)
Ayrıca Gembos Ovası (Konya) da önemli bir polyedir.
(Harita aşağıdadır)
4. Diğer Ova Türleri
Yukarıdaki ana türlerin dışında, farklı süreçlerle oluşmuş veya birden fazla sürecin etkili olduğu ova türleri de bulunur:
Kıyı Düzlüğü Ovaları: Deniz seviyesi değişimleri (çekilme) veya dalga biriktirmesi sonucu oluşan, genellikle dar ve uzun ovalardır (Örn: Antalya Ovası'nın kıyı kesimi, Adapazarı Ovası'nın kuzeyi).
Taban Seviyesi Ovaları: Akarsuların, deniz veya göle döküldüğü yere yakın, eğimin çok azaldığı (taban seviyesine yaklaştığı) yerlerde taşıdığı malzemeleri geniş bir alana yayarak biriktirmesiyle oluşur. Genellikle tektonik çanakların içinde gelişirler (Örn: Adapazarı Ovası, Eskişehir Ovası, Ergene Ovası).
Dağ Eteği Ovaları: Dağlık alanlardan inen akarsuların taşıdığı malzemeleri (alüvyonları), eğimin azaldığı dağ eteklerinde biriktirmesiyle oluşan yelpaze şeklindeki birikintilerin (birikinti konisi/yelpazesi) zamanla birleşmesiyle meydana gelir (Örn: Bursa Ovası, İnegöl Ovası, Aydın Ovası'nın kenarları).
Volkanik Ovalar (Lav Örtüsü Düzlükleri): Volkanik patlamalarla çıkan lavların veya tüflerin çukur alanları doldurmasıyla oluşan ovalardır. Genellikle mineralce zengin topraklara sahiptirler (Örn: Kayseri-Develi Ovası, Muradiye-Çaldıran Ovası (Van), Malazgirt Ovası (Muş)).
Eski Göl Yeri Ovaları: Geçmişte göl olan alanların sularının çekilmesi ve tabanlarının alüvyonlarla dolmasıyla oluşan ovalardır. Tektonik ovalarla iç içe olabilirler (Örn: Konya Ovası, Aksaray Ovası).
(Harita aşağıdadır)
3. Türkiye'nin Ovaları Haritası
Türkiye'deki başlıca ovaların konumlarını ve oluşum türlerine göre dağılımlarını aşağıdaki interaktif haritada inceleyebilirsiniz. Haritadaki işaretçiler ovanın genel konumunu temsil etmektedir.
Tektonik Delta Karstik (Polye) Diğer Oluşumlar
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Başlıca Ovaları ve Oluşum Türleri.
Bölüm 5 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 6: Dış Kuvvetler
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 6: Dış Kuvvetler
Önceki bölümlerde, yerin içinden kaynaklanan ve Türkiye'nin ana yapılarını (dağlar, platolar, faylar) oluşturan İç Kuvvetleri inceledik. Şimdi ise enerjisini atmosferden (iklim olayları) ve Güneş'ten alan, yeryüzünü sürekli olarak aşındıran, taşıyan ve biriktiren Dış Kuvvetler'e odaklanacağız. Türkiye'nin çeşitli iklim bölgelerine ve farklı jeolojik yapılara sahip olması, dış kuvvetlerin oluşturduğu yer şekillerinin de çeşitlenmesine neden olmuştur.
1. Akarsular ve Oluşturduğu Şekiller
Türkiye'de yeryüzünün şekillenmesinde en etkili dış kuvvet akarsulardır. Ülkemizin genel olarak eğimli ve yağışlı/yarı yağışlı iklim özelliklerine sahip olması, akarsu ağının gelişmesine ve hem aşındırma hem de biriktirme faaliyetlerinin yoğun olmasına yol açmıştır. (Akarsu aşındırma ve biriktirme şekilleri önceki serinin 7. Bölümünde detaylı işlendiği için burada özetlenecektir.)
Delta Ovası: Akarsuyun denize döküldüğü yerde yaptığı biriktirme (Çukurova, Bafra, Çarşamba vb.).
Hem Aşındırma Hem Biriktirme:
Seki (Taraça): Vadi içindeki basamaklar.
Menderes (Büklüm): Akarsuyun salınımlar yaparak akması.
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
2. Rüzgarlar ve Oluşturduğu Şekiller
Rüzgarlar, özellikle bitki örtüsünün cılız olduğu kurak ve yarı kurak bölgelerde etkili olan bir dış kuvvettir. Türkiye'de etki alanı akarsular ve karstlaşma kadar geniş olmasa da belirli bölgelerde belirgin yer şekilleri oluşturur.
Rüzgar Aşındırma ve Biriktirme Şekilleri
Aşındırma Şekilleri:
Deflasyon: Rüzgarın gevşek malzemeyi (kum, toz) havalandırıp taşımasıdır. Çöllerde ve kurak bölgelerde toprağın verimli üst kısmının taşınmasına neden olabilir.
Mantar Kaya (Şeytan Masası): Kayaların alt kısımlarının rüzgar aşındırmasıyla daha fazla oyulması sonucu oluşan mantar görünümlü şekillerdir.
Şahit Kaya/Tepe: Farklı dirençteki tabakaların bulunduğu yerlerde, dirençsiz kısımların aşınıp dirençli kısımların kalmasıyla oluşan tepelerdir.
Yardang: Rüzgar yönüne paralel uzanan, U profilli oluklar ve sırtlardır.
Tafoni: Kayalar üzerindeki küçük kovuklardır (Rüzgarın yanı sıra çözünme ve donma-çözülme de etkilidir).
Biriktirme Şekilleri:
Lös: Rüzgarın taşıdığı ince tozların (silt boyutlu malzeme) birikmesiyle oluşan verimli topraklardır.
Kumullar: Rüzgarın taşıdığı kumları hızının azaldığı yerde biriktirmesiyle oluşan yığınlardır. Aktif (hareketli) veya sabit olabilirler.
Barkan: Çöllerde yaygın olan, rüzgar yönüne doğru bakan hilal şeklindeki kumullardır.
Türkiye'de Rüzgar Şekillerinin Görüldüğü Başlıca Alanlar:
Konya - Karapınar ve Tuz Gölü çevresi: Türkiye'de rüzgar erozyonunun ve kumul oluşumunun en belirgin olduğu alandır. Karapınar, çölleşme riski taşıyan bir bölgedir.
İç Anadolu'nun kurak bölgeleri.
Güneydoğu Anadolu'nun güneyi (Suriye sınırı).
Kıyı Kumulları: Deniz kıyılarında rüzgarın kumları biriktirmesiyle oluşan kumul setleridir (Örn: Şile, Kilyos, Çukurova kıyıları, Patara).
Not: Peribacalarının oluşumunda ana etken akarsu (sel suları) aşındırmasıdır, rüzgarın rolü dolaylıdır (şekillendirme ve taşıma).
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
3. Buzullar ve Oluşturduğu Şekiller
Buzullar, kalıcı kar sınırının üzerindeki alanlarda biriken karların zamanla sıkışıp buz kütlelerine dönüşmesi ve yerçekimi etkisiyle hareket etmesiyle oluşur. Türkiye, orta kuşakta yer aldığı için geniş alanlı örtü buzulları bulunmaz; ancak IV. Zaman'daki Buzul Çağları'nda ve günümüzde yüksek dağlarda vadi ve sirk buzulları etkili olmuştur/olmaktadır.
Buzul Aşındırma ve Biriktirme Şekilleri
Aşındırma Şekilleri:
Sirk (Buz Yalağı): Buzulların dağların üst kısımlarında oyarak oluşturduğu çanak şeklindeki çukurluklardır. Buzullar eridiğinde bu çanaklar suyla dolarak Sirk Göllerini oluşturur.
Buzul Vadisi (U Şekilli Vadi): Vadi buzullarının, daha önce akarsular tarafından oluşturulmuş V şeklindeki vadileri aşındırarak genişletip derinleştirmesiyle oluşan, U profilli vadilerdir.
Hörgüç Kaya: Buzulların ana kayayı aşındırması ve cilalamasıyla oluşan, bir tarafı daha yatık, diğer tarafı daha dik olan deve hörgücüne benzer kayalardır.
Biriktirme Şekilleri:
Moren (Buzul Taş): Buzulların taşıyıp eridiği yerde biriktirdiği, irili ufaklı, köşeli malzemelerden (taş, toprak, çakıl) oluşan yığınlardır. Moren setleri göl oluşumuna neden olabilir.
Sandur Düzlüğü: Buzulların erimesiyle oluşan akarsuların, buzulun önünde taşıdığı ince malzemeleri (kum, mil) biriktirmesiyle oluşan düzlüklerdir.
Drumlin: Buzulun biriktirdiği morenlerin, buzulun ilerlemesi sırasında yeniden şekillenerek oluşturduğu kaşık veya balina sırtına benzeyen tepelerdir (Türkiye'de belirgin örnekleri azdır).
Türkiye'de Buzul Şekillerinin Görüldüğü Başlıca Dağlar:
Güncel buzullar ve/veya Buzul Çağı'ndan kalma izler (sirkler, buzul vadileri, morenler) genellikle 2500-3000 metreden yüksek dağlarımızda bulunur:
Doğu Anadolu: Hakkari Dağları (Cilo-Sat), Ağrı Dağı, Süphan Dağı, Buzul Dağı.
Karadeniz: Kaçkar Dağları.
Akdeniz: Bolkar Dağları, Aladağlar (Orta Toroslar), Bey Dağları (Batı Toroslar).
İç Anadolu: Erciyes Dağı.
Marmara: Uludağ (Kuvaterner buzullaşma izleri).
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
4. Dalgalar, Akıntılar ve Kıyı Şekilleri
Deniz ve göl kıyılarının şekillenmesinde dalgalar ve akıntılar önemli rol oynar. Dalgalar hem aşındırma (abrazyon) hem de biriktirme yaparken, akıntılar daha çok taşıma ve biriktirme yoluyla kıyıları şekillendirir. Gelgitin Türkiye kıyılarındaki etkisi çok azdır.
Dalga Aşındırma ve Biriktirme Şekilleri
Aşındırma Şekilleri:
Falez (Yalıyar): Dağların kıyıya paralel uzandığı ve denize dik indiği yerlerde, dalgaların kıyıdaki yamacın altını oyması (abrazyon) sonucu oluşan dik kıyı uçurumlarıdır. Zamanla alt kısım oyulunca üst kısım çöker ve falez geriler.
Görüldüğü Yerler: Doğu ve Batı Karadeniz kıyıları, Antalya Körfezi'nin batısı (Teke Yarımadası), Yıldız Dağları kıyıları.
Aşınım (Abrazyon) Platformu: Falezin gerilemesiyle önünde oluşan, deniz seviyesine yakın hafif eğimli düzlüktür.
Doğal Köprüler / Kemerler: Dalgaların karaya doğru uzanan dirençsiz kısımları aşındırmasıyla oluşan şekillerdir.
Biriktirme Şekilleri:
Plaj (Kumsal): Dalgaların taşıdığı kum, çakıl gibi malzemeleri kıyıda biriktirmesiyle oluşan alanlardır.
Kıyı Oku / Kordonu: Dalgaların ve kıyı akıntılarının taşıdığı malzemeleri, kıyıdan denize doğru veya bir koyun önünde set şeklinde biriktirmesidir.
Lagün (Deniz Kulağı / Kıyı Set Gölü): Bir koyun veya körfezin önünün kıyı kordonu ile kapanması sonucu oluşan göllerdir.
Örnekler: Büyükçekmece Gölü, Küçükçekmece Gölü, Terkos (Durusu) Gölü (İstanbul), Akyatan Lagünü (Adana), Balık Gölü (Samsun).
Tombolo (Saplı Ada): Kıyıya yakın bir adanın, kıyı oku veya kordonu ile karaya bağlanması sonucu oluşan yarımadalardır.
Örnekler: Kapıdağ Yarımadası (Balıkesir), Sinop Yarımadası (İnceburun).
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
5. Karstik Şekiller (Karst Topoğrafyası)
Kalker (kireçtaşı), jips (alçıtaşı), kayatuzu, dolomit gibi suda kolay çözünebilen (eriyebilen) kayaçların yaygın olduğu arazilerde, yeraltı ve yerüstü sularının çözündürme (kimyasal aşındırma) faaliyetiyle oluşan özel yer şekillerine karstik şekiller denir. Türkiye'de özellikle Toros Dağları kuşağı karstik araziler bakımından çok zengindir.
Karstik Aşınım ve Birikim Şekilleri
Aşınım Şekilleri (Küçükten Büyüğe):
Lapya: Karstik arazilerde, yüzey sularının çözündürmesiyle oluşan en küçük, oluklu, delikli veya kanalcıklı yüzey şekilleridir.
Dolin: Lapyaların birleşmesi veya çözünmeyle oluşan, birkaç metreden birkaç yüz metreye kadar çapa sahip olabilen, genellikle yuvarlak veya oval çanaklardır.
Uvala: Dolinlerin zamanla birleşmesi veya büyümesiyle oluşan, dolinlerden daha büyük ve genellikle düzensiz şekilli çanaklardır.
Polye (Karstik Ova): Karstik aşınım şekillerinin en büyüğüdür. Çok geniş (kilometrekarelerce), tabanı genellikle alüvyonlarla kaplı çanaklardır. Tarım yapılabilen alanlardır. (Tefenni, Acıpayam, Korkuteli, Kestel, Elmalı, Muğla ovaları).
Obruk: Yeraltı mağara tavanlarının çökmesiyle oluşan derin, kuyu şeklindeki çukurluklardır. (Konya-Kızılören Obruğu, Mersin-Cennet ve Cehennem Obrukları).
Düden (Su Yutan / Su Çıkan): Karstik arazilerde yüzey sularının yeraltına daldığı veya yeraltı sularının yüzeye çıktığı doğal kuyulardır.
Mağara: Yeraltı sularının karstik kayaçları çözündürerek oluşturduğu büyük boşluklardır. (Karain, Damlataş, İnsuyu, Ballıca Mağaraları).
Kör Vadi / Çıkmaz Vadi: Akarsuyun bir düdende kaybolduğu veya önünün bir setle kapandığı vadilerdir.
Kanyon Vadi: Karstik arazilerde akarsuların derine aşındırmasıyla oluşan dik yamaçlı, basamaklı vadilerdir (Göksu Kanyonu-Ihlara, Köprülü Kanyon vb.).
Birikim Şekilleri:
Sarkıt: Mağara tavanlarından sızan kalsiyum karbonatlı suların damlarken içindeki kirecin tavanda birikmesiyle oluşan, yukarıdan aşağıya doğru sarkan şekillerdir.
Sütun: Sarkıt ve dikitlerin zamanla birleşmesiyle oluşan sütunlardır.
Traverten: Yeraltından çıkan kalsiyum bikarbonatlı sıcak veya soğuk suların, yüzeyde karbondioksitin uçmasıyla içindeki kireci basamaklar halinde biriktirmesiyle oluşan şekillerdir. (Pamukkale Travertenleri - Denizli, Bursa, Bolu-Akkayalar Travertenleri).
Türkiye'deki Başlıca Karstik Alanlar:
Batı ve Orta Toroslar: Teke Yarımadası, Taşeli Platosu, Göller Yöresi (Burdur, Isparta). Kalker karstı yaygındır.
Sivas - Çankırı - Yozgat çevresi: Jips (alçıtaşı) karstı yaygındır. Çözünme daha hızlıdır.
Güneybatı Anadolu (Muğla çevresi).
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
6. Kütle Hareketleri
Yerçekiminin etkisiyle toprak, taş veya kaya kütlelerinin yamaç aşağı hareket etmesidir. Yağış, eğim, arazinin yapısı, bitki örtüsünün tahribi ve depremler kütle hareketlerini tetikleyen başlıca faktörlerdir.
Başlıca Kütle Hareketi Türleri ve Türkiye'deki Durum
Heyelan (Toprak Kayması): Eğimli yamaçlarda, özellikle yağışlarla suya doygun hale gelen toprak veya ayrışmış kaya tabakasının ana kaya üzerinde kaymasıdır.
Türkiye'de En Yaygın Görüldüğü Yer:Doğu Karadeniz Bölgesi. Nedenleri: Fazla eğim, bol yağış, kirli (geçirimsiz) arazinin yaygınlığı ve bazen bitki örtüsünün tahribi.
Heyelan sonucu vadilerin önü kapanarak Heyelan Set Gölleri oluşabilir (Örn: Tortum, Sera, Abant, Yedigöller).
Kaya Düşmesi: Dik yamaçlarda kaya bloklarının koparak aşağı yuvarlanmasıdır.
Çamur Akıntısı: Şiddetli yağışlar sonrası suyla karışan gevşek malzemenin yamaç aşağı hızla akmasıdır. Volkanik küllerin olduğu alanlarda veya kurak bölgelerdeki ani sağanaklarda tehlikeli olabilir.
Kütle hareketleri can ve mal kaybına yol açabilen önemli doğal afetlerdendir.
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
7. Dış Kuvvetlerin Oluşturduğu Yer Şekilleri Haritası
Türkiye'de dış kuvvetlerin oluşturduğu bazı belirgin yer şekillerinin örneklerini aşağıdaki interaktif haritada görebilirsiniz.
Akarsu Rüzgar Buzul Dalga/Akıntı Karstik Kütle Hareketi
İnteraktif Harita: Türkiye'deki Başlıca Dış Kuvvet Yer Şekilleri Örnekleri.
Bölüm 6 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 7: Türkiye’nin Kıyı Tipleri
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 7: Türkiye’nin Kıyı Tipleri
Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili (Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz) ve yaklaşık 8333 km'lik bir kıyı şeridine sahip bir yarımada ülkesidir. Bu uzun kıyı şeridi boyunca, yer şekillerinin oluşumunda etkili olan iç ve dış kuvvetlerin etkileşimi sonucunda farklı kıyı tipleri meydana gelmiştir. Bu bölümde, Türkiye'de görülen başlıca kıyı tiplerini, oluşum süreçlerini ve karakteristik özelliklerini inceleyeceğiz.
1. Kıyı Tipini Belirleyen Faktörler
Bir kıyının şekillenmesinde ve tipinin belirlenmesinde rol oynayan başlıca faktörler şunlardır:
Etkili Faktörler
Dağların Uzanış Yönü: Dağların kıyı çizgisine göre paralel veya dik uzanması, kıyı tipini belirleyen en önemli faktördür (Boyuna ve Enine kıyı tiplerinin temel nedeni).
Yer Yapısı (Jeolojik ve Litolojik Özellikler): Kıyıdaki kayaçların türü (örn. karstik kayaçlar), dayanıklılığı ve tabakaların duruşu kıyı şekillerini etkiler (Örn. Kalanklı kıyılar).
İç Kuvvetler (Tektonik Hareketler): Kıyı bölgelerindeki faylanma, çökme veya yükselme hareketleri (orojenez, epirojenez) kıyı çizgisini ve tipini değiştirir.
Deniz Seviyesi Değişimleri (Östatik Hareketler): Özellikle IV. Zaman'daki buzul çağları ve sonrasındaki erimelerle deniz seviyesinde meydana gelen yükselme ve alçalmalar, eski vadi tabanlarının sular altında kalmasına (Ria tipi) veya kıyı taraçalarının oluşmasına neden olmuştur.
Dalgalar ve Akıntılar: Kıyıları aşındırarak (falez) veya biriktirerek (kumsal, kıyı oku, lagün, tombolo) şekillendirirler.
Buzullar: Yüksek enlemlerde fiyort ve skyer tipi kıyıları oluştururlar (Türkiye'de görülmez).
Gelgit Genliği: Gelgitin güçlü olduğu yerlerde Haliç (Estuar) tipi kıyılar oluşur (Türkiye'de gelgit genliği az olduğu için haliç tipi kıyı yoktur, İstanbul Haliç'i bir Ria tipidir).
2. Türkiye'de Görülen Kıyı Tipleri
Türkiye'nin farklı jeolojik ve jeomorfolojik özelliklere sahip kıyıları, çeşitli kıyı tiplerinin oluşmasına olanak sağlamıştır.
1. Boyuna Kıyılar
Dağların kıyı çizgisine paralel uzandığı yerlerde görülen kıyı tipidir.
Özellikleri:
Kıyı çizgisi genellikle düzdür, girinti ve çıkıntı (koy, körfez) azdır.
Doğal liman sayısı azdır (Sinop ve İskenderun Körfezi önemli istisnalardır).
Kıta sahanlığı (şelf alanı) genellikle dardır (deniz aniden derinleşir).
Falez (yalıyar) oluşumu yaygındır.
Kıyı ile iç kesimler arasında ulaşım zordur, genellikle geçitlerle sağlanır.
Kıyı ile iç kesimler arasında iklim, bitki örtüsü ve tarım ürünleri kısa mesafede değişir (denizel etki iç kısımlara fazla sokulamaz).
Görüldüğü Yerler:Karadeniz kıyılarının büyük bölümü ve Akdeniz kıyılarının büyük bölümü (Teke ve Taşeli platoları kıyıları, Antalya-Mersin arası).
(Harita aşağıdadır)
2. Enine Kıyılar
Dağların kıyı çizgisine dik uzandığı yerlerde görülen kıyı tipidir.
Özellikleri:
Kıyı çizgisi oldukça girintili çıkıntılıdır (çok sayıda koy, körfez, yarımada bulunur).
Doğal liman oluşumu için elverişlidir, sayısı fazladır.
Kıta sahanlığı (şelf alanı) genellikle geniştir (deniz geç derinleşir).
Falez oluşumu azdır, plajlar daha yaygındır.
Kıyı ile iç kesimler arasında ulaşım kolaydır.
Denizel etki, dağların arasındaki graben ovaları aracılığıyla iç kesimlere (yaklaşık 150-200 km) kadar sokulabilir. Kıyı ile iç kesimler arasındaki farklılıklar daha yavaş belirginleşir.
Kıyıda çok sayıda ada bulunur.
Görüldüğü Yerler:Ege kıyıları (Edremit Körfezi'nden Gökova Körfezi'ne kadar olan bölüm en tipik örneğidir).
(Harita aşağıdadır)
3. Ria Kıyılar
Eski akarsu vadilerinin, deniz seviyesinin yükselmesi (transgresyon) veya karanın çökmesi (epirojenez) sonucu sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
Özellikleri: Kıyı çizgisi oldukça girintili çıkıntılıdır. Eski vadi tabanları boğaz veya körfez şeklini almıştır. Doğal limanlar açısından zengindir.
Görüldüğü Yerler:
İstanbul Boğazı
Çanakkale Boğazı
Haliç (İstanbul)
Güneybatı Anadolu Kıyıları: Özellikle Menteşe Yöresi kıyıları (Gökova Körfezi, Hisarönü Körfezi, Fethiye Körfezi çevresi).
Not: İstanbul Haliç'i gelgit etkisiyle oluşmuş bir haliç (estuar) değil, Alibeyköy ve Kağıthane derelerinin eski vadilerinin sular altında kalmasıyla oluşmuş bir Ria'dır.
(Harita aşağıdadır)
4. Dalmaçya Kıyılar
Kıyıya paralel uzanan dağ sıralarının (antiklinallerin) çukur alanlarının (senklinallerin) deniz suları altında kalması sonucu, dağ zirvelerinin kıyıya paralel uzanan adalar şeklinde yüzeyde kaldığı kıyı tipidir.
Özellikleri: Kıyıya paralel uzanan uzun, dar adalar ve yarımadalar karakteristiktir.
Görüldüğü Yerler:Antalya - Finike ile Kaş arası kıyılar. (Adriyatik Denizi'ndeki Dalmaçya kıyıları en tipik örneğidir, adını buradan alır).
(Harita aşağıdadır)
5. Limanlı Kıyılar
Geniş vadilerin veya koyların ağız kısımlarının dalga biriktirmesi sonucu oluşan kıyı okları veya kordonları ile kısmen veya tamamen kapanması sonucu oluşan lagünlerin (kıyı set göllerinin) bulunduğu kıyı tipidir.
Özellikleri: Kıyıda lagün oluşumları yaygındır.
Görüldüğü Yerler:
İstanbul çevresi: Büyükçekmece, Küçükçekmece ve Terkos (Durusu) göllerinin bulunduğu kıyılar.
Karadeniz kıyılarında (Örn: Sinop - Sarıkum Gölü) ve Akdeniz'de (Örn: Adana - Akyatan Lagünü) da örnekleri bulunur.
Ukrayna'nın Odessa Limanı çevresi bu kıyı tipinin tipik örneklerindendir.
(Harita aşağıdadır)
6. Kalanklı Kıyılar
Karstik arazilerde bulunan küçük vadilerin veya kanyonların (kalank), deniz seviyesinin yükselmesiyle sular altında kalması sonucu oluşan, genellikle dar ve derin küçük koylardır.
Özellikleri: Küçük, dar ve dik yamaçlı koylar şeklindedir.
Görüldüğü Yerler:Mersin - Silifke ile Taşucu arası kıyılar. (Taşeli Platosu'nun karstik yapısıyla ilişkilidir).
(Harita aşağıdadır)
3. Türkiye Kıyı Tipleri Haritası
Türkiye'de görülen başlıca kıyı tiplerinin yaygın olduğu alanları aşağıdaki interaktif haritada inceleyebilirsiniz.
İnteraktif Harita: Türkiye'deki Başlıca Kıyı Tiplerinin Görüldüğü Alanlar.
Bölüm 7 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 8: Türkiye’de Görülmeyen Kıyı Tipleri
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 8: Türkiye’de Görülmeyen Kıyı Tipleri
Önceki bölümde Türkiye'de görülen kıyı tiplerini (Boyuna, Enine, Ria, Dalmaçya, Limanlı, Kalanklı) inceledik. Ancak Dünya üzerinde, özellikle farklı iklim kuşaklarında veya jeolojik süreçlerin etkili olduğu bölgelerde oluşan başka kıyı tipleri de mevcuttur. Bu bölümde, Türkiye'nin coğrafi konumu ve özellikleri nedeniyle ülkemiz kıyılarında görülmeyen başlıca kıyı tiplerini ve neden görülmediklerini açıklayacağız.
1. Fiyort (Fjord) Kıyılar
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Buzul vadilerinin (U şekilli vadiler), Buzul Çağları sonrasında deniz seviyesinin yükselmesiyle (transgresyon) sular altında kalması sonucu oluşan, genellikle çok derin, dar ve dik yamaçlı körfezlerdir.
Karakteristik Özellikleri: Çok girintili çıkıntılı, derin ve sakin sulara sahip kıyılardır.
Neden Türkiye'de Yok? Türkiye, matematik konumu (orta kuşak) nedeniyle Buzul Çağları'nda geniş örtü buzullarıyla kaplanmamıştır. Yüksek dağlardaki vadi buzulları ise deniz seviyesine kadar inememiştir. Bu nedenle deniz tarafından işgal edilebilecek buzul vadileri kıyılarımızda oluşmamıştır.
Görüldüğü Yerler: Yüksek enlemlerdeki ülkeler (Norveç, Grönland, Şili, Yeni Zelanda, Kanada, İskoçya).
2. Skyer (Sker) Kıyılar
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Buzulların aşındırmasıyla oluşan hörgüç kayalar ve moren yığınlarının bulunduğu alanların, deniz seviyesinin yükselmesiyle kısmen sular altında kalması sonucu oluşan, binlerce küçük ada, adacık ve kayalıktan (skyer/sker) meydana gelen çok girintili kıyılardır.
Karakteristik Özellikleri: Çok sayıda küçük ada ve kayalık içerir.
Neden Türkiye'de Yok? Fiyort kıyılarıyla aynı nedenden dolayı: Türkiye kıyılarında deniz seviyesine ulaşan buzul aşındırması ve biriktirmesi etkili olmamıştır.
Görüldüğü Yerler: Yüksek enlemlerdeki ülkeler (Norveç, İsveç, Finlandiya, Kanada).
3. Haliç (Estuar) Kıyılar
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Akarsu ağızlarının deniz seviyesinin yükselmesiyle sular altında kalması ve özellikle gelgit (med-cezir) akıntılarının etkisiyle huni şeklinde genişlemesi sonucu oluşan kıyılardır.
Karakteristik Özellikleri: Akarsu ağzı içeri doğru huni gibi genişler. Gelgit sırasında deniz suyu akarsu ağzından içeri sokulur, çekilme sırasında geri çekilir. Önemli limanlar genelde haliçlerde kurulur.
Neden Türkiye'de Yok? Türkiye'nin çevresindeki denizlerde (Akdeniz, Ege, Karadeniz) gelgit genliği (suların yükselip alçalma farkı) çok düşüktür (genellikle 1 metrenin altında). Bu nedenle gelgit akıntıları, akarsu ağızlarını belirgin bir şekilde aşındırıp haliç oluşturacak kadar güçlü değildir.
KPSS Tuzağı: İstanbul'daki Haliç, ismi haliç olsa da oluşum bakımından bir haliç (estuar) değil, Ria tipi kıyıdır (Alibeyköy ve Kağıthane derelerinin eski vadilerinin deniz tarafından işgal edilmesiyle oluşmuştur).
Görüldüğü Yerler: Okyanus kıyıları, özellikle Batı Avrupa (Londra-Thames Nehri, Hamburg-Elbe Nehri, Fransa kıyıları), Kuzey Amerika'nın doğu kıyıları.
4. Watt (Gelgit) Kıyılar
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Gelgit genliğinin yüksek olduğu, genellikle alçak ve düz kıyılarda, suların çekilmesiyle (düşük gelgit) deniz tabanının yüzeye çıktığı, suların yükselmesiyle (yüksek gelgit) tekrar sular altında kalan çamurlu veya kumlu düzlüklerdir.
Neden Türkiye'de Yok? Türkiye kıyılarında gelgit genliği çok düşük olduğu için belirgin watt düzlükleri oluşmaz.
Görüldüğü Yerler: Kuzey Denizi kıyıları (Almanya, Hollanda), Manş Denizi kıyıları (Fransa).
5. Mercanlı (Resif) Kıyılar
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Sıcak (genellikle 20°C üzeri), temiz, sığ ve tuzlu tropikal denizlerde yaşayan mercan poliplerinin iskeletlerinin üst üste birikmesiyle oluşan resiflerin (mercan kayalıklarının) belirlediği kıyılardır.
Neden Türkiye'de Yok? Türkiye orta kuşakta yer alır. Çevresindeki denizlerin (özellikle Karadeniz ve Marmara) sıcaklıkları ve tuzluluk oranları mercanların yaşaması için uygun değildir. Akdeniz ve Ege'de sıcaklık kısmen uygun olsa da diğer koşullar (kirlilik, tatlı su karışımı vb.) yaygın resif oluşumunu engeller. Az sayıda küçük mercan kolonileri bulunsa da kıyı tipi oluşturacak boyutta değillerdir.
Görüldüğü Yerler: Tropikal kuşaktaki denizler (Avustralya - Büyük Set Resifi, Kızıldeniz, Karayipler, Pasifik adaları).
6. Mangrov Kıyıları
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Tropikal ve subtropikal iklim bölgelerinde, gelgitin etkili olduğu, çamurlu ve sakin kıyılarda (haliçler, deltalar, lagünler) yetişen, tuza dayanıklı ağaç ve çalılardan (mangrov ormanları) oluşan kıyılardır.
Neden Türkiye'de Yok? Türkiye'nin iklimi mangrov bitki örtüsünün yetişmesi için uygun değildir (tropikal/subtropikal sıcaklıklar ve koşullar gerektirir). Ayrıca gelgit etkisi de zayıftır.
Görüldüğü Yerler: Ekvator çevresi ve dönenceler arasındaki kıyılar (Güneydoğu Asya, Florida, Brezilya, Batı Afrika).
Sonuç olarak; Türkiye'nin orta kuşaktaki konumu, çevresindeki denizlerde gelgit etkisinin zayıf olması ve IV. Zaman'da kıyılara kadar inen yaygın bir buzullaşma yaşamamış olması, bu kıyı tiplerinin ülkemizde görülmemesinin temel nedenleridir.
Bölüm 8 / 11
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 9: Toprak Oluşumu ve Tipleri
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 9: Toprak Oluşumu ve Tipleri
Yeryüzü şekillerini (dağlar, platolar, ovalar) ve onları oluşturan iç-dış kuvvetleri inceledikten sonra, bu şekillerin üzerini kaplayan, canlılar için hayati öneme sahip olan toprak örtüsünü ele alıyoruz. Bu bölümde, toprağın nasıl oluştuğunu (pedojenez), oluşumunu etkileyen faktörleri ve Türkiye'nin çeşitli iklim, anakaya ve yer şekli koşulları altında gelişen zengin toprak tiplerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
1. Toprak Oluşumu (Pedojenez)
Toprak: Kayaçların fiziksel (mekanik) ve kimyasal yollarla ayrışması (çözünmesi) sonucunda oluşan, içinde çeşitli oranlarda mineral madde, organik madde, hava ve su bulunduran, canlılara yaşam ortamı sağlayan dinamik bir örtüdür. Toprak oluşumu çok yavaş ilerleyen bir süreçtir; 1 cm kalınlığında toprağın oluşması yüzlerce yıl sürebilir.
Toprak Oluşumunu Etkileyen Faktörler (Tam Liste)
Toprağın türünü, kalınlığını ve özelliklerini belirleyen başlıca faktörler şunlardır:
1. İklim (En Önemli Faktör): Toprak oluşumunu hem sıcaklık hem de yağış yoluyla etkiler.
Sıcaklık: Kimyasal çözünmeyi hızlandırır veya yavaşlatır. Yüksek sıcaklık ve nem, kimyasal çözünmeyi ve toprak oluşumunu hızlandırır (Ekvatoral bölge). Düşük sıcaklık, fiziksel çözünmeyi artırır ancak toprak oluşumunu yavaşlatır (Kutup bölgeleri, yüksek dağlar).
Yağış: Kimyasal çözünmeyi sağlar. Fazla yağış, topraktaki tuz ve kirecin yıkanmasına neden olur (asidik topraklar - örn. Karadeniz). Az yağış, tuz ve kirecin birikmesine neden olur (alkali/bazik topraklar - örn. İç Anadolu).
2. Ana Kaya (Materyal): Toprağın altında bulunan ve toprağın ana kaynağını oluşturan kayaçtır. Anakanın fiziksel ve kimyasal özellikleri (örn. sertliği, mineral yapısı, kolay çözünüp çözünmemesi) toprağın türünü, rengini ve mineral içeriğini doğrudan etkiler. (Örn. Kalker üzerinde Terra Rossa, Bazalt üzerinde Koyu Renkli Topraklar).
3. Yer Şekilleri (Topoğrafya): Arazinin eğimi, yükseltisi ve bakı durumu toprak oluşumunu etkiler.
Eğim: Fazla eğimli yamaçlarda toprak örtüsü daha incedir veya hiç oluşamaz (sürekli aşınma). Eğim azaldıkça toprak kalınlığı artar (birikme).
Yükselti: Yükselti arttıkça sıcaklık düşer, bu da toprak oluşumunu yavaşlatır ve toprak türlerini değiştirir.
Bakı: Güneşe dönük yamaçlarda sıcaklık ve buharlaşma fazla, topraktaki nem azdır. Gölgede kalan yamaçlarda ise nem daha fazladır.
4. Canlılar (Organizmalar - Biyolojik Faktörler): Bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalar toprak oluşumunda önemli rol oynar.
Bitkiler: Kökleriyle kayaları parçalar, öldüklerinde toprağa organik madde (humus) katarlar. Humus, toprağın verimini, rengini ve su tutma kapasitesini artırır. Gür bitki örtüsü (orman) toprağı erozyondan korur.
Hayvanlar ve Mikroorganizmalar: Toprağı havalandırır, organik maddelerin ayrışmasını sağlar.
5. Zaman: Toprağın oluşması ve katmanlarının (horizonlarının) belirginleşmesi için uzun bir süreye ihtiyaç vardır. Genç arazilerde (örn. yeni alüvyonlar, volkanik küller) topraklar henüz tam olarak gelişmemiştir.
Toprak Horizonları (Katmanları)
İyi gelişmiş bir toprak profilinde, yüzeyden derine doğru farklı özellikler gösteren katmanlar bulunur. Bunlara horizon denir.
O Horizonu: En üstteki organik katmandır. Ayrışmış veya ayrışmamış bitki ve hayvan kalıntılarından oluşur (Humus). Orman topraklarında belirgindir.
A Horizonu: Organik maddenin minerallerle karıştığı katmandır. Yıkanma katı olarak da bilinir; su, buradaki çözünebilir mineralleri alt katmanlara taşır. Toprağın en verimli kısmıdır ve canlı aktivitesi yoğundur. Rengi genellikle koyudur.
B Horizonu: Birikme katıdır. Üst katmanlardan (A) yıkanan kil, demir, alüminyum oksitler ve kalsiyum karbonat gibi maddeler bu katmanda birikir. Rengi genellikle A horizonundan daha açık, C horizonundan daha koyudur.
C Horizonu: Ana kayanın fiziksel ve kimyasal olarak ayrışmaya başladığı, ancak henüz tam olarak toprağa dönüşmediği katmandır. Ana kaya parçalarını içerir.
R Horizonu: En alttaki ayrışmamış ana kaya katmanıdır.
Not: Azonal (taşınmış) topraklarda horizonlaşma belirgin değildir veya hiç yoktur.
3. Türkiye'nin Başlıca Toprak Tipleri
Türkiye'nin iklim, ana kaya, yer şekli ve bitki örtüsü çeşitliliği, çok farklı toprak tiplerinin oluşmasına neden olmuştur. Topraklar genellikle üç ana grupta sınıflandırılır: Zonal, İntrazonal ve Azonal.
1. Zonal (Yerli) Topraklar
Oluşumlarında bulundukları bölgenin iklim ve bitki örtüsünün belirleyici olduğu, genellikle iyi gelişmiş horizonlara sahip topraklardır. Geniş alanlar kaplarlar.
Laterit Topraklar: Sıcak ve çok nemli Ekvatoral iklim bölgesinin toprağıdır. Aşırı yıkanma nedeniyle humus ve mineraller bakımından fakir, demir oksitler nedeniyle kırmızı renklidir. Türkiye'de tipik laterit toprak yoktur, ancak Doğu Karadeniz kıyılarında (özellikle Rize çevresi) aşırı yıkanma nedeniyle lateritleşme sürecine uğramış, asidik, kireçsiz, kırmızımsı orman toprakları bulunur (Çay tarımı için uygundur).
Terra Rossa (Kırmızı Akdeniz Toprakları): Akdeniz iklim bölgesinde, kalker (kireçtaşı) ana kayası üzerinde oluşan, demir oksitlenme nedeniyle kırmızı renkli topraklardır. Genellikle kireçlidirler, organik madde bakımından fakir olabilirler. Sulama ve gübreleme ile verimli hale getirilebilirler. Turunçgil, zeytin, bağcılık ve seracılığa uygundur. Akdeniz ve Ege kıyıları ile Güney Marmara'da yaygındır.
Kahverengi Orman Toprakları: Ilıman okyanusal iklim veya nemli karasal iklim bölgelerinde, geniş yapraklı veya karma orman örtüsü altında oluşan, humus bakımından zengin, verimli topraklardır. Yıkanma derecesine göre kireçli veya kireçsiz olabilirler. Kuzey Anadolu Dağları'nın denize bakan yamaçlarında (Karadeniz Bölgesi) ve iç bölgelerdeki nemli dağlık alanlarda yaygındır.
Podzolik Topraklar (Podzoller): Soğuk ve nemli iklim bölgelerinde, iğne yapraklı orman örtüsü altında oluşan, aşırı yıkanma nedeniyle mineral ve humus bakımından fakir, kül rengi, asidik topraklardır. Tarıma elverişli değildir. Batı Karadeniz'in yüksek kesimlerinde dar alanlarda görülür.
Kestane ve Kahverengi Bozkır (Step) Toprakları: Yarı kurak karasal iklim bölgelerinde (step/bozkır bitki örtüsü altında) oluşan topraklardır. Yıkanma az olduğu için kireç ve tuz birikimi görülebilir. Humus oranı orman topraklarına göre daha azdır. Kestane renkli topraklar biraz daha nemli bölgelerde, kahverengi topraklar daha kurak bölgelerde görülür. Tahıl tarımı (buğday, arpa) ve küçükbaş hayvancılık için kullanılırlar. İç Anadolu, Doğu Anadolu'nun alçak kesimleri ve Güneydoğu Anadolu'da en geniş yayılış gösteren topraklardır.
Çernezyomlar (Kara Topraklar): Yarı nemli, serin karasal iklim bölgelerinde, uzun boylu çayır (step) örtüsü altında oluşan, humus bakımından çok zengin, dünyanın en verimli yerli topraklarıdır. Koyu renkli veya siyahtırlar. Tarım için çok elverişlidirler ancak Türkiye'de bulundukları yerlerde (Erzurum-Kars Platosu) iklim koşulları (kısa ve serin yazlar) tarımı sınırlar. Bu nedenle daha çok büyükbaş hayvancılıkta (mera) kullanılırlar. Erzurum-Kars Platosu ve Ardahan çevresinde görülür.
Tundra Toprakları: Kutba yakın soğuk bölgelerde görülen donmuş topraklardır. Türkiye'de görülmez (Matematik konum).
Çöl Toprakları: Çöl iklim bölgelerinde oluşan, humus bakımından çok fakir, tuzlu veya kireçli topraklardır. Türkiye'de çöl iklimi görülmediği için çöl toprağı yoktur.
(Harita aşağıdadır)
2. İntrazonal Topraklar
Oluşumlarında iklimden ziyade ana kaya ve yer şekilleri (drenaj koşulları) gibi faktörlerin daha etkili olduğu, genellikle belirli alanlarda (intrazonal = bölge içi) görülen topraklardır. Horizonları tam gelişmemiş olabilir.
Halomorfik Topraklar (Tuzlu Topraklar): Kurak ve yarı kurak bölgelerde, kapalı havzalarda veya taban suyu seviyesinin yüzeye yakın olduğu yerlerde, suyun buharlaşmasıyla tuz ve karbonatların toprağın yüzeyinde veya belirli bir derinlikte birikmesiyle oluşan topraklardır. Tarıma elverişsizdirler.
Görüldüğü Yerler: Konya Havzası (Tuz Gölü çevresi), Iğdır Ovası, Ereğli Ovası, Burdur Gölü çevresi.
Hidromorfik Topraklar (Sulak Alan Toprakları): Taban suyu seviyesinin yüksek olduğu veya yılın büyük bölümünde su altında kalan bataklık, sazlık alanlarda, delta ovalarının taşkına uğrayan kesimlerinde oluşan topraklardır. Hava almadıkları için organik madde ayrışması yavaştır. Drenaj (suyun akıtılması) yapılarak tarıma kazandırılabilirler (Örn. pirinç tarımı).
Kalsimorfik Topraklar (Kireçli Topraklar): Yumuşak kireçtaşı veya kirli ana kaya üzerinde oluşan, kalsiyum karbonat (kireç) bakımından zengin topraklardır. İkiye ayrılır:
Vertisoller (Dönen Topraklar / Taş Doğuran / Kepir / Karakepir): Kirli ve killi ana materyal üzerinde, kurak ve yağışlı mevsimlerin belirgin olduğu yerlerde oluşur. Kurak dönemde çatlar, yağışlı dönemde şişerler. Çatlaklara dolan üst kısımdaki toprak ve taşlar, şişme sırasında yüzeye itildiği için "taş doğuran" veya "dönen toprak" denir. İşlenmesi zordur ancak besin maddelerince zengin olabilir. Genellikle koyu renklidirler.
Görüldüğü Yerler: Trakya (Ergene Havzası - Ayçiçeği tarımı), Muş Ovası, Güney Marmara, Konya Ovası'nın bazı kesimleri.
Rendzinalar: Yumuşak kireçtaşı üzerinde oluşan, genellikle koyu renkli, humuslu, alt kısmında kireç birikimi olan topraklardır. Vertisollere göre daha kolay işlenirler.
Görüldüğü Yerler: Trakya, Göller Yöresi, Ege ve Marmara'da kireçtaşlarının yaygın olduğu alanlar.
(Harita aşağıdadır)
3. Azonal (Taşınmış) Topraklar
Dış kuvvetler (akarsular, rüzgarlar, buzullar, yerçekimi) tarafından aşındırılıp taşınan malzemelerin başka yerlerde birikmesiyle oluşan topraklardır. Taşındıkları için belirli horizonları (katmanları) yoktur veya belirgin değildir. Genellikle mineral bakımından zengin ve verimlidirler.
Alüvyal Topraklar: Akarsuların taşıyıp biriktirdiği malzemelerden (kum, kil, mil, çakıl) oluşan topraklardır. Türkiye'nin en verimli tarım topraklarıdır.
Koluviyal Topraklar: Dağ yamaçlarından yerçekimi ve sel sularıyla taşınan irili ufaklı malzemelerin (taş, toprak karışımı) dağ eteklerinde birikmesiyle oluşur. Genellikle taşlıdırlar. Eğer malzeme ince ise (toprak ağırlıklı) bağcılık, bahçe tarımı yapılabilir.
Regosoller: Volkanlardan çıkan kum boyutundaki malzemelerin (tüf, kum) veya akarsuların taşıdığı kumlu malzemelerin yamaçlarda birikmesiyle oluşan, genellikle gevşek yapılı topraklardır. Özellikle volkanik arazilerde ve kumlu depozitlerin olduğu yamaçlarda görülürler. Patates, soğan ve bağcılık için uygun olabilirler.
Litosoller (Taşlı Topraklar): Eğimli yamaçlarda toprak örtüsünün aşınması sonucu yüzeyde sadece ince bir toprak katmanı ve bol miktarda ana kaya parçacığının kaldığı topraklardır. Tarıma elverişli değildir.
Morenler (Buzul Taşları): Buzulların taşıyıp eridikleri yerde biriktirdikleri, irili ufaklı, köşeli taş ve topraklardan oluşan yığınlardır. Yüksek dağlık alanlarda (Türkiye'de 2500-3000 metrenin üzerinde) görülürler. Tarımsal değerleri yoktur.
(Harita aşağıdadır)
4. Türkiye Toprak Tipleri Haritası
Türkiye'deki başlıca toprak tiplerinin yaygın olduğu alanları aşağıdaki interaktif haritada genel olarak görebilirsiniz. (Not: Toprak dağılımı çok karmaşıktır, harita ana grupları ve önemli örnekleri göstermektedir.)
Terra Rossa Kahv. Orman Podzolik Kahv./Kest. Bozkır Çernezyom Vertisol Halomorfik Alüvyal (Delta/Vadi) Regosol (Volkanik)
İnteraktif Harita: Türkiye'deki Başlıca Toprak Tiplerinin Genel Dağılışı.
Bölüm 9 / 11
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 10: Türkiye’nin Su Varlığı
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 10: Türkiye’nin Su Varlığı
Türkiye'nin yeryüzü şekillerini ve topraklarını inceledikten sonra, coğrafi yapıyı tamamlayan en önemli unsurlardan biri olan su varlığına (Hidrografya) odaklanıyoruz. Bu bölümde, Türkiye'nin akarsularını, göllerini, yeraltı sularını ve denizlerini; oluşumlarını, özelliklerini, dağılışlarını ve ülke için taşıdıkları önemi detaylı bir şekilde ele alacağız.
1. Türkiye'nin Genel Su Potansiyeli
Türkiye, genel kanının aksine su zengini bir ülke değildir. Üç tarafının denizlerle çevrili olması ve çok sayıda akarsu ve göle sahip olması bu algıyı yaratsa da, kişi başına düşen kullanılabilir tatlı su miktarı açısından su stresi yaşayan ülkeler kategorisindedir.
UYARI: Türkiye Su Stresi Yaşayan Bir Ülkedir
Uluslararası standartlara göre, kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı;
1700 m³'ten fazla ise: Su zengini
1000-1700 m³ arası ise: Su stresi yaşayan
1000 m³'ten az ise: Su fakiri
Türkiye'de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1300-1400 m³ civarındadır. Bu değer, Türkiye'yi su stresi yaşayan ülkeler arasına sokmaktadır. Nüfus artışı ve iklim değişikliğinin etkileriyle bu miktarın gelecekte daha da azalması beklenmektedir. Bu nedenle su kaynaklarının korunması ve verimli kullanılması büyük önem taşımaktadır.
Türkiye'nin su potansiyeli bölgesel olarak da büyük farklılıklar gösterir. Yağışın fazla olduğu Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri su kaynakları açısından daha zenginken, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri daha kısıtlı kaynaklara sahiptir.
2. Türkiye'nin Akarsuları (Nehirler)
Türkiye, dağlık ve engebeli yapısı, farklı iklim bölgeleri sayesinde zengin bir akarsu ağına sahiptir. Akarsular, hem yeryüzü şekillerinin oluşumunda (aşındırma-biriktirme) hem de ekonomik hayatta (enerji üretimi, sulama, içme suyu) kilit rol oynar.
Türkiye Akarsularının Genel Özellikleri ve Başlıca Akarsular
Genel Özellikler (Tekrar):
Havzaları: Genellikle Açık Havzalıdırlar (sularını denizlere ulaştırırlar). Kapalı Havzalar da mevcuttur (Tuz Gölü, Van Gölü, Göller Yöresi, Konya Kapalı Havzası).
Rejimleri: Genellikle Düzensizdir. Akımları yıl içinde iklim koşullarına (yağış, kar erimeleri) bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Sadece Karadeniz'e dökülen bazı akarsuların rejimi nispeten daha düzenlidir.
Akış Hızları ve Enerji Potansiyelleri: Yatak eğimleri fazla olduğu için hızlı akarlar ve hidroelektrik enerji potansiyelleri yüksektir.
Ulaşıma Elverişlilik: Hızlı akış ve düzensiz rejim nedeniyle ulaşıma elverişli değildirler (Bartın Çayı'nın kısa bir bölümü hariç).
Denge Profili: Genellikle denge profilinden uzaktırlar (arazi genç ve yükseliyor).
Boyları: Genellikle kısadır (yarımada ülkesi).
Taşıdıkları Malzeme: Bol miktarda alüvyon taşırlar (erozyonun şiddetli olması).
Başlıca Akarsular ve Döküldükleri Yerler (Tam Liste Değil, Önemliler):
Karadeniz'e Dökülenler:
Çoruh Nehri: Türkiye'de doğar, Gürcistan'dan Karadeniz'e dökülür (Havzası Türkiye'dedir). Yüksek akış hızı nedeniyle rafting için önemlidir, üzerinde birçok baraj bulunur.
Yeşilırmak: İç Anadolu'dan doğar (Kelkit, Çekerek kolları), Çarşamba Deltası'nı oluşturur.
Kızılırmak: Sivas'tan doğar, İç Anadolu'da geniş bir yay çizerek (Delice Irmağı önemli kolu) Bafra Deltası'nı oluşturur. Türkiye sınırları içindeki en uzun akarsudur.
Bartın Çayı: Üzerinde kısa bir mesafede taşımacılık yapılan tek akarsudur.
Filyos (Yenice) Çayı: Batı Karadeniz'dedir.
Sakarya Nehri: İç Batı Anadolu'dan doğar, Orta Sakarya bölümünden sonra Karadeniz'e dökülür.
Marmara Denizi'ne Dökülenler:
Susurluk Çayı: Güney Marmara'nın en önemli akarsuyudur.
Ege Denizi'ne Dökülenler: (Genellikle grabenler içinde akarlar, menderesler çizerler)
Meriç Nehri: Bulgaristan'dan doğar, Türkiye-Yunanistan sınırını oluşturur ve Ege'ye dökülür. (Ergene önemli koludur).
Bakırçay
Gediz Nehri
Küçük Menderes Nehri
Büyük Menderes Nehri: Ege'nin en uzun akarsuyudur.
Seyhan Nehri ve Ceyhan Nehri: Türkiye'nin en büyük deltası olan Çukurova'yı oluştururlar. Akımları yüksektir.
Asi Nehri: Lübnan'dan doğar, Suriye'den Türkiye'ye girer (Hatay) ve Akdeniz'e dökülür. Sınırlarımız dışından doğup ülkemize giren akarsulardandır ve akış yönü güneyden kuzeyedir.
Basra Körfezi'ne Dökülenler (Açık Havza):
Fırat Nehri: Karasu ve Murat nehirlerinin birleşmesiyle oluşur. Türkiye'de doğar, Suriye ve Irak'tan geçerek Dicle ile birleşip Şattülarap adıyla Basra Körfezi'ne dökülür. Türkiye'nin en uzun nehridir (toplam uzunluk olarak). Üzerinde çok sayıda büyük baraj (Keban, Karakaya, Atatürk) bulunur (GAP Projesi).
Dicle Nehri: Doğu Anadolu'dan doğar, Irak topraklarına geçer, Fırat ile birleşir. Üzerinde barajlar bulunur (Kralkızı, Ilısu vb.).
Hazar Denizi'ne Dökülenler (Kapalı Havza):
Aras Nehri: Türkiye'de doğar, Ermenistan-Azerbaycan-İran sınırını oluşturur, Kura Nehri ile birleşerek Hazar Denizi'ne dökülür.
Kura Nehri: Türkiye'de doğar (Allahuekber Dağları), Gürcistan ve Azerbaycan'dan geçerek Hazar Denizi'ne dökülür.
Kapalı Havzalara Dökülenler (İç Bölge):
Konya Kapalı Havzası'ndaki küçük akarsular.
Göller Yöresi'ndeki bazı akarsular.
Van Gölü Kapalı Havzası'ndaki akarsular (Bendimahi Çayı vb.).
(Başlıca akarsular harita üzerinde gösterilmiştir.)
3. Türkiye'nin Gölleri
Türkiye, çeşitli jeolojik ve jeomorfolojik süreçler sonucunda oluşmuş çok sayıda göle sahiptir. Göllerimiz hem doğal güzellikleri hem de ekonomik potansiyelleri (turizm, balıkçılık, tuz üretimi, enerji, sulama) açısından önemlidir.
Türkiye Göllerinin Oluşum Türleri ve Başlıca Göller
Türkiye'deki göller oluşumlarına göre çok çeşitlidir:
1. Tektonik Göller: Yer kabuğu hareketleri (çökme, faylanma) sonucu oluşan çanaklarda suların birikmesiyle meydana gelirler. Genellikle derin ve uzun ömürlüdürler. Tuzlu veya tatlı olabilirler.
Örnekler: Tuz Gölü (Türkiye'nin 2. büyük gölü, en sığ), Beyşehir Gölü (En büyük tatlı su gölü), Eğirdir Gölü, Akşehir Gölü, Eber Gölü, Manyas (Kuş) Gölü, Ulubat Gölü, İznik Gölü, Sapanca Gölü, Hazar Gölü (Elazığ).
2. Karstik Göller: Karstik arazilerdeki erime çukurlarının (polye, obruk, dolin) sularla dolmasıyla oluşurlar. Suları genellikle tatlı ve berraktır (kireçli).
Örnekler: Göller Yöresi'ndeki Salda Gölü (Türkiye'nin Maldivleri), Kestel Gölü, Suğla Gölü, Avlan Gölü. Ayrıca Obruk Platosu'ndaki Kızılören Obruk Gölü gibi obruk gölleri de bu gruba girer.
3. Volkanik Göller: Volkanik faaliyetler sonucu oluşan çanaklarda (krater, kaldera, maar) suların birikmesiyle meydana gelirler.
Krater Gölü Örnekleri: Nemrut Gölü (Bitlis - Türkiye'nin en büyük krater/kaldera gölü), Isparta-Gölcük Gölü.
Maar Gölü Örnekleri: Meke Gölü (Konya - Nazar boncuğu, suları çekilmekte), Acıgöl (Nevşehir).
4. Buzul (Sirk) Gölleri: Buzul aşındırması sonucu oluşan sirk çanaklarında suların birikmesiyle meydana gelirler. Genellikle yüksek dağlık alanlarda (3000m+) bulunurlar ve küçüktürler.
5. Set Gölleri: Bir vadinin veya çanağın önünün doğal bir setle kapanması sonucu oluşan göllerdir. Setin oluşumuna göre alt türlere ayrılır:
Heyelan Set Gölleri: Heyelan sonucu bir vadinin önünün kapanmasıyla oluşurlar. Genellikle Karadeniz Bölgesi'nde yaygındır.
Örnekler: Tortum Gölü (Erzurum), Sera Gölü (Trabzon), Abant ve Yedigöller (Bolu), Zinav Gölü (Tokat).
Alüvyal Set Gölleri: Akarsuların taşıdığı alüvyonların, bir derenin veya yan kolun ağzını kapatmasıyla oluşurlar. Genellikle küçüktürler.
Örnekler: Mogan ve Eymir Gölleri (Ankara), Köyceğiz Gölü (Muğla), Bafa (Çamiçi) Gölü (Aydın-Muğla sınırı - Eski bir körfezken B.Menderes'in alüvyonlarıyla oluşmuştur).
Volkanik Set (Lav Set) Gölleri: Volkanik patlama sonucu çıkan lavların bir vadinin veya çanağın önünü kapatmasıyla oluşurlar. Genellikle Doğu Anadolu'da görülürler.
Örnekler: Van Gölü (Türkiye'nin en büyük gölü, suları sodalıdır), Erçek Gölü, Nazik Gölü, Çıldır Gölü, Haçlı Gölü, Balık Gölü.
Kıyı Set (Lagün / Deniz Kulağı) Gölleri: Kıyı oklarının bir koyun veya körfezin önünü kapatmasıyla oluşurlar.
6. Yapay Göller (Baraj Gölleri): Akarsu vadilerinin önüne insanlar tarafından set (baraj) yapılmasıyla oluşturulan göllerdir. Enerji üretimi, sulama, içme suyu sağlama gibi amaçlarla yapılırlar. Türkiye'de sayıları çok fazladır (Atatürk, Keban, Karakaya, Hirfanlı, Altınkaya vb.).
Göl Sularının Kimyasal Özellikleri:
Tatlı Su Gölleri: Sularını bir gideğen (göl ayağı) aracılığıyla boşaltabilen göllerdir (Örn: Beyşehir, Eğirdir, İznik, Sapanca, Manyas, Ulubat).
Tuzlu Su Gölleri: Gideğeni olmayan, kapalı havzalarda yer alan ve buharlaşmanın fazla olduğu göllerdir (Örn: Tuz Gölü, Akşehir, Eber).
Sodalı Su Gölleri: Gideğeni olmayan ve çevresindeki volkanik arazilerden veya kayaçlardan çözünen karbonatların (soda) biriktiği göllerdir (Örn: Van Gölü, Burdur Gölü).
Acı Su Gölleri: Gideğeni olmayan ve jipsli (alçıtaşı) arazilerde oluşan göllerdir (Örn: Acıgöl - Denizli/Afyon).
(Başlıca doğal göller harita üzerinde gösterilmiştir.)
4. Yeraltı Suları ve Kaynaklar
Yağışlarla veya yüzey sularıyla yer altına sızan ve geçirimsiz tabakalar üzerinde biriken sulara yeraltı suyu denir. Yeraltı suyunun depolandığı kayaç ortamına akifer denir. Yeraltı sularının doğal olarak yeryüzüne çıktığı yerlere ise kaynak (pınar) denir. Türkiye yeraltı suları ve kaynaklar bakımından zengindir.
Başlıca Kaynak Türleri
Yamaç (Vadi) Kaynağı: Bir vadinin yamacının yeraltı suyu seviyesini kesmesiyle oluşan, suları genellikle soğuk ve debisi mevsime göre değişen kaynaklardır. Türkiye'de en yaygın görülen kaynak türüdür.
Karstik Kaynaklar (Voklüz): Karstik arazilerde (kalker, jips), yeraltında biriken veya yeraltı nehirleri şeklinde akan suların yeryüzüne çıktığı kaynaklardır. Suları genellikle bol kireçli ve soğuktur. Debileri yıl içinde fazla değişebilir. Çok güçlü olanlarına "Voklüz" denir (Örn: Antalya-Manavgat kaynağı).
Fay Kaynakları: Yer kabuğundaki kırık (fay) hatları boyunca yeraltı sularının yüzeye çıkmasıyla oluşurlar. Suları genellikle sıcak veya ılıktır (jeotermal) ve mineral bakımından zengindir (maden suyu). Kaplıca ve enerji üretiminde kullanılırlar. Debileri genellikle yıl boyunca fazla değişmez. Türkiye'nin genç ve faylı yapısı nedeniyle oldukça yaygındır (Örn: Ege Bölgesi, Güney Marmara, KAF ve DAF boyunca).
Artezyen Kaynağı: İki geçirimsiz tabaka arasındaki geçirimli tabakada basınç altında bulunan yeraltı suyunun, insanlar tarafından sondajla yüzeye çıkarılmasıdır. Doğal bir kaynak değildir ancak önemli bir yeraltı suyu kullanma yöntemidir. İç Anadolu (Konya Havzası), Ergene Havzası gibi yerlerde yaygındır. Aşırı kullanımı yeraltı suyu seviyesinin düşmesine ve obruk oluşumuna neden olabilir.
5. Türkiye'nin Denizleri
Türkiye'nin üç tarafını çevreleyen Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz, ülkenin iklimini, ulaşımını, ekonomisini ve biyoçeşitliliğini etkileyen önemli su kütleleridir.
Denizlerin Genel Özellikleri
Tuzluluk Oranı (Enlem Etkisi): Ekvator'dan kutuplara gidildikçe buharlaşma azaldığı için denizlerin tuzluluğu azalır. Bu nedenle Türkiye'de en tuzlu deniz Akdeniz (%o38-39), en az tuzlu deniz ise Karadeniz'dir (%o18). Sıralama: Akdeniz > Ege > Marmara > Karadeniz.
Sıcaklık (Enlem Etkisi): Tuzlulukla benzer şekilde, güneyden kuzeye gidildikçe deniz suyu sıcaklığı düşer. En sıcak deniz Akdeniz, en soğuk deniz Karadeniz'dir.
Derinlik: En derin denizimiz Akdeniz (özellikle Girit açıklarındaki çukurluklar), en sığ denizimiz ise Ege Denizi'dir (kıta sahanlığı en geniş). Marmara bir iç denizdir ve Karadeniz de oldukça derindir (özellikle orta kısımları).
Kirlilik: Özellikle sanayi tesisleri, yoğun nüfus ve deniz trafiği nedeniyle Marmara Denizi en kirli denizimizdir. İzmit Körfezi kirliliğin en yoğun olduğu yerlerdendir. Diğer denizlerde de kirlilik önemli bir sorundur.
Akıntılar: Boğazlar (İstanbul ve Çanakkale), seviye ve tuzluluk farkı nedeniyle Karadeniz'den Marmara ve Ege'ye doğru bir üst akıntı, ters yönde ise bir alt akıntının olduğu önemli su yollarıdır.
Ekonomik Önem: Denizlerimiz balıkçılık, turizm (deniz turizmi), ulaşım (deniz ticareti, limanlar) ve tuz üretimi (Ege) gibi alanlarda önemli bir ekonomik potansiyele sahiptir.
6. Türkiye'nin Su Varlığı Haritası
Türkiye'deki başlıca akarsuları ve doğal gölleri gösteren interaktif haritayı aşağıda inceleyebilirsiniz.
Akarsu Tektonik Göl Volkanik Göl Karstik Göl Set Gölü
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Başlıca Akarsuları ve Doğal Gölleri.
Bölüm 10 / 11
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 11: Türkiye’de Doğal Afetler
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 11: Türkiye’de Doğal Afetler
Türkiye'nin Yer Şekilleri serimizin bu son bölümünde, ülkemizin jeolojik yapısı, iklim özellikleri ve topoğrafyası nedeniyle maruz kaldığı doğal afetleri inceliyoruz. Doğal afetler, can ve mal kayıplarına neden olabilen, önlenmesi tamamen mümkün olmasa da etkileri azaltılabilen doğa olaylarıdır. Türkiye, konumu ve doğal özellikleri itibarıyla birçok farklı doğal afet türünün sıkça yaşandığı bir ülkedir.
1. Depremler (Seizma)
Türkiye'de en sık görülen ve en fazla can/mal kaybına neden olan doğal afettir. Oluşum nedenleri Bölüm 2 (İç Kuvvetler)'de detaylıca incelenmiştir.
Depremler: Nedenleri, Etkileri ve Risk Alanları
Nedenleri: Türkiye'nin Avrasya, Afrika ve Arabistan levhaları arasında sıkışan Anadolu levhası üzerinde yer alması ve bu levha hareketlerinin neden olduğu aktif fay hatlarının (Kuzey Anadolu Fayı - KAF, Doğu Anadolu Fayı - DAF, Batı Anadolu Fay Sistemi - BAF) varlığı.
Etkileri: Can ve mal kayıpları, binalarda ve altyapıda hasar, yangınlar, tsunami (özellikle deniz altı depremlerinde), heyelanlar, zemin sıvılaşması.
Risk Alanları: Türkiye topraklarının büyük bir bölümü (%90'dan fazlası) deprem riski altındadır. En yüksek riskli alanlar KAF, DAF ve BAF boyunca uzanan bölgelerdir (Marmara, Ege, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun önemli bir kısmı, Karadeniz'in iç kesimleri). Konya-Karaman, Taşeli Platosu, Mardin Eşiği gibi alanlar nispeten daha düşük risk taşır.
Alınacak Önlemler: Depreme dayanıklı yapılar inşa etmek (yapı denetimi), zemin etüdü yapmak, deprem eğitimi ve tatbikatları, acil durum planları, erken uyarı sistemleri (kısmen).
(Ana fay hatları harita üzerinde gösterilmiştir.)
2. Heyelanlar (Toprak Kaymaları)
Eğimli yamaçlarda toprak veya kaya kütlelerinin yerçekimi etkisiyle aşağı doğru kaymasıdır.
Heyelanlar: Nedenleri, Görüldüğü Yerler ve Sonuçları
Nedenleri:
Fazla Eğim: Arazinin eğimli olması temel koşuldur.
Bol Yağış ve Kar Erimesi: Toprağın suya doygun hale gelerek ağırlaşması ve kayganlaşması.
Arazi Yapısı: Kirli (geçirimsiz) tabakaların varlığı, tabakaların eğim yönünde uzanması.
Bitki Örtüsünün Tahribi: Ağaç kökleri toprağı tutar, yok edilmesi riski artırır.
Beşeri Etkenler: Yol yapımı, kazı çalışmaları, yamaç dengesinin bozulması.
Türkiye'de En Yoğun Görüldüğü Yer:Doğu Karadeniz Bölgesi. Yukarıda sayılan nedenlerin birçoğu (fazla eğim, bol yağış, kirli arazi) bu bölgede bir aradadır. Batı Karadeniz ve Doğu Anadolu'nun bazı eğimli ve yağışlı kesimlerinde de görülür.
Sonuçları: Can ve mal kayıpları, tarım arazilerinin ve yerleşim yerlerinin zarar görmesi, yolların kapanması, akarsu yataklarının tıkanması ve Heyelan Set Göllerinin oluşumu (Tortum, Sera, Abant, Yedigöller vb.).
Alınacak Önlemler: Riskli yamaçlara yerleşmemek, yamaç dengesini bozacak müdahalelerden kaçınmak, istinat duvarları yapmak, drenaj kanalları ile yüzey sularını uzaklaştırmak, ağaçlandırma yapmak, erken uyarı sistemleri.
(Riskli bölgeler harita üzerinde gösterilmiştir.)
3. Seller ve Taşkınlar
Ani ve şiddetli yağışlar veya hızlı kar erimeleri sonucu akarsu yataklarının taşıyabileceğinden fazla su gelmesiyle suların yatağından taşarak çevreye yayılmasıdır.
Seller ve Taşkınlar: Nedenleri, Etkileri ve Risk Alanları
Nedenleri:
Ani ve Şiddetli Sağanak Yağışlar: Özellikle İlkbahar ve Yaz aylarında görülen konveksiyonel yağışlar.
Hızlı Kar Erimesi: İlkbaharda ani sıcaklık artışları.
Akarsu Yataklarının Daraltılması veya Doldurulması: Yanlış yerleşim ve yapılaşma.
Bitki Örtüsünün Tahribi: Suyun yüzey akışını hızlandırır.
Geçirimsiz Yüzeylerin Artması: Şehirlerde betonlaşma nedeniyle suların toprağa sızamaması.
Yanlış Arazi Kullanımı ve Plansız Kentleşme: Dere yataklarına ve taşkın alanlarına yerleşme.
Altyapı Yetersizliği: Drenaj sistemlerinin yetersiz kalması.
Türkiye'de Görüldüğü Yerler: Hemen hemen her bölgede görülebilir. Ancak özellikle;
Akarsu vadilerindeki yerleşimler.
Eğimin azaldığı alçak ovalar ve delta ovaları.
Ani sağanakların sık olduğu Karadeniz kıyıları.
Plansız kentleşmenin olduğu büyük şehirler.
Kurak bölgelerdeki ani ve şiddetli yağışlar (Kırgıbayır oluşumuna da neden olur).
Sonuçları: Can ve mal kayıpları, tarım arazilerinin sular altında kalması, ulaşımın aksaması, altyapının zarar görmesi, salgın hastalık riski.
Alınacak Önlemler: Dere yataklarını ıslah etmek ve yapılaşmadan korumak, taşkın kontrol yapıları (baraj, set) inşa etmek, ağaçlandırma yapmak, erken uyarı sistemleri kurmak, doğru arazi kullanım planlaması.
(Riskli bölgeler harita üzerinde gösterilmiştir.)
4. Çığlar
Eğimli dağ yamaçlarında biriken kar kütlesinin, çeşitli nedenlerle (yeni kar yağışı, rüzgar, sıcaklık artışı, ses, insan etkisi vb.) hareket ederek hızla aşağı doğru kaymasıdır.
Çığlar: Nedenleri, Görüldüğü Yerler ve Sonuçları
Nedenleri:
Fazla Eğim (%30-40 eğim en riskli): Karın tutunamaması.
Yoğun Kar Yağışı: Eski kar tabakası üzerine yeni ve ağır karın binmesi.
Rüzgar: Karı belirli yamaçlara yığması.
Sıcaklık Değişimleri: Ani ısınma veya donma-çözülme döngüleri kar tabakalarının bağını zayıflatır.
Bitki Örtüsünün Yokluğu: Ağaçlar karı tutar.
İnsan Etkisi: Kayakçı, araç gürültüsü, patlama gibi titreşimler.
Türkiye'de En Yoğun Görüldüğü Yerler:Doğu Anadolu Bölgesi (Hakkari, Bitlis, Bingöl, Tunceli, Van, Muş, Erzurum) ve Doğu Karadeniz'in yüksek kesimleri. Yüksek ve engebeli arazi ile yoğun kar yağışı bu bölgelerde çığ riskini artırır.
Sonuçları: Can ve mal kayıpları, yolların kapanması, yerleşim yerlerinin zarar görmesi.
Alınacak Önlemler: Riskli alanlara yerleşmemek, çığ perdeleri ve tünelleri yapmak, ağaçlandırma, risk haritaları oluşturmak, eğitim ve bilinçlendirme.
(Riskli bölgeler harita üzerinde gösterilmiştir.)
5. Erozyon (Toprak Aşınması)
Toprak örtüsünün, başta akarsular ve rüzgarlar olmak üzere dış kuvvetler tarafından aşındırılarak taşınması olayıdır. Türkiye, arazi yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle erozyonun şiddetli yaşandığı ülkelerden biridir.
Erozyon: Türleri, Nedenleri, Sonuçları ve Risk Alanları
Türleri:
Su Erozyonu: Yağmur suları ve akarsuların toprağı aşındırıp taşımasıdır. Eğimli arazilerde ve sağanak yağışların olduğu yerlerde daha şiddetlidir. Türkiye'de en yaygın ve etkili erozyon türüdür.
Rüzgar Erozyonu: Rüzgarın, bitki örtüsünden yoksun, kurak ve yarı kurak bölgelerdeki gevşek toprağı havalandırıp taşımasıdır.
Nedenleri:
Yer Şekilleri: Arazinin engebeli ve eğimli olması (Su erozyonunu artırır).
İklim: Düzensiz ve sağanak şeklindeki yağışlar (Su erozyonunu artırır), kuraklık ve kuvvetli rüzgarlar (Rüzgar erozyonunu artırır). Türkiye'nin genel olarak yarı kurak iklim kuşağında olması riski artırır.
Bitki Örtüsünün Tahribi (En Önemli Neden): Ormanların yok edilmesi, meraların aşırı otlatılması toprağı korumasız bırakır.
Yanlış Arazi Kullanımı: Tarlaların eğime paralel sürülmesi, anız yakılması, nadas uygulaması.
Sonuçları: Toprağın verimli üst kısmının kaybedilmesi, tarımsal verimin düşmesi, çölleşme, baraj göllerinin alüvyonlarla dolarak ömrünün kısalması, sel ve taşkın riskinin artması, doğal dengenin bozulması.
Türkiye'de En Yoğun Görüldüğü Yerler:
Rüzgar Erozyonu: İç Anadolu (Özellikle Konya-Karapınar, Tuz Gölü çevresi), Güneydoğu Anadolu.
Su Erozyonu: Eğimli ve bitki örtüsü cılız olan tüm bölgeler, özellikle İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu.
Alınacak Önlemler:Ağaçlandırma ve bitki örtüsünü koruma (en etkili yöntem), meraların ıslahı, taraçalama (eğimli yamaçları basamaklandırma), tarlaları eğime dik sürme, nöbetleşe ekim (nadas yerine), anız yakmaktan kaçınma, rüzgar perdeleri oluşturma, baraj havzalarını ağaçlandırma.
(Riskli bölgeler harita üzerinde gösterilmiştir.)
6. Kuraklık
Belirli bir zaman diliminde (aylar, yıllar) yağış miktarının normal seviyelerin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu ortaya çıkan su kıtlığı durumudur. Yavaş gelişen ancak etkileri geniş alana yayılan ve uzun süren sinsi bir doğal afettir.
Kuraklık: Nedenleri, Etkileri ve Risk Alanları
Nedenleri: Yağış azlığı, yüksek sıcaklık ve buharlaşma, iklim değişikliği, yanlış su yönetimi.
Türkiye'de En Yoğun Görüldüğü Yerler:İç Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi. Bu bölgeler zaten yarı kurak iklim özelliklerine sahiptir ve yağışların normallerin altına düşmesi kuraklık riskini artırır.
Sonuçları: İçme ve kullanma suyu sıkıntısı, tarımsal üretimde azalma, gıda fiyatlarında artış, enerji üretiminde (HES) düşüş, ekosistemlerin zarar görmesi, göçler, sosyal ve ekonomik sorunlar.
Alınacak Önlemler: Su kaynaklarını verimli kullanmak (damla sulama vb.), kuraklığa dayanıklı bitkiler yetiştirmek, su tasarrufu bilincini artırmak, yağmur suyu hasadı yapmak, su havzalarını korumak ve yönetmek, kuraklık eylem planları hazırlamak.
7. Diğer Doğal Afetler
Yukarıda sayılanların dışında Türkiye'de bölgesel olarak şu afetler de görülebilir:
Orman Yangınları: Özellikle yaz aylarında sıcaklıkların artması ve kuraklığın etkisiyle Akdeniz ve Ege Bölgeleri'nde sıkça görülür. İhmal, kasıt veya doğal nedenlerle (yıldırım) başlayabilir.
Kaya Düşmesi: Heyelanla ilişkili olarak veya tek başına, özellikle dik yamaçların bulunduğu dağlık bölgelerde (Doğu Anadolu, Karadeniz, Akdeniz) görülebilir.
Çamur Akıntısı: Ani sağanaklar veya kar erimeleri sonucu özellikle bitki örtüsü zayıf, eğimli ve gevşek malzemeli (örn. volkanik kül) yamaçlarda meydana gelebilir.
Şiddetli Fırtınalar, Dolu Yağışları, Hortumlar: İklim değişikliğinin de etkisiyle son yıllarda daha sık görülmeye başlayan, lokal ama yıkıcı olabilen meteorolojik afetlerdir.
8. Türkiye Doğal Afet Risk Haritası
Türkiye'de sıkça görülen başlıca doğal afetlerin yoğunlaştığı alanları gösteren genel bir risk haritasını aşağıda inceleyebilirsiniz. (Not: Harita genelleştirilmiş risk bölgelerini göstermektedir, detaylı risk analizi için AFAD haritaları incelenmelidir.)
İnteraktif Harita: Türkiye'deki Başlıca Doğal Afetlerin Yoğunlaştığı Bölgeler.
Bölüm 11 / 11 (SON)
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 1: Jeolojik Devirler
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 1: Jeolojik Devirler
Türkiye'nin bugünkü dağları, ovaları, platoları, fay hatları ve maden yatakları, milyonlarca yıl süren karmaşık bir jeolojik geçmişin sonucudur. Bu bölümde, Dünya'nın ve özellikle Türkiye arazisinin oluşumunu evrelere ayıran Jeolojik Devirleri (Zamanları) ve her bir devirde Anadolu coğrafyasında meydana gelen kilit olayları detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Bu temel bilgiler, sonraki bölümlerde ele alacağımız yer şekillerini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
1. Jeolojik Zaman Cetveli ve Türkiye
Yer bilimciler, Dünya'nın yaklaşık 4.6 milyar yıllık geçmişini, büyük iklim değişiklikleri, kıta hareketleri, dağ oluşumları ve canlı türlerindeki değişimler gibi önemli olaylara göre devirlere (Zaman) ve daha alt dönemlere ayırmışlardır. Türkiye arazisi farklı jeolojik zamanlarda oluşmuş kısımlardan meydana gelir, ancak genel olarak genç bir jeolojik yapıya sahiptir.
I. ZAMAN (Paleozoik - Yaşlı Zaman): Türkiye'nin Temelleri Atılıyor
Yaklaşık 541 milyon yıl önce başlayıp 252 milyon yıl önce sona eren, Dünya tarihindeki en eski ve uzun devirlerden biridir. Bu devirde Türkiye'nin bulunduğu alanda genellikle Tethys (Tetis) Denizi adı verilen büyük bir okyanus bulunuyordu.
Bu Devirde Türkiye'de Meydana Gelen Önemli Olaylar:
Masif Arazilerin (Yaşlı Kütleler) Oluşumu: Bu dönemde oluşan, sonraki kıvrımlanmalardan daha az etkilenmiş, sertleşmiş ve genellikle metamorfizmaya (başkalaşıma) uğramış yaşlı temel arazilerdir. Bunlar Türkiye arazisinin "çekirdeklerini" oluşturur. Üzerlerinde genellikle deprem riski daha düşüktür. Hersinyen ve Kaledoniyen dağ oluşumlarının izlerini taşırlar.
Taş Kömürü Yataklarının Oluşumu: Paleozoik'in Karbonifer döneminde yaşayan devasa ağaçlardan oluşan ormanların bataklık alanlarda çökerek sular altında kalması ve basınç altında kömürleşmesiyle oluşmuştur. Türkiye'de I. Zaman arazisi yüzeyde çok dar alanlarda görüldüğü için, ekonomik değere sahip taş kömürü yatakları sadece Zonguldak ve çevresinde bulunur.
Türkiye'nin Başlıca Masif Arazileri (Tam Liste):
Yıldız (Istranca) Masifi: Kırklareli - Avrupa kıtasıyla bağlantılı en yaşlı kütlelerden.
Zonguldak Masifi: Taş kömürü yataklarını barındırır.
Saruhan-Menteşe Masifi: Muğla ve çevresi, Ege'nin güneyi. Mermer yatakları önemlidir.
Anamur-Alanya Masifi: Torosların güney kuşağı.
Kırşehir Masifi: İç Anadolu'nun ortasında geniş bir alan kaplar.
II. ZAMAN (Mezozoik - Orta Zaman): Sakinlik ve Birikim Devri
Yaklaşık 252 milyon yıl önceden 66 milyon yıl önceye kadar süren devirdir. Dinozorlar çağı olarak da bilinir. Türkiye arazisi için genellikle "durgun" bir dönem olarak kabul edilir.
Bu Devirde Türkiye'de Meydana Gelen Önemli Olaylar:
Yoğun Tortullanma (Birikme): Tethys Denizi'nin tabanında, karalardan taşınan (kum, kil, çakıl) ve deniz canlılarının kalıntılarından (kireçtaşı/kalker) oluşan çok kalın tortul tabakalar birikmeye devam etmiştir.
Alp Orojenezi İçin Hazırlık: Bu dönemde biriken tortul kayaçlar, bir sonraki devirde Alp-Himalaya Dağ Sistemi'nin oluşumu için gerekli malzemeyi sağlamıştır. Anadolu'nun temel jeolojik yapısı bu tortulların altında şekillenmeye devam etmiştir.
Bu döneme ait araziler Türkiye'de nispeten dar alanlarda yüzeyde görülür.
III. ZAMAN (Tersiyer / Senozoik): Anadolu'nun Doğuşu
Yaklaşık 66 milyon yıl önceden 2.6 milyon yıl önceye kadar süren devirdir. Memeliler çağı olarak da bilinir. Türkiye'nin bugünkü ana yer şekillerinin, fay hatlarının ve önemli maden yataklarının büyük kısmının oluştuğu en kritik jeolojik zamandır.
Bu Devirde Türkiye'de Meydana Gelen Önemli Olaylar:
Alp Orojenezi ve Dağların Oluşumu: Bu devrin en belirleyici olayıdır. Güneyden hareket eden Afrika ve Arabistan levhalarının, kuzeydeki Avrasya levhasına çarpması ve sıkıştırması sonucu, arada kalan Tethys Denizi tabanındaki Mezozoik ve Tersiyer başlarına ait esnek tortul tabakalar kıvrılarak yükselmiş ve Kuzey Anadolu Dağları ile Toros Dağları oluşmuştur. Sert kütleler ise kırılarak Ege'deki Horst-Graben sistemini (kırık dağlar ve çöküntü ovaları) meydana getirmiştir.
Ana Fay Hatlarının Oluşumu: Bu şiddetli sıkışma ve levha hareketleri sonucunda Anadolu Levhası batıya doğru hareket etmeye başlamış ve bu hareketin sınırlarında devasa kırıklar oluşmuştur: Kuzey Anadolu Fayı (KAF) ve Doğu Anadolu Fayı (DAF) bu dönemde şekillenmiştir.
Yoğun Volkanik Faaliyetler: Özellikle devrin sonlarına doğru, fay hatları boyunca magmanın yüzeye çıkmasıyla Anadolu'daki volkanik dağlar (Ağrı, Erciyes, Hasan Dağı vb.) oluşmaya başlamış ve lav platoları meydana gelmiştir.
Önemli Madenlerin Oluşumu:
Linyit: Devrin ortalarından itibaren iklimin değişmesi ve göl alanlarının oluşmasıyla buralarda biriken bitki kalıntıları linyit yataklarını oluşturmuştur. Türkiye geneline yaygındır.
Bor Mineralleri: Volkanik aktivite ile ilişkili kapalı göl havzalarında (Batı Anadolu'da) bor mineralleri (tinkal, kolemanit vb.) çökelmiştir. Türkiye dünya bor rezervlerinde liderdir.
Tuz Yatakları: Kapalı havzalardaki göllerin kurumasıyla kaya tuzu yatakları oluşmuştur.
Petrol: Güneydoğu Anadolu'da, Arap platformu üzerindeki kıvrımlarda petrol yatakları oluşmuştur.
Anadolu karası büyük ölçüde belirginleşmiş, Tethys Denizi küçülmüştür.
IV. ZAMAN (Kuvaterner - En Genç Zaman): Son Şekillenme ve Günümüz
Yaklaşık 2.6 milyon yıl öncesinden günümüze kadar devam eden, içinde bulunduğumuz devirdir. İnsanlığın ortaya çıktığı ve iklimde önemli salınımların (buzul çağları) yaşandığı devirdir.
Bu Devirde Türkiye'de Meydana Gelen Önemli Olaylar:
Anadolu'nun Toptan Yükselmesi (Epirojenez): III. Zaman sonunda büyük ölçüde kara haline gelen Anadolu, bu devirde hızlanarak toptan yükselmiştir. Bu, Türkiye'nin ortalama yükseltisinin artmasına, platoların belirginleşmesine ve akarsuların yataklarını derine kazarak vadileri oluşturmasına neden olmuştur.
Ege Denizi'nin Oluşumu: Egeid kara parçasının çökmesi ve Akdeniz sularının bu alanı doldurmasıyla Ege Denizi oluşmuştur.
Boğazların (İstanbul ve Çanakkale) Oluşumu: Eski akarsu vadilerinin deniz seviyesinin yükselmesiyle sular altında kalması sonucu oluşmuşlardır.
Karadeniz'in Deniz Haline Gelmesi: Daha önce büyük bir tatlı su gölü olan Karadeniz, boğazların açılmasıyla Akdeniz'e bağlanmış ve suları tuzlanmıştır.
Kıbrıs Adası'nın Ayrılması: Deniz seviyesi değişimleri ve tektonik hareketlerle Anadolu'dan kopmuştur.
Buzul Çağları ve Etkileri: Devir içinde yaşanan soğuk dönemlerde Türkiye'nin yüksek dağlarında (genellikle 2200 metreden yükseklerde) buzullar oluşmuş ve hareket etmiştir. Bu buzulların aşındırması ve biriktirmesiyle sirk gölleri, morenler gibi buzul topoğrafyası şekilleri meydana gelmiştir (Örn: Hakkari-Cilo Dağları, Kaçkarlar, Bolkarlar, Ağrı, Erciyes, Uludağ).
Kıyı Şekillenmesi: Deniz seviyesi değişimleri ve akarsu biriktirmesiyle delta ovaları (Çukurova, Bafra, Çarşamba vb.) bugünkü şekillerini almış, kıyı taraçaları oluşmuştur.
İnsan Yaşamının Başlaması: Anadolu, ilk insanların yaşadığı ve önemli uygarlıkların kurulduğu bir coğrafya haline gelmiştir.
2. Türkiye'nin Masif Arazileri Haritası
Türkiye'nin jeolojik temelini oluşturan, I. Zaman'a ait yaşlı ve sert kütleler olan masif arazilerin dağılışını harita üzerinde inceleyelim.
Masif Arazi (Yaşlı Kütle - I. Zaman)
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Başlıca Masif Arazileri.
Bölüm 1 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 2: İç Kuvvetler
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 2: İç Kuvvetler
Türkiye'nin bugünkü karmaşık ve çeşitli yeryüzü şekillerinin oluşumunda temel rol oynayan kuvvetler, enerjisini yerin içinden (magmadan) alan İç Kuvvetler'dir. Bu bölümde, Türkiye coğrafyasını şekillendiren dört ana iç kuvveti – Orojenez (Dağ Oluşumu), Epirojenez (Kıta Oluşumu), Volkanizma ve Seizma (Depremler) – ve bunların ülkemizdeki etkilerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
1. Orojenez (Dağ Oluşumu)
Yer kabuğunu oluşturan levhaların birbirine doğru hareket etmesi sonucu, aradaki tortul tabakaların sıkışarak yükselmesi veya kırılmasıyla dağ sıralarının oluşmasıdır. Türkiye'nin Alp-Himalaya kıvrım kuşağında yer alması, orojenezin en etkili iç kuvvet olmasını sağlamıştır.
Kıvrım Dağları ve Kırık Dağlar
Kıvrım Dağları: Esnek tortul tabakaların (örn. kireçtaşı, kumtaşı) yan basınçlarla sıkışıp kıvrılmasıyla oluşur. Yüksekte kalan kısımlara Antiklinal (dağ), alçakta kalan kısımlara Senklinal (vadi/ova) denir.
Türkiye'deki Örnekler: Kuzey Anadolu Dağları (Karadeniz Dağları) ve Toros Dağları, III. Zamandaki Alp Orojenezi ile oluşmuş tipik kıvrım dağ sıralarıdır. (Detayları Bölüm 4'te incelenecek).
Kırık Dağları: Sert ve esnekliğini yitirmiş (genellikle yaşlı/masif) tabakaların yan basınçlara dayanamayarak kırılması ve bloklar halinde yükselip alçalmasıyla oluşur. Yükselen bloklara Horst (dağ), alçalan bloklara Graben (çöküntü ovası) denir.
Türkiye'deki Örnekler: Ege Bölgesi'ndeki Kaz Dağları, Madra, Yunt, Bozdağlar, Aydın Dağları ve Menteşe Dağları Horst'lara; aralarındaki Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes ovaları ise Graben'lere örnektir. Hatay'daki Nur (Amanos) Dağları da bir Horst'tur. (Detayları Bölüm 4'te incelenecek).
Orojenez sonucu oluşan dağlık alanlar, iklimi, bitki örtüsünü, ulaşımı ve ekonomik faaliyetleri doğrudan etkiler.
2. Epirojenez (Kıta Oluşumu)
Yer kabuğunun geniş alanlarda, çok yavaş bir şekilde alçalması veya yükselmesi hareketidir. Bu hareket, yer kabuğunun manto üzerindeki dengesi olan izostatik denge ile ilgilidir. Kabuk üzerindeki yük (buzul, tortul, volkanik malzeme) artarsa çökme, yük azalırsa (aşınma, buzulların erimesi) yükselme olur.
Türkiye'de Epirojenez: Toptan Yükselme ve Sonuçları
Türkiye arazisinin bugünkü yüksek ve platolu yapısının ana sebebi, III. Zaman sonu ve özellikle IV. Zaman boyunca yaşanan toptan yükselmedir.
Kanıtları ve Sonuçları:
Ortalama Yükseltinin Fazla Olması (1132 m): Anadolu levhası komple yükselmiştir.
Geniş ve Yüksek Platoların Varlığı: Eskiden aşınarak düzleşmiş (peneplenleşmiş) alanlar veya lav örtüleri yükselerek platoları oluşturmuştur (Örn: İç Anadolu, Doğu Anadolu platoları).
Akarsuların Yataklarını Derine Kazması: Yükselme nedeniyle akarsuların aşındırma gücü artmış, derin vadiler (örn. boğaz vadiler, kanyonlar) oluşmuştur. Akarsular denge profilinden uzaklaşmıştır.
Kıyı Taraçalarının (Sekilerin) Oluşumu: Kıyı bölgelerindeki basamaklı düzlükler, karanın yükselmesi ve/veya deniz seviyesinin alçalması sonucu oluşmuştur.
Bazı Alanların Çökmesi: Yükselen alanlara karşılık, üzerinde yoğun birikme olan Çukurova, Ergene Havzası gibi alanlar yavaşça çökmektedir (transgresyon eğilimi). Ege Denizi'nin oluşumu da büyük ölçekli bir çökme (epirojenik alçalma) sonucudur.
3. Volkanizma
Magmanın yer kabuğunun zayıf noktalarından (fay hatları, çatlaklar) yeryüzüne çıkması veya yüzeye yakın derinliklerde katılaşması olayıdır. Türkiye, genç ve fay hatlarıyla parçalanmış bir arazi olduğu için geçmişte yoğun volkanik faaliyetlere sahne olmuştur.
Türkiye'de Volkanizma ve Oluşturduğu Şekiller
Yüzey Volkanizması: Magmanın yüzeye çıkarak oluşturduğu şekillerdir.
Volkan Konileri (Volkanik Dağlar): Lavların ve küllerin üst üste birikmesiyle oluşan koni şeklindeki dağlardır. Türkiye'dekilerin tamamı sönmüştür. (Örn: Ağrı, Tendürek, Süphan, Nemrut, Erciyes, Hasan Dağı, Karacadağ, Kula tepeleri). (Detayları Bölüm 4'te).
Krater / Kaldera / Maar: Volkan konilerinin tepesindeki çukurluklardır (Krater). Patlama veya çökme sonucu genişlemiş kraterlere Kaldera denir (Örn: Nemrut Kalderası). Gaz patlamasıyla oluşan çukurlara Maar denir (Örn: Konya-Meke Gölü, Acıgöl).
Lav Platoları: Akışkan lavların geniş alanlara yayılarak oluşturduğu düzlüklerin akarsularca yarılmasıyla oluşan platolardır (Örn: Erzurum-Kars, Ardahan Platoları).
Derinlik Volkanizması (Plütonizma): Magmanın yerin derinliklerinde katılaşmasıyla oluşan kütlelerdir (Batolit, Lakolit vb.). Bunlar zamanla üzerlerindeki tabakaların aşınmasıyla yüzeye çıkabilir (Örn: Uludağ bir batolittir).
Volkanik araziler mineral bakımından zengin olduğu için genellikle verimli topraklara sahiptir (örn. Regosoller). Ayrıca maden oluşumları (örn. demir, kurşun, çinko) ve jeotermal kaynaklarla da ilişkilidir.
(Harita aşağıdadır)
4. Seizma (Depremler)
Yer kabuğunda meydana gelen ani ve kısa süreli sarsıntılardır. Enerjinin fay hatları boyunca aniden boşalmasıyla oluşur. Türkiye'nin genç ve levha sınırlarında yer alması nedeniyle deprem riski çok yüksektir.
Türkiye'nin Depremselliği ve Ana Fay Hatları
Türkiye'nin deprem ülkesi olmasının nedenleri Bölüm 1'de açıklandığı gibi genç arazi yapısı ve levha sınırlarında bulunmasıdır (Avrasya, Afrika, Arabistan ve Anadolu Levhaları).
Türkiye'nin Ana Fay Kuşakları:
Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF): Saros Körfezi'nden başlar, Marmara Denizi, Karadeniz kıyılarına paralel uzanır ve Erzincan üzerinden Van Gölü'nün kuzeyine kadar devam eder. Dünyanın en aktif ve yıkıcı faylarından biridir. Sağ yönlü doğrultu atımlıdır.
Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF): Hatay'daki Ölü Deniz Fayı'nın devamı niteliğindedir. Maraş, Malatya, Elazığ üzerinden Bingöl-Karlıova'ya kadar uzanır ve burada KAF ile birleşir. Sol yönlü doğrultu atımlıdır.
Batı Anadolu Fay Sistemi (BAF): Ege Bölgesi'nde yoğunlaşan, KAF ve DAF gibi tek bir çizgi halinde olmayan, çok sayıda irili ufaklı normal faydan oluşan bir sistemdir. Horst-Graben yapısını oluşturur ve sık sık, ancak genellikle KAF ve DAF'a göre daha küçük magnitüdlü depremler üretir. Jeotermal potansiyel bu bölgede yüksektir.
Bu fay hatları ve çevresi 1. Derece Deprem Bölgesi olarak kabul edilir. Masif araziler ve Konya-Karaman, Taşeli Platosu, Mardin Eşiği gibi alanlar ise daha düşük riskli bölgelerdir.
(Harita aşağıdadır)
5. İç Kuvvetlerin Türkiye Haritasındaki İzleri
Aşağıdaki harita, Türkiye'yi şekillendiren ana iç kuvvetlerin (fay hatları ve volkanik dağlar) coğrafi dağılımını özetlemektedir.
Ana Fay Hatları (KAF, DAF) BAF Sistemi (Temsili) Volkanik Dağ/Alan
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Ana Fay Hatları ve Başlıca Volkanik Dağları.
Bölüm 2 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 3: Türkiye’nin Dağları
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 3: Türkiye’nin Dağları
Türkiye, ortalama yükseltisi fazla ve engebeli bir ülkedir. Bu engebeli yapının temelini oluşturan ana yer şekli ise dağlardır. Bu bölümde, Türkiye'deki dağların nasıl oluştuğunu (Orojenez ve Volkanizma iç kuvvetleri etkisiyle) ve başlıca dağ sıralarımızın/dağlarımızın neler olduğunu, konumlarını ve genel özelliklerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
1. Orojenez Sonucu Oluşan Dağlar
Orojenez (Dağ Oluşumu), yer kabuğunu oluşturan levhaların birbirine yaklaşması ve çarpışması sonucu, aradaki tortul tabakaların sıkışarak yükselmesi veya kırılmasıyla dağ sıralarının oluşmasıdır. Türkiye'nin Alp-Himalaya kıvrım kuşağında yer alması, III. Jeolojik Zaman'daki Alp Orojenezi'nin ülkemizde çok etkili olmasına ve dağlık bir yapı kazanmamıza neden olmuştur. Orojenezle oluşan dağlar iki ana gruba ayrılır: Kıvrım Dağları ve Kırık Dağları.
1. Kıvrım Dağları (Tam Liste ve Konumlar)
Deniz tabanlarında biriken esnek tortul tabakaların (kireçtaşı, kumtaşı, kiltaşı vb.) levha hareketleriyle yanlardan sıkıştırılması sonucu kıvrılarak yükselmesiyle oluşur. Kıvrımların yüksekte kalan kubbe şeklindeki kısımlarına Antiklinal (dağları oluşturur), alçakta kalan çanak şeklindeki kısımlarına ise Senklinal (genellikle vadileri veya ovaları oluşturur) denir.
Türkiye'deki dağların büyük çoğunluğu bu şekilde oluşmuştur ve iki ana kuşak halinde uzanır:
A) Kuzey Anadolu Dağları (Karadeniz Dağları Kuşağı)
Karadeniz kıyısı boyunca doğu-batı yönünde uzanırlar. Kıyıya genellikle paraleldirler. Üç ana bölüme ayrılır:
Doğu Karadeniz Dağları: Sistemin en yüksek ve en belirgin olduğu bölümdür. Kıyıya çok yakın ve paralel uzanırlar.
Kaçkar Dağları (Rize-Artvin, Zirve: 3937m)
Giresun Dağları
Zigana (Kalkanlı) Dağları (Gümüşhane-Trabzon)
Mescit Dağları (Erzurum-Bayburt)
Kop Dağları (Bayburt-Erzurum)
Yalnızçam Dağları (Ardahan-Artvin)
Allahuekber Dağları (Kars-Erzurum)
Orta Karadeniz Dağları: Yükseltileri azalır ve kıyıdan daha içeride yer alırlar. Bu durum, iç kesimlerle kıyı arası ulaşımı kolaylaştırır ve delta ovalarının (Bafra, Çarşamba) oluşumuna imkan tanır.
Canik Dağları (Samsun-Ordu)
Batı Karadeniz Dağları: Tekrar yükselirler ve kıyıya paralel birkaç sıra halinde uzanırlar.
Küre (İsfendiyar) Dağları (Kastamonu-Sinop)
Ilgaz Dağları (Kastamonu-Çankırı)
Köroğlu Dağları (Bolu çevresi)
Bolu Dağları
Marmara Bölgesi'ndeki Uzantılar: Kuzey Anadolu Dağları'nın batıdaki devamı niteliğindedir.
Yıldız (Istranca) Dağları (Kırklareli - Tekirdağ)
Samanlı Dağları (Kocaeli Yarımadası - Yalova)
Biga Dağları (Çanakkale)
Korudağ (Tekirdağ)
B) Toros Dağları Kuşağı
Akdeniz kıyısı boyunca yay çizerek uzanırlar. Genellikle kıyıya paraleldirler. Üç ana bölüme ayrılır:
Batı Toroslar: Teke Yarımadası'ndan başlayıp Taşeli Platosu'na kadar uzanır. Genellikle kalkerli (karstik) yapıdadır.
Bey Dağları (Antalya)
Akdağlar (Antalya-Muğla)
Geyik Dağları (Antalya - Karaman)
Dedegöl Dağları (Isparta)
Sultan Dağları (Afyon-Isparta-Konya sınırı)
Orta Toroslar: Taşeli Platosu ile Uzunyayla arasına denk gelir. Sistemin en yüksek zirvelerini barındırır.
Bolkar Dağları (Niğde - Mersin - Adana)
Aladağlar (Niğde - Adana - Kayseri, Zirve: Demirkazık 3756m)
Tahtalı Dağları (Adana - Kayseri)
Binboğa Dağları (Kahramanmaraş)
Engizek Dağları (Kahramanmaraş)
Güneydoğu Toroslar: Orta Toroslar'ın güneydoğuya doğru devamıdır. Hakkari'ye kadar sokulur. Yapısal olarak daha karmaşıktır.
Malatya Dağları
Bitlis Dağları (Bitlis Masifi üzerinde)
Hakkari Dağları (Türkiye'nin en sarp ve buzullaşmaya uğramış dağlarıdır; Cilo Dağı - Zirve: Uludoruk/Reşko 4135m, Sat Dağları)
Maden Dağları (Elazığ)
(Harita aşağıdadır)
2. Kırık Dağları (Horstlar) (Tam Liste ve Konumlar)
Yer kabuğunun sert ve esnekliğini yitirmiş bölümlerinin, levha hareketleri sonucu oluşan gerilimlere dayanamayarak kırılması (faylanma) ve oluşan blokların dikey yönde yer değiştirmesiyle oluşur. Yükselen bloklara Horst (kırık dağ), alçalan bloklara ise Graben (çöküntü ovası) denir.
Türkiye'de kırık dağların ve grabenlerin en tipik örnekleri Ege Bölgesi'nde bulunur. Burada Horst ve Grabenler genellikle doğu-batı yönünde uzanır ve kıyıya diktir.
Ege Bölgesi'nin Horst ve Grabenleri (Kuzeyden Güneye Sıralama):
⛰️ Kaz Dağları (Horst)
👇 Edremit Grabeni
⛰️ Madra Dağları (Horst)
👇 Bakırçay Grabeni
⛰️ Yunt Dağları (Horst)
👇 Gediz Grabeni
⛰️ Bozdağlar (Horst)
👇 Küçük Menderes Grabeni
⛰️ Aydın Dağları (Horst)
👇 Büyük Menderes Grabeni
⛰️ Menteşe Dağları (Horst)
Diğer Önemli Kırık Dağ:
⛰️ Nur (Amanos) Dağları (Horst) - Hatay: Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde oluşmuş, kuzey-güney yönünde uzanan önemli bir kırık dağdır. Akdeniz kıyısına paralel uzanmasıyla Ege'deki horstlardan ayrılır.
Kırık dağların bulunduğu alanlar, aktif fay hatları üzerinde yer aldıkları için deprem riski yüksek ve jeotermal kaynaklar (sıcak su) bakımından zengindirler.
(Harita aşağıdadır)
2. Volkanizma Sonucu Oluşan Dağlar
Yer'in iç kısmındaki erimiş kayaçların (magma) yeryüzüne çıkarak (lav, kül, tüf vb. şeklinde) veya yüzeye yakın katılaşarak oluşturduğu dağlardır. Türkiye'deki volkanik dağların tamamı jeolojik olarak yakın zamanda (genellikle III. Zaman sonu - IV. Zaman başı) oluşmuş ve günümüzde sönmüş (aktif olmayan) volkanlardır. Genellikle tek veya sıra halinde bulunurlar.
Türkiye'nin Başlıca Volkanik Dağları (Bölgesel Dağılış - Tam Liste)
A) Doğu Anadolu Bölgesi:
Türkiye'deki volkanik dağların en yükseklerinin ve en fazlasının bulunduğu bölgedir. Genellikle bir hat boyunca sıralanırlar.
Ağrı Dağı (Büyük Ağrı: 5137 m, Küçük Ağrı: 3896 m): Türkiye'nin en yüksek dağı. Stratovolkan tipindedir.
Tendürek Dağı (Ağrı-Van)
Süphan Dağı (Bitlis-Van): Türkiye'nin 3. yüksek dağı (4058 m).
Nemrut Dağı (Bitlis): Zirvesinde Türkiye'nin en büyük krater (kaldera) gölü bulunur. Tarihsel dönemde (1441) aktivite göstermiş son volkanımızdır.
Kösedağ (Sivas-Erzincan)
Allahuekber Dağları (Kars-Erzurum): Bir kısmı volkanik kökenlidir.
B) İç Anadolu Bölgesi:
Tuz Gölü'nün güneyinden başlayıp kuzeydoğuya doğru uzanan bir volkanik hat bulunur.
Erciyes Dağı (Kayseri): İç Anadolu'nun en yüksek dağı (3917 m). Stratovolkan.
Hasan Dağı (Aksaray-Niğde)
Melendiz Dağları (Niğde-Aksaray)
Karadağ (Karaman-Konya)
Karacadağ (Konya-Karaman): Yayvan konili (kalkan tipi volkana benzer) bir yapıdadır.
C) Güneydoğu Anadolu Bölgesi:
Karacadağ (Diyarbakır-Şanlıurfa): Türkiye'nin en tipik kalkan volkanıdır. Lavları çok geniş bir alana (yaklaşık 8000 km²) yayılmıştır.
D) Ege Bölgesi:
Kula Tepeleri (Manisa): Türkiye'nin en genç volkanik alanıdır ("Yanık Yöre"). Çok sayıda küçük volkan konisi (cüruf konisi) ve lav akıntılarından oluşur. İlk jeopark alanımızdır.
E) Marmara Bölgesi:
Uludağ (Bursa): Volkanik bir dağ değildir, ancak derinlik volkanizması (plütonizma) ile oluşmuş bir batolit kütlesidir. Yani magmanın yerin derinliklerinde soğuyup katılaşması ve daha sonra üzerindeki katmanların aşınmasıyla yüzeye çıkması sonucu oluşmuştur. Tektonik hareketlerle de yükselmiştir.
(Harita aşağıdadır)
3. Türkiye Dağları Haritası
Türkiye'deki başlıca kıvrım dağ sıralarının, kırık dağların (horstlar) ve önemli volkanik dağların konumlarını ve oluşum türlerine göre dağılımlarını aşağıdaki interaktif haritada inceleyebilirsiniz.
Kıvrım Dağ Sırası Kırık Dağ (Horst) Volkanik Dağ/Alan Graben Alanı (Temsili)
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Başlıca Dağları (Oluşum Türlerine Göre).
Bölüm 3 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 4: Türkiye'nin Platoları
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 4: Türkiye'nin Platoları
Türkiye, ortalama yükseltisi fazla olan bir ülkedir ve bu yüksek yapının önemli bir bölümünü platolar oluşturur. Önceki bölümlerde gördüğümüz Epirojenez (toptan yükselme) hareketleri, Türkiye'nin bir plato ülkesi olmasında kilit rol oynamıştır. Bu bölümde, platoların tanımını, oluşum türlerini, Türkiye'deki bölgesel dağılışlarını ve ekonomik önemlerini detaylıca inceleyeceğiz.
1. Plato Nedir? Türkiye Neden Plato Ülkesidir?
Plato: Çevrelerine göre yüksekte bulunan ve akarsular tarafından derince yarılmış (parçalanmış) geniş düzlüklere verilen addır. Ovalardan temel farkı, çevrelerine göre daha yüksekte yer almalarıdır.
KPSS ÖNEMLİ: Türkiye'de Platoların Geniş Yer Kaplamasının Nedenleri
Epirojenez (Toptan Yükselme): Türkiye arazisi, III. Zaman sonu ve özellikle IV. Zaman başında toptan yükselmiştir. Bu yükselme, daha önceden aşınarak düzleşmiş (peneplenleşmiş), yatay tortul tabakalarla kaplanmış veya volkanik lavlarla örtülmüş geniş alanların yüksekte kalmasına neden olmuştur.
Akarsu Aşındırması (Derine Yarma): Yükselen bu geniş düzlükler, akarsuların artan enerjisiyle derine doğru yarılmış ve platolar bugünkü parçalı görünümünü kazanmıştır. Akarsu vadilerinin derin olması, platoların belirgin özelliklerindendir.
Türkiye'nin yüksek ortalaması (1132 m) ve geniş platolara sahip olması, doğrudan bu jeolojik süreçlerin sonucudur.
2. Oluşumlarına Göre Türkiye'deki Plato Türleri
Platolar, oluştukları temel jeolojik yapıya ve şekillenmelerinde etkili olan süreçlere göre farklı türlere ayrılır. Türkiye'de dört ana plato oluşum türü görülür:
1. Tabaka Düzlüğü (Yatay Duruşlu) Platoları
Yatay veya hafif eğimli tortul tabakaların (genellikle Neojen [III. Zaman sonu] yaşlı göl ve akarsu tortulları: kumtaşı, kiltaşı, marn, jips, kireçtaşı) akarsular tarafından yarılmasıyla oluşmuş platolardır. Türkiye'deki platoların en yaygın olan türüdür.
Bulunduğu Bölgeler: İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Ege (İç Batı Anadolu).
Örnekler:
İç Anadolu: Obruk, Cihanbeyli, Haymana, Bozok, Uzunyayla Platoları.
Ekonomik Faaliyetler: Genellikle tahıl tarımı (buğday, arpa) ve küçükbaş hayvancılık (koyun) yapılır.
2. Lav Örtüsü (Volkanik) Platoları
Volkanik patlamalar sonucu yeryüzüne çıkan akışkan lavların geniş alanlara yayılarak oluşturduğu düzlüklerin, daha sonra akarsular tarafından yarılmasıyla meydana gelen platolardır.
Bulunduğu Bölgeler: Doğu Anadolu.
Örnekler:
Erzurum-Kars Platosu: Türkiye'nin en yüksek ve en geniş volkanik platosudur.
Ekonomik Faaliyetler: Mineral bakımından zengin toprakları ve yaz yağışları nedeniyle oluşan gür çayırları sayesinde büyükbaş hayvancılık (mera hayvancılığı) için çok elverişlidir.
3. Karstik Platolar
Kolay çözünebilen (eriyebilen) kayaçların, özellikle kalker (kireçtaşı)'in yaygın olduğu arazilerde, yeraltı ve yerüstü sularının çözündürme (kimyasal aşındırma) etkisiyle ve akarsuların yarmasıyla oluşan platolardır.
Bulunduğu Bölgeler: Akdeniz Bölgesi (Özellikle Batı Toroslar kuşağı).
Özellikleri: Yüzey suları bakımından fakirdirler (sular düdenlerle yeraltına sızar). Lapya, dolin, uvala, polye gibi karstik aşınım şekilleri yaygındır. Genellikle engebeli yüzeylere sahiptirler ve tarıma pek elverişli değildirler.
Örnekler:
Teke Platosu (Antalya Bölümü): Batı Toroslar üzerinde yer alır.
Taşeli Platosu (Mersin-Karaman-Antalya): Orta Toroslar üzerinde yer alır. Türkiye'nin en seyrek nüfuslu alanlarındandır.
Ekonomik Faaliyetler: Genellikle kıl keçisi yetiştiriciliği ve yaylacılık yapılır.
4. Aşınım (Peneplen) Platoları
Yeryüzünün dış kuvvetler (özellikle akarsular) tarafından uzun jeolojik zamanlar boyunca aşındırılarak deniz seviyesine yakın, hafif dalgalı bir düzlük (peneplen veya yontukdüz) haline getirilmesi ve sonrasında bu düzlüğün epirojenik hareketlerle (toptan yükselme) yükseltilmesi sonucu oluşan platolardır.
Bulunduğu Bölgeler: Marmara Bölgesi.
Özellikleri: Genellikle alçak platolardır. Yüzeyleri eski aşınım dönemlerinden kalma hafif dalgalı bir görünüme sahiptir.
Örnekler:
Çatalca-Kocaeli Platosu: İstanbul Boğazı'nın iki yakasında yer alır. Türkiye'nin en alçak platosudur (ortalama 150-200 m). Üzerinde yoğun sanayi tesisleri ve yerleşmeler bulunur.
Perşembe Platosu (Ordu): Karadeniz Bölgesi'nde yer alsa da oluşumunda aşınım süreçleri ve yükselme etkili olmuştur.
3. Türkiye'nin Platolarının Bölgesel Dağılışı (Özet ve Harita)
Türkiye'deki platolar, bölgelere göre farklı yüksekliklere, oluşum şekillerine ve ekonomik özelliklere sahiptir. İç Anadolu ve Doğu Anadolu platoları en geniş alanları kaplar.
Tabaka Düzlüğü Lav Örtüsü Karstik Aşınım
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Başlıca Platoları ve Oluşum Türleri.
Bölüm 4 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 5: Türkiye'nin Ovaları
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 5: Türkiye'nin Ovaları
Türkiye'nin dağlık ve platoluk yapısı içinde, tarım, yerleşme ve ulaşım açısından hayati öneme sahip alçak düzlükler olan ovalar da geniş yer tutar. Önceki bölümlerde dağları ve platoları inceledik; şimdi ise Türkiye'nin ovalarının oluşum süreçlerini, türlerini, dağılışlarını ve önemini detaylı bir şekilde ele alacağız.
1. Ova Nedir? Genel Özellikleri ve Platodan Farkı
Ova: Çevresine göre alçakta kalmış, akarsular tarafından taşınan alüvyonlarla veya diğer malzemelerle (örn. volkanik, karstik) örtülmüş, eğimi oldukça az olan geniş düzlüklere verilen isimdir.
PÜF NOKTASI: Ova ile Plato Arasındaki Fark
Her ikisi de düzlük olmasına rağmen temel farkları şudur:
Ova: Çevresine göre alçaktadır. Genellikle vadi tabanlarında, kıyılarda veya tektonik çukurluklarda bulunur.
Plato: Çevresine göre yüksektedir ve akarsular tarafından derince yarılmıştır.
Türkiye'de ovalar genellikle verimli alüvyal topraklarla kaplı olduğu için yoğun tarım alanlarıdır ve nüfusun önemli bir kısmı bu alanlarda toplanmıştır. Aynı zamanda ulaşım ağlarının geliştiği ve sanayi tesislerinin kurulduğu yerlerdir.
2. Oluşumlarına Göre Türkiye'deki Ova Türleri (KPSS için Çok Önemli!)
Ovaların oluşum şekli, bulundukları bölgenin jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri hakkında önemli ipuçları verir. Türkiye'nin tektonik aktivitesi, akarsu çeşitliliği ve iklim koşulları, farklı türlerde ovaların oluşmasına imkan tanımıştır.
1. Tektonik Ovalar (Çöküntü Ovaları)
Yer kabuğu hareketleri (faylanma, kıvrımlanma sonucu çökme) ile oluşan çukur alanların (özellikle Grabenler ve Senklinaller) zamanla akarsuların taşıdığı alüvyonlarla dolması sonucu meydana gelirler. Türkiye'deki ovaların büyük bir kısmı bu kökene sahiptir.
Özellikleri: Genellikle aktif veya eski fay hatları üzerinde veya yakınında bulunurlar. Bu nedenle deprem riski yüksektir. Verimli alüvyal topraklara sahip olmaları nedeniyle önemli tarım alanları ve yerleşim merkezleridirler.
Türkiye'deki Başlıca Tektonik Ovalar (Tam Liste - Bölgelere Göre):
Marmara Bölgesi: Ergene Ovası (havzası), Adapazarı Ovası, Bursa Ovası, İnegöl Ovası, Balıkesir Ovası, Mustafakemalpaşa Ovası, Karacabey Ovası.
Ege Bölgesi: Bakırçay Ovası, Gediz Ovası, Küçük Menderes Ovası, Büyük Menderes Ovası (Bunlar Graben ovalarıdır). Ayrıca Soma, Turgutlu, Salihli, Alaşehir, Söke, Ödemiş, Tire gibi graben içindeki daha küçük ovalar da bulunur.
Karadeniz Bölgesi: Düzce Ovası, Bolu Ovası, Tosya Ovası, Suluova, Taşova, Merzifon Ovası, Erbaa Ovası, Niksar Ovası (Bu ovalar genellikle KAF boyunca uzanır).
İç Anadolu Bölgesi: Konya Ovası (Türkiye'nin en büyük ovası, aynı zamanda eski göl tabanı), Eskişehir Ovası, Ankara (Mürted) Ovası, Çubuk Ovası, Kayseri Ovası, Develi Ovası (Volkanik etkiler de var), Aksaray Ovası, Ereğli Ovası.
Akdeniz Bölgesi: Amik Ovası (Hatay - DAF üzerinde bir grabendir), Kahramanmaraş Ovası, Elbistan Ovası.
Doğu Anadolu Bölgesi: Malatya Ovası, Elazığ Ovası, Bingöl Ovası, Muş Ovası, Varto Ovası, Erzincan Ovası, Erzurum Ovası, Pasinler Ovası, Iğdır Ovası, Yüksekova, Elbistan Ovası (Akdeniz ile sınırda).
Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Harran (Altınbaşak) Ovası, Suruç Ovası, Ceylanpınar Ovası, Birecik Ovası (Bu ovalar yapısal düzlükler üzerine gelişmiştir, tektonik etkiler de vardır).
(Harita aşağıdadır)
2. Delta Ovaları
Akarsuların taşıdıkları alüvyonları (kum, kil, mil), denize döküldükleri yerde biriktirmesiyle oluşan, genellikle üçgen veya yelpaze biçimli, çok verimli ovalardır.
Oluşum Şartları:
Akarsuyun bol alüvyon taşıması (Havzasında aşınma fazla olmalı).
Kıyının sığ olması (Kıta sahanlığı geniş olmalı, derinlik az olmalı).
Kıyıda güçlü gelgit olayının yaşanmaması (Türkiye kıyılarında gelgit genliği düşüktür).
Akdeniz: Çukurova (Seyhan ve Ceyhan Nehirleri - Türkiye'nin en büyüğü), Silifke Ovası (Göksu Nehri).
Önemli Not: Delta ovaları sürekli olarak denize doğru büyümeye devam ederler. Örneğin, antik Efes ve Milet limanları, Küçük ve Büyük Menderes nehirlerinin taşıdığı alüvyonlar nedeniyle bugün denizden kilometrelerce içeride kalmıştır.
Delta Oluşumunu Etkileyen Faktörler: Akarsuyun taşıdığı yük miktarı havzasının litolojik (kayaç) yapısına, iklimine, bitki örtüsüne ve eğimine bağlıdır.
(Harita aşağıdadır)
3. Karstik Ovalar (Polyeler)
Kalker (kireçtaşı), jips (alçıtaşı), kayatuzu gibi suda kolay çözünebilen (karstik) kayaçların yaygın olduğu arazilerde, çözünme sonucu oluşan en büyük karstik çukurluklar olan polyelerin tabanlarının alüvyonlarla dolmasıyla oluşan ovalardır. "Gölova" olarak da adlandırılırlar.
Özellikleri: Genellikle Akdeniz Bölgesi'nde (Göller Yöresi, Teke ve Taşeli Platoları çevresi) yaygındır. Tabanları verimli alüvyonlarla kaplı olsa da, suları genellikle düdenler aracılığıyla yeraltına sızdığı için yüzey suları bakımından fakir olabilirler.
Türkiye'deki Başlıca Karstik Ovalar (Tam Liste - "TAKKE" Kodu + Muğla):
Tefenni Ovası (Burdur)
Acıpayam Ovası (Denizli)
Korkuteli Ovası (Antalya)
Kestel Ovası (Burdur)
Elmalı Ovası (Antalya)
Muğla Ovası (Muğla)
Ayrıca Gembos Ovası (Konya) da önemli bir polyedir.
(Harita aşağıdadır)
4. Diğer Ova Türleri
Yukarıdaki ana türlerin dışında, farklı süreçlerle oluşmuş veya birden fazla sürecin etkili olduğu ova türleri de bulunur:
Kıyı Düzlüğü Ovaları: Deniz seviyesi değişimleri (çekilme) veya dalga biriktirmesi sonucu oluşan, genellikle dar ve uzun ovalardır (Örn: Antalya Ovası'nın kıyı kesimi, Adapazarı Ovası'nın kuzeyi).
Taban Seviyesi Ovaları: Akarsuların, deniz veya göle döküldüğü yere yakın, eğimin çok azaldığı (taban seviyesine yaklaştığı) yerlerde taşıdığı malzemeleri geniş bir alana yayarak biriktirmesiyle oluşur. Genellikle tektonik çanakların içinde gelişirler (Örn: Adapazarı Ovası, Eskişehir Ovası, Ergene Ovası).
Dağ Eteği Ovaları: Dağlık alanlardan inen akarsuların taşıdığı malzemeleri (alüvyonları), eğimin azaldığı dağ eteklerinde biriktirmesiyle oluşan yelpaze şeklindeki birikintilerin (birikinti konisi/yelpazesi) zamanla birleşmesiyle meydana gelir (Örn: Bursa Ovası, İnegöl Ovası, Aydın Ovası'nın kenarları).
Volkanik Ovalar (Lav Örtüsü Düzlükleri): Volkanik patlamalarla çıkan lavların veya tüflerin çukur alanları doldurmasıyla oluşan ovalardır. Genellikle mineralce zengin topraklara sahiptirler (Örn: Kayseri-Develi Ovası, Muradiye-Çaldıran Ovası (Van), Malazgirt Ovası (Muş)).
Eski Göl Yeri Ovaları: Geçmişte göl olan alanların sularının çekilmesi ve tabanlarının alüvyonlarla dolmasıyla oluşan ovalardır. Tektonik ovalarla iç içe olabilirler (Örn: Konya Ovası, Aksaray Ovası).
(Harita aşağıdadır)
3. Türkiye'nin Ovaları Haritası
Türkiye'deki başlıca ovaların konumlarını ve oluşum türlerine göre dağılımlarını aşağıdaki interaktif haritada inceleyebilirsiniz. Haritadaki işaretçiler ovanın genel konumunu temsil etmektedir.
Tektonik Delta Karstik (Polye) Diğer Oluşumlar
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Başlıca Ovaları ve Oluşum Türleri.
Bölüm 5 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 6: Dış Kuvvetler
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 6: Dış Kuvvetler
Önceki bölümlerde, yerin içinden kaynaklanan ve Türkiye'nin ana yapılarını (dağlar, platolar, faylar) oluşturan İç Kuvvetleri inceledik. Şimdi ise enerjisini atmosferden (iklim olayları) ve Güneş'ten alan, yeryüzünü sürekli olarak aşındıran, taşıyan ve biriktiren Dış Kuvvetler'e odaklanacağız. Türkiye'nin çeşitli iklim bölgelerine ve farklı jeolojik yapılara sahip olması, dış kuvvetlerin oluşturduğu yer şekillerinin de çeşitlenmesine neden olmuştur.
1. Akarsular ve Oluşturduğu Şekiller
Türkiye'de yeryüzünün şekillenmesinde en etkili dış kuvvet akarsulardır. Ülkemizin genel olarak eğimli ve yağışlı/yarı yağışlı iklim özelliklerine sahip olması, akarsu ağının gelişmesine ve hem aşındırma hem de biriktirme faaliyetlerinin yoğun olmasına yol açmıştır. (Akarsu aşındırma ve biriktirme şekilleri önceki serinin 7. Bölümünde detaylı işlendiği için burada özetlenecektir.)
Delta Ovası: Akarsuyun denize döküldüğü yerde yaptığı biriktirme (Çukurova, Bafra, Çarşamba vb.).
Hem Aşındırma Hem Biriktirme:
Seki (Taraça): Vadi içindeki basamaklar.
Menderes (Büklüm): Akarsuyun salınımlar yaparak akması.
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
2. Rüzgarlar ve Oluşturduğu Şekiller
Rüzgarlar, özellikle bitki örtüsünün cılız olduğu kurak ve yarı kurak bölgelerde etkili olan bir dış kuvvettir. Türkiye'de etki alanı akarsular ve karstlaşma kadar geniş olmasa da belirli bölgelerde belirgin yer şekilleri oluşturur.
Rüzgar Aşındırma ve Biriktirme Şekilleri
Aşındırma Şekilleri:
Deflasyon: Rüzgarın gevşek malzemeyi (kum, toz) havalandırıp taşımasıdır. Çöllerde ve kurak bölgelerde toprağın verimli üst kısmının taşınmasına neden olabilir.
Mantar Kaya (Şeytan Masası): Kayaların alt kısımlarının rüzgar aşındırmasıyla daha fazla oyulması sonucu oluşan mantar görünümlü şekillerdir.
Şahit Kaya/Tepe: Farklı dirençteki tabakaların bulunduğu yerlerde, dirençsiz kısımların aşınıp dirençli kısımların kalmasıyla oluşan tepelerdir.
Yardang: Rüzgar yönüne paralel uzanan, U profilli oluklar ve sırtlardır.
Tafoni: Kayalar üzerindeki küçük kovuklardır (Rüzgarın yanı sıra çözünme ve donma-çözülme de etkilidir).
Biriktirme Şekilleri:
Lös: Rüzgarın taşıdığı ince tozların (silt boyutlu malzeme) birikmesiyle oluşan verimli topraklardır.
Kumullar: Rüzgarın taşıdığı kumları hızının azaldığı yerde biriktirmesiyle oluşan yığınlardır. Aktif (hareketli) veya sabit olabilirler.
Barkan: Çöllerde yaygın olan, rüzgar yönüne doğru bakan hilal şeklindeki kumullardır.
Türkiye'de Rüzgar Şekillerinin Görüldüğü Başlıca Alanlar:
Konya - Karapınar ve Tuz Gölü çevresi: Türkiye'de rüzgar erozyonunun ve kumul oluşumunun en belirgin olduğu alandır. Karapınar, çölleşme riski taşıyan bir bölgedir.
İç Anadolu'nun kurak bölgeleri.
Güneydoğu Anadolu'nun güneyi (Suriye sınırı).
Kıyı Kumulları: Deniz kıyılarında rüzgarın kumları biriktirmesiyle oluşan kumul setleridir (Örn: Şile, Kilyos, Çukurova kıyıları, Patara).
Not: Peribacalarının oluşumunda ana etken akarsu (sel suları) aşındırmasıdır, rüzgarın rolü dolaylıdır (şekillendirme ve taşıma).
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
3. Buzullar ve Oluşturduğu Şekiller
Buzullar, kalıcı kar sınırının üzerindeki alanlarda biriken karların zamanla sıkışıp buz kütlelerine dönüşmesi ve yerçekimi etkisiyle hareket etmesiyle oluşur. Türkiye, orta kuşakta yer aldığı için geniş alanlı örtü buzulları bulunmaz; ancak IV. Zaman'daki Buzul Çağları'nda ve günümüzde yüksek dağlarda vadi ve sirk buzulları etkili olmuştur/olmaktadır.
Buzul Aşındırma ve Biriktirme Şekilleri
Aşındırma Şekilleri:
Sirk (Buz Yalağı): Buzulların dağların üst kısımlarında oyarak oluşturduğu çanak şeklindeki çukurluklardır. Buzullar eridiğinde bu çanaklar suyla dolarak Sirk Göllerini oluşturur.
Buzul Vadisi (U Şekilli Vadi): Vadi buzullarının, daha önce akarsular tarafından oluşturulmuş V şeklindeki vadileri aşındırarak genişletip derinleştirmesiyle oluşan, U profilli vadilerdir.
Hörgüç Kaya: Buzulların ana kayayı aşındırması ve cilalamasıyla oluşan, bir tarafı daha yatık, diğer tarafı daha dik olan deve hörgücüne benzer kayalardır.
Biriktirme Şekilleri:
Moren (Buzul Taş): Buzulların taşıyıp eridiği yerde biriktirdiği, irili ufaklı, köşeli malzemelerden (taş, toprak, çakıl) oluşan yığınlardır. Moren setleri göl oluşumuna neden olabilir.
Sandur Düzlüğü: Buzulların erimesiyle oluşan akarsuların, buzulun önünde taşıdığı ince malzemeleri (kum, mil) biriktirmesiyle oluşan düzlüklerdir.
Drumlin: Buzulun biriktirdiği morenlerin, buzulun ilerlemesi sırasında yeniden şekillenerek oluşturduğu kaşık veya balina sırtına benzeyen tepelerdir (Türkiye'de belirgin örnekleri azdır).
Türkiye'de Buzul Şekillerinin Görüldüğü Başlıca Dağlar:
Güncel buzullar ve/veya Buzul Çağı'ndan kalma izler (sirkler, buzul vadileri, morenler) genellikle 2500-3000 metreden yüksek dağlarımızda bulunur:
Doğu Anadolu: Hakkari Dağları (Cilo-Sat), Ağrı Dağı, Süphan Dağı, Buzul Dağı.
Karadeniz: Kaçkar Dağları.
Akdeniz: Bolkar Dağları, Aladağlar (Orta Toroslar), Bey Dağları (Batı Toroslar).
İç Anadolu: Erciyes Dağı.
Marmara: Uludağ (Kuvaterner buzullaşma izleri).
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
4. Dalgalar, Akıntılar ve Kıyı Şekilleri
Deniz ve göl kıyılarının şekillenmesinde dalgalar ve akıntılar önemli rol oynar. Dalgalar hem aşındırma (abrazyon) hem de biriktirme yaparken, akıntılar daha çok taşıma ve biriktirme yoluyla kıyıları şekillendirir. Gelgitin Türkiye kıyılarındaki etkisi çok azdır.
Dalga Aşındırma ve Biriktirme Şekilleri
Aşındırma Şekilleri:
Falez (Yalıyar): Dağların kıyıya paralel uzandığı ve denize dik indiği yerlerde, dalgaların kıyıdaki yamacın altını oyması (abrazyon) sonucu oluşan dik kıyı uçurumlarıdır. Zamanla alt kısım oyulunca üst kısım çöker ve falez geriler.
Görüldüğü Yerler: Doğu ve Batı Karadeniz kıyıları, Antalya Körfezi'nin batısı (Teke Yarımadası), Yıldız Dağları kıyıları.
Aşınım (Abrazyon) Platformu: Falezin gerilemesiyle önünde oluşan, deniz seviyesine yakın hafif eğimli düzlüktür.
Doğal Köprüler / Kemerler: Dalgaların karaya doğru uzanan dirençsiz kısımları aşındırmasıyla oluşan şekillerdir.
Biriktirme Şekilleri:
Plaj (Kumsal): Dalgaların taşıdığı kum, çakıl gibi malzemeleri kıyıda biriktirmesiyle oluşan alanlardır.
Kıyı Oku / Kordonu: Dalgaların ve kıyı akıntılarının taşıdığı malzemeleri, kıyıdan denize doğru veya bir koyun önünde set şeklinde biriktirmesidir.
Lagün (Deniz Kulağı / Kıyı Set Gölü): Bir koyun veya körfezin önünün kıyı kordonu ile kapanması sonucu oluşan göllerdir.
Örnekler: Büyükçekmece Gölü, Küçükçekmece Gölü, Terkos (Durusu) Gölü (İstanbul), Akyatan Lagünü (Adana), Balık Gölü (Samsun).
Tombolo (Saplı Ada): Kıyıya yakın bir adanın, kıyı oku veya kordonu ile karaya bağlanması sonucu oluşan yarımadalardır.
Örnekler: Kapıdağ Yarımadası (Balıkesir), Sinop Yarımadası (İnceburun).
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
5. Karstik Şekiller (Karst Topoğrafyası)
Kalker (kireçtaşı), jips (alçıtaşı), kayatuzu, dolomit gibi suda kolay çözünebilen (eriyebilen) kayaçların yaygın olduğu arazilerde, yeraltı ve yerüstü sularının çözündürme (kimyasal aşındırma) faaliyetiyle oluşan özel yer şekillerine karstik şekiller denir. Türkiye'de özellikle Toros Dağları kuşağı karstik araziler bakımından çok zengindir.
Karstik Aşınım ve Birikim Şekilleri
Aşınım Şekilleri (Küçükten Büyüğe):
Lapya: Karstik arazilerde, yüzey sularının çözündürmesiyle oluşan en küçük, oluklu, delikli veya kanalcıklı yüzey şekilleridir.
Dolin: Lapyaların birleşmesi veya çözünmeyle oluşan, birkaç metreden birkaç yüz metreye kadar çapa sahip olabilen, genellikle yuvarlak veya oval çanaklardır.
Uvala: Dolinlerin zamanla birleşmesi veya büyümesiyle oluşan, dolinlerden daha büyük ve genellikle düzensiz şekilli çanaklardır.
Polye (Karstik Ova): Karstik aşınım şekillerinin en büyüğüdür. Çok geniş (kilometrekarelerce), tabanı genellikle alüvyonlarla kaplı çanaklardır. Tarım yapılabilen alanlardır. (Tefenni, Acıpayam, Korkuteli, Kestel, Elmalı, Muğla ovaları).
Obruk: Yeraltı mağara tavanlarının çökmesiyle oluşan derin, kuyu şeklindeki çukurluklardır. (Konya-Kızılören Obruğu, Mersin-Cennet ve Cehennem Obrukları).
Düden (Su Yutan / Su Çıkan): Karstik arazilerde yüzey sularının yeraltına daldığı veya yeraltı sularının yüzeye çıktığı doğal kuyulardır.
Mağara: Yeraltı sularının karstik kayaçları çözündürerek oluşturduğu büyük boşluklardır. (Karain, Damlataş, İnsuyu, Ballıca Mağaraları).
Kör Vadi / Çıkmaz Vadi: Akarsuyun bir düdende kaybolduğu veya önünün bir setle kapandığı vadilerdir.
Kanyon Vadi: Karstik arazilerde akarsuların derine aşındırmasıyla oluşan dik yamaçlı, basamaklı vadilerdir (Göksu Kanyonu-Ihlara, Köprülü Kanyon vb.).
Birikim Şekilleri:
Sarkıt: Mağara tavanlarından sızan kalsiyum karbonatlı suların damlarken içindeki kirecin tavanda birikmesiyle oluşan, yukarıdan aşağıya doğru sarkan şekillerdir.
Sütun: Sarkıt ve dikitlerin zamanla birleşmesiyle oluşan sütunlardır.
Traverten: Yeraltından çıkan kalsiyum bikarbonatlı sıcak veya soğuk suların, yüzeyde karbondioksitin uçmasıyla içindeki kireci basamaklar halinde biriktirmesiyle oluşan şekillerdir. (Pamukkale Travertenleri - Denizli, Bursa, Bolu-Akkayalar Travertenleri).
Türkiye'deki Başlıca Karstik Alanlar:
Batı ve Orta Toroslar: Teke Yarımadası, Taşeli Platosu, Göller Yöresi (Burdur, Isparta). Kalker karstı yaygındır.
Sivas - Çankırı - Yozgat çevresi: Jips (alçıtaşı) karstı yaygındır. Çözünme daha hızlıdır.
Güneybatı Anadolu (Muğla çevresi).
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
6. Kütle Hareketleri
Yerçekiminin etkisiyle toprak, taş veya kaya kütlelerinin yamaç aşağı hareket etmesidir. Yağış, eğim, arazinin yapısı, bitki örtüsünün tahribi ve depremler kütle hareketlerini tetikleyen başlıca faktörlerdir.
Başlıca Kütle Hareketi Türleri ve Türkiye'deki Durum
Heyelan (Toprak Kayması): Eğimli yamaçlarda, özellikle yağışlarla suya doygun hale gelen toprak veya ayrışmış kaya tabakasının ana kaya üzerinde kaymasıdır.
Türkiye'de En Yaygın Görüldüğü Yer:Doğu Karadeniz Bölgesi. Nedenleri: Fazla eğim, bol yağış, kirli (geçirimsiz) arazinin yaygınlığı ve bazen bitki örtüsünün tahribi.
Heyelan sonucu vadilerin önü kapanarak Heyelan Set Gölleri oluşabilir (Örn: Tortum, Sera, Abant, Yedigöller).
Kaya Düşmesi: Dik yamaçlarda kaya bloklarının koparak aşağı yuvarlanmasıdır.
Çamur Akıntısı: Şiddetli yağışlar sonrası suyla karışan gevşek malzemenin yamaç aşağı hızla akmasıdır. Volkanik küllerin olduğu alanlarda veya kurak bölgelerdeki ani sağanaklarda tehlikeli olabilir.
Kütle hareketleri can ve mal kaybına yol açabilen önemli doğal afetlerdendir.
(Örnekler harita üzerinde gösterilecektir)
7. Dış Kuvvetlerin Oluşturduğu Yer Şekilleri Haritası
Türkiye'de dış kuvvetlerin oluşturduğu bazı belirgin yer şekillerinin örneklerini aşağıdaki interaktif haritada görebilirsiniz.
Akarsu Rüzgar Buzul Dalga/Akıntı Karstik Kütle Hareketi
İnteraktif Harita: Türkiye'deki Başlıca Dış Kuvvet Yer Şekilleri Örnekleri.
Bölüm 6 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 7: Türkiye’nin Kıyı Tipleri
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 7: Türkiye’nin Kıyı Tipleri
Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili (Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz) ve yaklaşık 8333 km'lik bir kıyı şeridine sahip bir yarımada ülkesidir. Bu uzun kıyı şeridi boyunca, yer şekillerinin oluşumunda etkili olan iç ve dış kuvvetlerin etkileşimi sonucunda farklı kıyı tipleri meydana gelmiştir. Bu bölümde, Türkiye'de görülen başlıca kıyı tiplerini, oluşum süreçlerini ve karakteristik özelliklerini inceleyeceğiz.
1. Kıyı Tipini Belirleyen Faktörler
Bir kıyının şekillenmesinde ve tipinin belirlenmesinde rol oynayan başlıca faktörler şunlardır:
Etkili Faktörler
Dağların Uzanış Yönü: Dağların kıyı çizgisine göre paralel veya dik uzanması, kıyı tipini belirleyen en önemli faktördür (Boyuna ve Enine kıyı tiplerinin temel nedeni).
Yer Yapısı (Jeolojik ve Litolojik Özellikler): Kıyıdaki kayaçların türü (örn. karstik kayaçlar), dayanıklılığı ve tabakaların duruşu kıyı şekillerini etkiler (Örn. Kalanklı kıyılar).
İç Kuvvetler (Tektonik Hareketler): Kıyı bölgelerindeki faylanma, çökme veya yükselme hareketleri (orojenez, epirojenez) kıyı çizgisini ve tipini değiştirir.
Deniz Seviyesi Değişimleri (Östatik Hareketler): Özellikle IV. Zaman'daki buzul çağları ve sonrasındaki erimelerle deniz seviyesinde meydana gelen yükselme ve alçalmalar, eski vadi tabanlarının sular altında kalmasına (Ria tipi) veya kıyı taraçalarının oluşmasına neden olmuştur.
Dalgalar ve Akıntılar: Kıyıları aşındırarak (falez) veya biriktirerek (kumsal, kıyı oku, lagün, tombolo) şekillendirirler.
Buzullar: Yüksek enlemlerde fiyort ve skyer tipi kıyıları oluştururlar (Türkiye'de görülmez).
Gelgit Genliği: Gelgitin güçlü olduğu yerlerde Haliç (Estuar) tipi kıyılar oluşur (Türkiye'de gelgit genliği az olduğu için haliç tipi kıyı yoktur, İstanbul Haliç'i bir Ria tipidir).
2. Türkiye'de Görülen Kıyı Tipleri
Türkiye'nin farklı jeolojik ve jeomorfolojik özelliklere sahip kıyıları, çeşitli kıyı tiplerinin oluşmasına olanak sağlamıştır.
1. Boyuna Kıyılar
Dağların kıyı çizgisine paralel uzandığı yerlerde görülen kıyı tipidir.
Özellikleri:
Kıyı çizgisi genellikle düzdür, girinti ve çıkıntı (koy, körfez) azdır.
Doğal liman sayısı azdır (Sinop ve İskenderun Körfezi önemli istisnalardır).
Kıta sahanlığı (şelf alanı) genellikle dardır (deniz aniden derinleşir).
Falez (yalıyar) oluşumu yaygındır.
Kıyı ile iç kesimler arasında ulaşım zordur, genellikle geçitlerle sağlanır.
Kıyı ile iç kesimler arasında iklim, bitki örtüsü ve tarım ürünleri kısa mesafede değişir (denizel etki iç kısımlara fazla sokulamaz).
Görüldüğü Yerler:Karadeniz kıyılarının büyük bölümü ve Akdeniz kıyılarının büyük bölümü (Teke ve Taşeli platoları kıyıları, Antalya-Mersin arası).
(Harita aşağıdadır)
2. Enine Kıyılar
Dağların kıyı çizgisine dik uzandığı yerlerde görülen kıyı tipidir.
Özellikleri:
Kıyı çizgisi oldukça girintili çıkıntılıdır (çok sayıda koy, körfez, yarımada bulunur).
Doğal liman oluşumu için elverişlidir, sayısı fazladır.
Kıta sahanlığı (şelf alanı) genellikle geniştir (deniz geç derinleşir).
Falez oluşumu azdır, plajlar daha yaygındır.
Kıyı ile iç kesimler arasında ulaşım kolaydır.
Denizel etki, dağların arasındaki graben ovaları aracılığıyla iç kesimlere (yaklaşık 150-200 km) kadar sokulabilir. Kıyı ile iç kesimler arasındaki farklılıklar daha yavaş belirginleşir.
Kıyıda çok sayıda ada bulunur.
Görüldüğü Yerler:Ege kıyıları (Edremit Körfezi'nden Gökova Körfezi'ne kadar olan bölüm en tipik örneğidir).
(Harita aşağıdadır)
3. Ria Kıyılar
Eski akarsu vadilerinin, deniz seviyesinin yükselmesi (transgresyon) veya karanın çökmesi (epirojenez) sonucu sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
Özellikleri: Kıyı çizgisi oldukça girintili çıkıntılıdır. Eski vadi tabanları boğaz veya körfez şeklini almıştır. Doğal limanlar açısından zengindir.
Görüldüğü Yerler:
İstanbul Boğazı
Çanakkale Boğazı
Haliç (İstanbul)
Güneybatı Anadolu Kıyıları: Özellikle Menteşe Yöresi kıyıları (Gökova Körfezi, Hisarönü Körfezi, Fethiye Körfezi çevresi).
Not: İstanbul Haliç'i gelgit etkisiyle oluşmuş bir haliç (estuar) değil, Alibeyköy ve Kağıthane derelerinin eski vadilerinin sular altında kalmasıyla oluşmuş bir Ria'dır.
(Harita aşağıdadır)
4. Dalmaçya Kıyılar
Kıyıya paralel uzanan dağ sıralarının (antiklinallerin) çukur alanlarının (senklinallerin) deniz suları altında kalması sonucu, dağ zirvelerinin kıyıya paralel uzanan adalar şeklinde yüzeyde kaldığı kıyı tipidir.
Özellikleri: Kıyıya paralel uzanan uzun, dar adalar ve yarımadalar karakteristiktir.
Görüldüğü Yerler:Antalya - Finike ile Kaş arası kıyılar. (Adriyatik Denizi'ndeki Dalmaçya kıyıları en tipik örneğidir, adını buradan alır).
(Harita aşağıdadır)
5. Limanlı Kıyılar
Geniş vadilerin veya koyların ağız kısımlarının dalga biriktirmesi sonucu oluşan kıyı okları veya kordonları ile kısmen veya tamamen kapanması sonucu oluşan lagünlerin (kıyı set göllerinin) bulunduğu kıyı tipidir.
Özellikleri: Kıyıda lagün oluşumları yaygındır.
Görüldüğü Yerler:
İstanbul çevresi: Büyükçekmece, Küçükçekmece ve Terkos (Durusu) göllerinin bulunduğu kıyılar.
Karadeniz kıyılarında (Örn: Sinop - Sarıkum Gölü) ve Akdeniz'de (Örn: Adana - Akyatan Lagünü) da örnekleri bulunur.
Ukrayna'nın Odessa Limanı çevresi bu kıyı tipinin tipik örneklerindendir.
(Harita aşağıdadır)
6. Kalanklı Kıyılar
Karstik arazilerde bulunan küçük vadilerin veya kanyonların (kalank), deniz seviyesinin yükselmesiyle sular altında kalması sonucu oluşan, genellikle dar ve derin küçük koylardır.
Özellikleri: Küçük, dar ve dik yamaçlı koylar şeklindedir.
Görüldüğü Yerler:Mersin - Silifke ile Taşucu arası kıyılar. (Taşeli Platosu'nun karstik yapısıyla ilişkilidir).
(Harita aşağıdadır)
3. Türkiye Kıyı Tipleri Haritası
Türkiye'de görülen başlıca kıyı tiplerinin yaygın olduğu alanları aşağıdaki interaktif haritada inceleyebilirsiniz.
İnteraktif Harita: Türkiye'deki Başlıca Kıyı Tiplerinin Görüldüğü Alanlar.
Bölüm 7 / 8
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 8: Türkiye’de Görülmeyen Kıyı Tipleri
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 8: Türkiye’de Görülmeyen Kıyı Tipleri
Önceki bölümde Türkiye'de görülen kıyı tiplerini (Boyuna, Enine, Ria, Dalmaçya, Limanlı, Kalanklı) inceledik. Ancak Dünya üzerinde, özellikle farklı iklim kuşaklarında veya jeolojik süreçlerin etkili olduğu bölgelerde oluşan başka kıyı tipleri de mevcuttur. Bu bölümde, Türkiye'nin coğrafi konumu ve özellikleri nedeniyle ülkemiz kıyılarında görülmeyen başlıca kıyı tiplerini ve neden görülmediklerini açıklayacağız.
1. Fiyort (Fjord) Kıyılar
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Buzul vadilerinin (U şekilli vadiler), Buzul Çağları sonrasında deniz seviyesinin yükselmesiyle (transgresyon) sular altında kalması sonucu oluşan, genellikle çok derin, dar ve dik yamaçlı körfezlerdir.
Karakteristik Özellikleri: Çok girintili çıkıntılı, derin ve sakin sulara sahip kıyılardır.
Neden Türkiye'de Yok? Türkiye, matematik konumu (orta kuşak) nedeniyle Buzul Çağları'nda geniş örtü buzullarıyla kaplanmamıştır. Yüksek dağlardaki vadi buzulları ise deniz seviyesine kadar inememiştir. Bu nedenle deniz tarafından işgal edilebilecek buzul vadileri kıyılarımızda oluşmamıştır.
Görüldüğü Yerler: Yüksek enlemlerdeki ülkeler (Norveç, Grönland, Şili, Yeni Zelanda, Kanada, İskoçya).
2. Skyer (Sker) Kıyılar
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Buzulların aşındırmasıyla oluşan hörgüç kayalar ve moren yığınlarının bulunduğu alanların, deniz seviyesinin yükselmesiyle kısmen sular altında kalması sonucu oluşan, binlerce küçük ada, adacık ve kayalıktan (skyer/sker) meydana gelen çok girintili kıyılardır.
Karakteristik Özellikleri: Çok sayıda küçük ada ve kayalık içerir.
Neden Türkiye'de Yok? Fiyort kıyılarıyla aynı nedenden dolayı: Türkiye kıyılarında deniz seviyesine ulaşan buzul aşındırması ve biriktirmesi etkili olmamıştır.
Görüldüğü Yerler: Yüksek enlemlerdeki ülkeler (Norveç, İsveç, Finlandiya, Kanada).
3. Haliç (Estuar) Kıyılar
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Akarsu ağızlarının deniz seviyesinin yükselmesiyle sular altında kalması ve özellikle gelgit (med-cezir) akıntılarının etkisiyle huni şeklinde genişlemesi sonucu oluşan kıyılardır.
Karakteristik Özellikleri: Akarsu ağzı içeri doğru huni gibi genişler. Gelgit sırasında deniz suyu akarsu ağzından içeri sokulur, çekilme sırasında geri çekilir. Önemli limanlar genelde haliçlerde kurulur.
Neden Türkiye'de Yok? Türkiye'nin çevresindeki denizlerde (Akdeniz, Ege, Karadeniz) gelgit genliği (suların yükselip alçalma farkı) çok düşüktür (genellikle 1 metrenin altında). Bu nedenle gelgit akıntıları, akarsu ağızlarını belirgin bir şekilde aşındırıp haliç oluşturacak kadar güçlü değildir.
KPSS Tuzağı: İstanbul'daki Haliç, ismi haliç olsa da oluşum bakımından bir haliç (estuar) değil, Ria tipi kıyıdır (Alibeyköy ve Kağıthane derelerinin eski vadilerinin deniz tarafından işgal edilmesiyle oluşmuştur).
Görüldüğü Yerler: Okyanus kıyıları, özellikle Batı Avrupa (Londra-Thames Nehri, Hamburg-Elbe Nehri, Fransa kıyıları), Kuzey Amerika'nın doğu kıyıları.
4. Watt (Gelgit) Kıyılar
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Gelgit genliğinin yüksek olduğu, genellikle alçak ve düz kıyılarda, suların çekilmesiyle (düşük gelgit) deniz tabanının yüzeye çıktığı, suların yükselmesiyle (yüksek gelgit) tekrar sular altında kalan çamurlu veya kumlu düzlüklerdir.
Neden Türkiye'de Yok? Türkiye kıyılarında gelgit genliği çok düşük olduğu için belirgin watt düzlükleri oluşmaz.
Görüldüğü Yerler: Kuzey Denizi kıyıları (Almanya, Hollanda), Manş Denizi kıyıları (Fransa).
5. Mercanlı (Resif) Kıyılar
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Sıcak (genellikle 20°C üzeri), temiz, sığ ve tuzlu tropikal denizlerde yaşayan mercan poliplerinin iskeletlerinin üst üste birikmesiyle oluşan resiflerin (mercan kayalıklarının) belirlediği kıyılardır.
Neden Türkiye'de Yok? Türkiye orta kuşakta yer alır. Çevresindeki denizlerin (özellikle Karadeniz ve Marmara) sıcaklıkları ve tuzluluk oranları mercanların yaşaması için uygun değildir. Akdeniz ve Ege'de sıcaklık kısmen uygun olsa da diğer koşullar (kirlilik, tatlı su karışımı vb.) yaygın resif oluşumunu engeller. Az sayıda küçük mercan kolonileri bulunsa da kıyı tipi oluşturacak boyutta değillerdir.
Görüldüğü Yerler: Tropikal kuşaktaki denizler (Avustralya - Büyük Set Resifi, Kızıldeniz, Karayipler, Pasifik adaları).
6. Mangrov Kıyıları
Oluşumu ve Türkiye'de Görülmeme Nedeni
Oluşumu: Tropikal ve subtropikal iklim bölgelerinde, gelgitin etkili olduğu, çamurlu ve sakin kıyılarda (haliçler, deltalar, lagünler) yetişen, tuza dayanıklı ağaç ve çalılardan (mangrov ormanları) oluşan kıyılardır.
Neden Türkiye'de Yok? Türkiye'nin iklimi mangrov bitki örtüsünün yetişmesi için uygun değildir (tropikal/subtropikal sıcaklıklar ve koşullar gerektirir). Ayrıca gelgit etkisi de zayıftır.
Görüldüğü Yerler: Ekvator çevresi ve dönenceler arasındaki kıyılar (Güneydoğu Asya, Florida, Brezilya, Batı Afrika).
Sonuç olarak; Türkiye'nin orta kuşaktaki konumu, çevresindeki denizlerde gelgit etkisinin zayıf olması ve IV. Zaman'da kıyılara kadar inen yaygın bir buzullaşma yaşamamış olması, bu kıyı tiplerinin ülkemizde görülmemesinin temel nedenleridir.
Bölüm 8 / 11
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 9: Toprak Oluşumu ve Tipleri
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 9: Toprak Oluşumu ve Tipleri
Yeryüzü şekillerini (dağlar, platolar, ovalar) ve onları oluşturan iç-dış kuvvetleri inceledikten sonra, bu şekillerin üzerini kaplayan, canlılar için hayati öneme sahip olan toprak örtüsünü ele alıyoruz. Bu bölümde, toprağın nasıl oluştuğunu (pedojenez), oluşumunu etkileyen faktörleri ve Türkiye'nin çeşitli iklim, anakaya ve yer şekli koşulları altında gelişen zengin toprak tiplerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
1. Toprak Oluşumu (Pedojenez)
Toprak: Kayaçların fiziksel (mekanik) ve kimyasal yollarla ayrışması (çözünmesi) sonucunda oluşan, içinde çeşitli oranlarda mineral madde, organik madde, hava ve su bulunduran, canlılara yaşam ortamı sağlayan dinamik bir örtüdür. Toprak oluşumu çok yavaş ilerleyen bir süreçtir; 1 cm kalınlığında toprağın oluşması yüzlerce yıl sürebilir.
Toprak Oluşumunu Etkileyen Faktörler (Tam Liste)
Toprağın türünü, kalınlığını ve özelliklerini belirleyen başlıca faktörler şunlardır:
1. İklim (En Önemli Faktör): Toprak oluşumunu hem sıcaklık hem de yağış yoluyla etkiler.
Sıcaklık: Kimyasal çözünmeyi hızlandırır veya yavaşlatır. Yüksek sıcaklık ve nem, kimyasal çözünmeyi ve toprak oluşumunu hızlandırır (Ekvatoral bölge). Düşük sıcaklık, fiziksel çözünmeyi artırır ancak toprak oluşumunu yavaşlatır (Kutup bölgeleri, yüksek dağlar).
Yağış: Kimyasal çözünmeyi sağlar. Fazla yağış, topraktaki tuz ve kirecin yıkanmasına neden olur (asidik topraklar - örn. Karadeniz). Az yağış, tuz ve kirecin birikmesine neden olur (alkali/bazik topraklar - örn. İç Anadolu).
2. Ana Kaya (Materyal): Toprağın altında bulunan ve toprağın ana kaynağını oluşturan kayaçtır. Anakanın fiziksel ve kimyasal özellikleri (örn. sertliği, mineral yapısı, kolay çözünüp çözünmemesi) toprağın türünü, rengini ve mineral içeriğini doğrudan etkiler. (Örn. Kalker üzerinde Terra Rossa, Bazalt üzerinde Koyu Renkli Topraklar).
3. Yer Şekilleri (Topoğrafya): Arazinin eğimi, yükseltisi ve bakı durumu toprak oluşumunu etkiler.
Eğim: Fazla eğimli yamaçlarda toprak örtüsü daha incedir veya hiç oluşamaz (sürekli aşınma). Eğim azaldıkça toprak kalınlığı artar (birikme).
Yükselti: Yükselti arttıkça sıcaklık düşer, bu da toprak oluşumunu yavaşlatır ve toprak türlerini değiştirir.
Bakı: Güneşe dönük yamaçlarda sıcaklık ve buharlaşma fazla, topraktaki nem azdır. Gölgede kalan yamaçlarda ise nem daha fazladır.
4. Canlılar (Organizmalar - Biyolojik Faktörler): Bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalar toprak oluşumunda önemli rol oynar.
Bitkiler: Kökleriyle kayaları parçalar, öldüklerinde toprağa organik madde (humus) katarlar. Humus, toprağın verimini, rengini ve su tutma kapasitesini artırır. Gür bitki örtüsü (orman) toprağı erozyondan korur.
Hayvanlar ve Mikroorganizmalar: Toprağı havalandırır, organik maddelerin ayrışmasını sağlar.
5. Zaman: Toprağın oluşması ve katmanlarının (horizonlarının) belirginleşmesi için uzun bir süreye ihtiyaç vardır. Genç arazilerde (örn. yeni alüvyonlar, volkanik küller) topraklar henüz tam olarak gelişmemiştir.
Toprak Horizonları (Katmanları)
İyi gelişmiş bir toprak profilinde, yüzeyden derine doğru farklı özellikler gösteren katmanlar bulunur. Bunlara horizon denir.
O Horizonu: En üstteki organik katmandır. Ayrışmış veya ayrışmamış bitki ve hayvan kalıntılarından oluşur (Humus). Orman topraklarında belirgindir.
A Horizonu: Organik maddenin minerallerle karıştığı katmandır. Yıkanma katı olarak da bilinir; su, buradaki çözünebilir mineralleri alt katmanlara taşır. Toprağın en verimli kısmıdır ve canlı aktivitesi yoğundur. Rengi genellikle koyudur.
B Horizonu: Birikme katıdır. Üst katmanlardan (A) yıkanan kil, demir, alüminyum oksitler ve kalsiyum karbonat gibi maddeler bu katmanda birikir. Rengi genellikle A horizonundan daha açık, C horizonundan daha koyudur.
C Horizonu: Ana kayanın fiziksel ve kimyasal olarak ayrışmaya başladığı, ancak henüz tam olarak toprağa dönüşmediği katmandır. Ana kaya parçalarını içerir.
R Horizonu: En alttaki ayrışmamış ana kaya katmanıdır.
Not: Azonal (taşınmış) topraklarda horizonlaşma belirgin değildir veya hiç yoktur.
3. Türkiye'nin Başlıca Toprak Tipleri
Türkiye'nin iklim, ana kaya, yer şekli ve bitki örtüsü çeşitliliği, çok farklı toprak tiplerinin oluşmasına neden olmuştur. Topraklar genellikle üç ana grupta sınıflandırılır: Zonal, İntrazonal ve Azonal.
1. Zonal (Yerli) Topraklar
Oluşumlarında bulundukları bölgenin iklim ve bitki örtüsünün belirleyici olduğu, genellikle iyi gelişmiş horizonlara sahip topraklardır. Geniş alanlar kaplarlar.
Laterit Topraklar: Sıcak ve çok nemli Ekvatoral iklim bölgesinin toprağıdır. Aşırı yıkanma nedeniyle humus ve mineraller bakımından fakir, demir oksitler nedeniyle kırmızı renklidir. Türkiye'de tipik laterit toprak yoktur, ancak Doğu Karadeniz kıyılarında (özellikle Rize çevresi) aşırı yıkanma nedeniyle lateritleşme sürecine uğramış, asidik, kireçsiz, kırmızımsı orman toprakları bulunur (Çay tarımı için uygundur).
Terra Rossa (Kırmızı Akdeniz Toprakları): Akdeniz iklim bölgesinde, kalker (kireçtaşı) ana kayası üzerinde oluşan, demir oksitlenme nedeniyle kırmızı renkli topraklardır. Genellikle kireçlidirler, organik madde bakımından fakir olabilirler. Sulama ve gübreleme ile verimli hale getirilebilirler. Turunçgil, zeytin, bağcılık ve seracılığa uygundur. Akdeniz ve Ege kıyıları ile Güney Marmara'da yaygındır.
Kahverengi Orman Toprakları: Ilıman okyanusal iklim veya nemli karasal iklim bölgelerinde, geniş yapraklı veya karma orman örtüsü altında oluşan, humus bakımından zengin, verimli topraklardır. Yıkanma derecesine göre kireçli veya kireçsiz olabilirler. Kuzey Anadolu Dağları'nın denize bakan yamaçlarında (Karadeniz Bölgesi) ve iç bölgelerdeki nemli dağlık alanlarda yaygındır.
Podzolik Topraklar (Podzoller): Soğuk ve nemli iklim bölgelerinde, iğne yapraklı orman örtüsü altında oluşan, aşırı yıkanma nedeniyle mineral ve humus bakımından fakir, kül rengi, asidik topraklardır. Tarıma elverişli değildir. Batı Karadeniz'in yüksek kesimlerinde dar alanlarda görülür.
Kestane ve Kahverengi Bozkır (Step) Toprakları: Yarı kurak karasal iklim bölgelerinde (step/bozkır bitki örtüsü altında) oluşan topraklardır. Yıkanma az olduğu için kireç ve tuz birikimi görülebilir. Humus oranı orman topraklarına göre daha azdır. Kestane renkli topraklar biraz daha nemli bölgelerde, kahverengi topraklar daha kurak bölgelerde görülür. Tahıl tarımı (buğday, arpa) ve küçükbaş hayvancılık için kullanılırlar. İç Anadolu, Doğu Anadolu'nun alçak kesimleri ve Güneydoğu Anadolu'da en geniş yayılış gösteren topraklardır.
Çernezyomlar (Kara Topraklar): Yarı nemli, serin karasal iklim bölgelerinde, uzun boylu çayır (step) örtüsü altında oluşan, humus bakımından çok zengin, dünyanın en verimli yerli topraklarıdır. Koyu renkli veya siyahtırlar. Tarım için çok elverişlidirler ancak Türkiye'de bulundukları yerlerde (Erzurum-Kars Platosu) iklim koşulları (kısa ve serin yazlar) tarımı sınırlar. Bu nedenle daha çok büyükbaş hayvancılıkta (mera) kullanılırlar. Erzurum-Kars Platosu ve Ardahan çevresinde görülür.
Tundra Toprakları: Kutba yakın soğuk bölgelerde görülen donmuş topraklardır. Türkiye'de görülmez (Matematik konum).
Çöl Toprakları: Çöl iklim bölgelerinde oluşan, humus bakımından çok fakir, tuzlu veya kireçli topraklardır. Türkiye'de çöl iklimi görülmediği için çöl toprağı yoktur.
(Harita aşağıdadır)
2. İntrazonal Topraklar
Oluşumlarında iklimden ziyade ana kaya ve yer şekilleri (drenaj koşulları) gibi faktörlerin daha etkili olduğu, genellikle belirli alanlarda (intrazonal = bölge içi) görülen topraklardır. Horizonları tam gelişmemiş olabilir.
Halomorfik Topraklar (Tuzlu Topraklar): Kurak ve yarı kurak bölgelerde, kapalı havzalarda veya taban suyu seviyesinin yüzeye yakın olduğu yerlerde, suyun buharlaşmasıyla tuz ve karbonatların toprağın yüzeyinde veya belirli bir derinlikte birikmesiyle oluşan topraklardır. Tarıma elverişsizdirler.
Görüldüğü Yerler: Konya Havzası (Tuz Gölü çevresi), Iğdır Ovası, Ereğli Ovası, Burdur Gölü çevresi.
Hidromorfik Topraklar (Sulak Alan Toprakları): Taban suyu seviyesinin yüksek olduğu veya yılın büyük bölümünde su altında kalan bataklık, sazlık alanlarda, delta ovalarının taşkına uğrayan kesimlerinde oluşan topraklardır. Hava almadıkları için organik madde ayrışması yavaştır. Drenaj (suyun akıtılması) yapılarak tarıma kazandırılabilirler (Örn. pirinç tarımı).
Kalsimorfik Topraklar (Kireçli Topraklar): Yumuşak kireçtaşı veya kirli ana kaya üzerinde oluşan, kalsiyum karbonat (kireç) bakımından zengin topraklardır. İkiye ayrılır:
Vertisoller (Dönen Topraklar / Taş Doğuran / Kepir / Karakepir): Kirli ve killi ana materyal üzerinde, kurak ve yağışlı mevsimlerin belirgin olduğu yerlerde oluşur. Kurak dönemde çatlar, yağışlı dönemde şişerler. Çatlaklara dolan üst kısımdaki toprak ve taşlar, şişme sırasında yüzeye itildiği için "taş doğuran" veya "dönen toprak" denir. İşlenmesi zordur ancak besin maddelerince zengin olabilir. Genellikle koyu renklidirler.
Görüldüğü Yerler: Trakya (Ergene Havzası - Ayçiçeği tarımı), Muş Ovası, Güney Marmara, Konya Ovası'nın bazı kesimleri.
Rendzinalar: Yumuşak kireçtaşı üzerinde oluşan, genellikle koyu renkli, humuslu, alt kısmında kireç birikimi olan topraklardır. Vertisollere göre daha kolay işlenirler.
Görüldüğü Yerler: Trakya, Göller Yöresi, Ege ve Marmara'da kireçtaşlarının yaygın olduğu alanlar.
(Harita aşağıdadır)
3. Azonal (Taşınmış) Topraklar
Dış kuvvetler (akarsular, rüzgarlar, buzullar, yerçekimi) tarafından aşındırılıp taşınan malzemelerin başka yerlerde birikmesiyle oluşan topraklardır. Taşındıkları için belirli horizonları (katmanları) yoktur veya belirgin değildir. Genellikle mineral bakımından zengin ve verimlidirler.
Alüvyal Topraklar: Akarsuların taşıyıp biriktirdiği malzemelerden (kum, kil, mil, çakıl) oluşan topraklardır. Türkiye'nin en verimli tarım topraklarıdır.
Koluviyal Topraklar: Dağ yamaçlarından yerçekimi ve sel sularıyla taşınan irili ufaklı malzemelerin (taş, toprak karışımı) dağ eteklerinde birikmesiyle oluşur. Genellikle taşlıdırlar. Eğer malzeme ince ise (toprak ağırlıklı) bağcılık, bahçe tarımı yapılabilir.
Regosoller: Volkanlardan çıkan kum boyutundaki malzemelerin (tüf, kum) veya akarsuların taşıdığı kumlu malzemelerin yamaçlarda birikmesiyle oluşan, genellikle gevşek yapılı topraklardır. Özellikle volkanik arazilerde ve kumlu depozitlerin olduğu yamaçlarda görülürler. Patates, soğan ve bağcılık için uygun olabilirler.
Litosoller (Taşlı Topraklar): Eğimli yamaçlarda toprak örtüsünün aşınması sonucu yüzeyde sadece ince bir toprak katmanı ve bol miktarda ana kaya parçacığının kaldığı topraklardır. Tarıma elverişli değildir.
Morenler (Buzul Taşları): Buzulların taşıyıp eridikleri yerde biriktirdikleri, irili ufaklı, köşeli taş ve topraklardan oluşan yığınlardır. Yüksek dağlık alanlarda (Türkiye'de 2500-3000 metrenin üzerinde) görülürler. Tarımsal değerleri yoktur.
(Harita aşağıdadır)
4. Türkiye Toprak Tipleri Haritası
Türkiye'deki başlıca toprak tiplerinin yaygın olduğu alanları aşağıdaki interaktif haritada genel olarak görebilirsiniz. (Not: Toprak dağılımı çok karmaşıktır, harita ana grupları ve önemli örnekleri göstermektedir.)
Terra Rossa Kahv. Orman Podzolik Kahv./Kest. Bozkır Çernezyom Vertisol Halomorfik Alüvyal (Delta/Vadi) Regosol (Volkanik)
İnteraktif Harita: Türkiye'deki Başlıca Toprak Tiplerinin Genel Dağılışı.
Bölüm 9 / 11
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 10: Türkiye’nin Su Varlığı
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 10: Türkiye’nin Su Varlığı
Türkiye'nin yeryüzü şekillerini ve topraklarını inceledikten sonra, coğrafi yapıyı tamamlayan en önemli unsurlardan biri olan su varlığına (Hidrografya) odaklanıyoruz. Bu bölümde, Türkiye'nin akarsularını, göllerini, yeraltı sularını ve denizlerini; oluşumlarını, özelliklerini, dağılışlarını ve ülke için taşıdıkları önemi detaylı bir şekilde ele alacağız.
1. Türkiye'nin Genel Su Potansiyeli
Türkiye, genel kanının aksine su zengini bir ülke değildir. Üç tarafının denizlerle çevrili olması ve çok sayıda akarsu ve göle sahip olması bu algıyı yaratsa da, kişi başına düşen kullanılabilir tatlı su miktarı açısından su stresi yaşayan ülkeler kategorisindedir.
UYARI: Türkiye Su Stresi Yaşayan Bir Ülkedir
Uluslararası standartlara göre, kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı;
1700 m³'ten fazla ise: Su zengini
1000-1700 m³ arası ise: Su stresi yaşayan
1000 m³'ten az ise: Su fakiri
Türkiye'de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1300-1400 m³ civarındadır. Bu değer, Türkiye'yi su stresi yaşayan ülkeler arasına sokmaktadır. Nüfus artışı ve iklim değişikliğinin etkileriyle bu miktarın gelecekte daha da azalması beklenmektedir. Bu nedenle su kaynaklarının korunması ve verimli kullanılması büyük önem taşımaktadır.
Türkiye'nin su potansiyeli bölgesel olarak da büyük farklılıklar gösterir. Yağışın fazla olduğu Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri su kaynakları açısından daha zenginken, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri daha kısıtlı kaynaklara sahiptir.
2. Türkiye'nin Akarsuları (Nehirler)
Türkiye, dağlık ve engebeli yapısı, farklı iklim bölgeleri sayesinde zengin bir akarsu ağına sahiptir. Akarsular, hem yeryüzü şekillerinin oluşumunda (aşındırma-biriktirme) hem de ekonomik hayatta (enerji üretimi, sulama, içme suyu) kilit rol oynar.
Türkiye Akarsularının Genel Özellikleri ve Başlıca Akarsular
Genel Özellikler (Tekrar):
Havzaları: Genellikle Açık Havzalıdırlar (sularını denizlere ulaştırırlar). Kapalı Havzalar da mevcuttur (Tuz Gölü, Van Gölü, Göller Yöresi, Konya Kapalı Havzası).
Rejimleri: Genellikle Düzensizdir. Akımları yıl içinde iklim koşullarına (yağış, kar erimeleri) bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Sadece Karadeniz'e dökülen bazı akarsuların rejimi nispeten daha düzenlidir.
Akış Hızları ve Enerji Potansiyelleri: Yatak eğimleri fazla olduğu için hızlı akarlar ve hidroelektrik enerji potansiyelleri yüksektir.
Ulaşıma Elverişlilik: Hızlı akış ve düzensiz rejim nedeniyle ulaşıma elverişli değildirler (Bartın Çayı'nın kısa bir bölümü hariç).
Denge Profili: Genellikle denge profilinden uzaktırlar (arazi genç ve yükseliyor).
Boyları: Genellikle kısadır (yarımada ülkesi).
Taşıdıkları Malzeme: Bol miktarda alüvyon taşırlar (erozyonun şiddetli olması).
Başlıca Akarsular ve Döküldükleri Yerler (Tam Liste Değil, Önemliler):
Karadeniz'e Dökülenler:
Çoruh Nehri: Türkiye'de doğar, Gürcistan'dan Karadeniz'e dökülür (Havzası Türkiye'dedir). Yüksek akış hızı nedeniyle rafting için önemlidir, üzerinde birçok baraj bulunur.
Yeşilırmak: İç Anadolu'dan doğar (Kelkit, Çekerek kolları), Çarşamba Deltası'nı oluşturur.
Kızılırmak: Sivas'tan doğar, İç Anadolu'da geniş bir yay çizerek (Delice Irmağı önemli kolu) Bafra Deltası'nı oluşturur. Türkiye sınırları içindeki en uzun akarsudur.
Bartın Çayı: Üzerinde kısa bir mesafede taşımacılık yapılan tek akarsudur.
Filyos (Yenice) Çayı: Batı Karadeniz'dedir.
Sakarya Nehri: İç Batı Anadolu'dan doğar, Orta Sakarya bölümünden sonra Karadeniz'e dökülür.
Marmara Denizi'ne Dökülenler:
Susurluk Çayı: Güney Marmara'nın en önemli akarsuyudur.
Ege Denizi'ne Dökülenler: (Genellikle grabenler içinde akarlar, menderesler çizerler)
Meriç Nehri: Bulgaristan'dan doğar, Türkiye-Yunanistan sınırını oluşturur ve Ege'ye dökülür. (Ergene önemli koludur).
Bakırçay
Gediz Nehri
Küçük Menderes Nehri
Büyük Menderes Nehri: Ege'nin en uzun akarsuyudur.
Seyhan Nehri ve Ceyhan Nehri: Türkiye'nin en büyük deltası olan Çukurova'yı oluştururlar. Akımları yüksektir.
Asi Nehri: Lübnan'dan doğar, Suriye'den Türkiye'ye girer (Hatay) ve Akdeniz'e dökülür. Sınırlarımız dışından doğup ülkemize giren akarsulardandır ve akış yönü güneyden kuzeyedir.
Basra Körfezi'ne Dökülenler (Açık Havza):
Fırat Nehri: Karasu ve Murat nehirlerinin birleşmesiyle oluşur. Türkiye'de doğar, Suriye ve Irak'tan geçerek Dicle ile birleşip Şattülarap adıyla Basra Körfezi'ne dökülür. Türkiye'nin en uzun nehridir (toplam uzunluk olarak). Üzerinde çok sayıda büyük baraj (Keban, Karakaya, Atatürk) bulunur (GAP Projesi).
Dicle Nehri: Doğu Anadolu'dan doğar, Irak topraklarına geçer, Fırat ile birleşir. Üzerinde barajlar bulunur (Kralkızı, Ilısu vb.).
Hazar Denizi'ne Dökülenler (Kapalı Havza):
Aras Nehri: Türkiye'de doğar, Ermenistan-Azerbaycan-İran sınırını oluşturur, Kura Nehri ile birleşerek Hazar Denizi'ne dökülür.
Kura Nehri: Türkiye'de doğar (Allahuekber Dağları), Gürcistan ve Azerbaycan'dan geçerek Hazar Denizi'ne dökülür.
Kapalı Havzalara Dökülenler (İç Bölge):
Konya Kapalı Havzası'ndaki küçük akarsular.
Göller Yöresi'ndeki bazı akarsular.
Van Gölü Kapalı Havzası'ndaki akarsular (Bendimahi Çayı vb.).
(Başlıca akarsular harita üzerinde gösterilmiştir.)
3. Türkiye'nin Gölleri
Türkiye, çeşitli jeolojik ve jeomorfolojik süreçler sonucunda oluşmuş çok sayıda göle sahiptir. Göllerimiz hem doğal güzellikleri hem de ekonomik potansiyelleri (turizm, balıkçılık, tuz üretimi, enerji, sulama) açısından önemlidir.
Türkiye Göllerinin Oluşum Türleri ve Başlıca Göller
Türkiye'deki göller oluşumlarına göre çok çeşitlidir:
1. Tektonik Göller: Yer kabuğu hareketleri (çökme, faylanma) sonucu oluşan çanaklarda suların birikmesiyle meydana gelirler. Genellikle derin ve uzun ömürlüdürler. Tuzlu veya tatlı olabilirler.
Örnekler: Tuz Gölü (Türkiye'nin 2. büyük gölü, en sığ), Beyşehir Gölü (En büyük tatlı su gölü), Eğirdir Gölü, Akşehir Gölü, Eber Gölü, Manyas (Kuş) Gölü, Ulubat Gölü, İznik Gölü, Sapanca Gölü, Hazar Gölü (Elazığ).
2. Karstik Göller: Karstik arazilerdeki erime çukurlarının (polye, obruk, dolin) sularla dolmasıyla oluşurlar. Suları genellikle tatlı ve berraktır (kireçli).
Örnekler: Göller Yöresi'ndeki Salda Gölü (Türkiye'nin Maldivleri), Kestel Gölü, Suğla Gölü, Avlan Gölü. Ayrıca Obruk Platosu'ndaki Kızılören Obruk Gölü gibi obruk gölleri de bu gruba girer.
3. Volkanik Göller: Volkanik faaliyetler sonucu oluşan çanaklarda (krater, kaldera, maar) suların birikmesiyle meydana gelirler.
Krater Gölü Örnekleri: Nemrut Gölü (Bitlis - Türkiye'nin en büyük krater/kaldera gölü), Isparta-Gölcük Gölü.
Maar Gölü Örnekleri: Meke Gölü (Konya - Nazar boncuğu, suları çekilmekte), Acıgöl (Nevşehir).
4. Buzul (Sirk) Gölleri: Buzul aşındırması sonucu oluşan sirk çanaklarında suların birikmesiyle meydana gelirler. Genellikle yüksek dağlık alanlarda (3000m+) bulunurlar ve küçüktürler.
5. Set Gölleri: Bir vadinin veya çanağın önünün doğal bir setle kapanması sonucu oluşan göllerdir. Setin oluşumuna göre alt türlere ayrılır:
Heyelan Set Gölleri: Heyelan sonucu bir vadinin önünün kapanmasıyla oluşurlar. Genellikle Karadeniz Bölgesi'nde yaygındır.
Örnekler: Tortum Gölü (Erzurum), Sera Gölü (Trabzon), Abant ve Yedigöller (Bolu), Zinav Gölü (Tokat).
Alüvyal Set Gölleri: Akarsuların taşıdığı alüvyonların, bir derenin veya yan kolun ağzını kapatmasıyla oluşurlar. Genellikle küçüktürler.
Örnekler: Mogan ve Eymir Gölleri (Ankara), Köyceğiz Gölü (Muğla), Bafa (Çamiçi) Gölü (Aydın-Muğla sınırı - Eski bir körfezken B.Menderes'in alüvyonlarıyla oluşmuştur).
Volkanik Set (Lav Set) Gölleri: Volkanik patlama sonucu çıkan lavların bir vadinin veya çanağın önünü kapatmasıyla oluşurlar. Genellikle Doğu Anadolu'da görülürler.
Örnekler: Van Gölü (Türkiye'nin en büyük gölü, suları sodalıdır), Erçek Gölü, Nazik Gölü, Çıldır Gölü, Haçlı Gölü, Balık Gölü.
Kıyı Set (Lagün / Deniz Kulağı) Gölleri: Kıyı oklarının bir koyun veya körfezin önünü kapatmasıyla oluşurlar.
6. Yapay Göller (Baraj Gölleri): Akarsu vadilerinin önüne insanlar tarafından set (baraj) yapılmasıyla oluşturulan göllerdir. Enerji üretimi, sulama, içme suyu sağlama gibi amaçlarla yapılırlar. Türkiye'de sayıları çok fazladır (Atatürk, Keban, Karakaya, Hirfanlı, Altınkaya vb.).
Göl Sularının Kimyasal Özellikleri:
Tatlı Su Gölleri: Sularını bir gideğen (göl ayağı) aracılığıyla boşaltabilen göllerdir (Örn: Beyşehir, Eğirdir, İznik, Sapanca, Manyas, Ulubat).
Tuzlu Su Gölleri: Gideğeni olmayan, kapalı havzalarda yer alan ve buharlaşmanın fazla olduğu göllerdir (Örn: Tuz Gölü, Akşehir, Eber).
Sodalı Su Gölleri: Gideğeni olmayan ve çevresindeki volkanik arazilerden veya kayaçlardan çözünen karbonatların (soda) biriktiği göllerdir (Örn: Van Gölü, Burdur Gölü).
Acı Su Gölleri: Gideğeni olmayan ve jipsli (alçıtaşı) arazilerde oluşan göllerdir (Örn: Acıgöl - Denizli/Afyon).
(Başlıca doğal göller harita üzerinde gösterilmiştir.)
4. Yeraltı Suları ve Kaynaklar
Yağışlarla veya yüzey sularıyla yer altına sızan ve geçirimsiz tabakalar üzerinde biriken sulara yeraltı suyu denir. Yeraltı suyunun depolandığı kayaç ortamına akifer denir. Yeraltı sularının doğal olarak yeryüzüne çıktığı yerlere ise kaynak (pınar) denir. Türkiye yeraltı suları ve kaynaklar bakımından zengindir.
Başlıca Kaynak Türleri
Yamaç (Vadi) Kaynağı: Bir vadinin yamacının yeraltı suyu seviyesini kesmesiyle oluşan, suları genellikle soğuk ve debisi mevsime göre değişen kaynaklardır. Türkiye'de en yaygın görülen kaynak türüdür.
Karstik Kaynaklar (Voklüz): Karstik arazilerde (kalker, jips), yeraltında biriken veya yeraltı nehirleri şeklinde akan suların yeryüzüne çıktığı kaynaklardır. Suları genellikle bol kireçli ve soğuktur. Debileri yıl içinde fazla değişebilir. Çok güçlü olanlarına "Voklüz" denir (Örn: Antalya-Manavgat kaynağı).
Fay Kaynakları: Yer kabuğundaki kırık (fay) hatları boyunca yeraltı sularının yüzeye çıkmasıyla oluşurlar. Suları genellikle sıcak veya ılıktır (jeotermal) ve mineral bakımından zengindir (maden suyu). Kaplıca ve enerji üretiminde kullanılırlar. Debileri genellikle yıl boyunca fazla değişmez. Türkiye'nin genç ve faylı yapısı nedeniyle oldukça yaygındır (Örn: Ege Bölgesi, Güney Marmara, KAF ve DAF boyunca).
Artezyen Kaynağı: İki geçirimsiz tabaka arasındaki geçirimli tabakada basınç altında bulunan yeraltı suyunun, insanlar tarafından sondajla yüzeye çıkarılmasıdır. Doğal bir kaynak değildir ancak önemli bir yeraltı suyu kullanma yöntemidir. İç Anadolu (Konya Havzası), Ergene Havzası gibi yerlerde yaygındır. Aşırı kullanımı yeraltı suyu seviyesinin düşmesine ve obruk oluşumuna neden olabilir.
5. Türkiye'nin Denizleri
Türkiye'nin üç tarafını çevreleyen Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz, ülkenin iklimini, ulaşımını, ekonomisini ve biyoçeşitliliğini etkileyen önemli su kütleleridir.
Denizlerin Genel Özellikleri
Tuzluluk Oranı (Enlem Etkisi): Ekvator'dan kutuplara gidildikçe buharlaşma azaldığı için denizlerin tuzluluğu azalır. Bu nedenle Türkiye'de en tuzlu deniz Akdeniz (%o38-39), en az tuzlu deniz ise Karadeniz'dir (%o18). Sıralama: Akdeniz > Ege > Marmara > Karadeniz.
Sıcaklık (Enlem Etkisi): Tuzlulukla benzer şekilde, güneyden kuzeye gidildikçe deniz suyu sıcaklığı düşer. En sıcak deniz Akdeniz, en soğuk deniz Karadeniz'dir.
Derinlik: En derin denizimiz Akdeniz (özellikle Girit açıklarındaki çukurluklar), en sığ denizimiz ise Ege Denizi'dir (kıta sahanlığı en geniş). Marmara bir iç denizdir ve Karadeniz de oldukça derindir (özellikle orta kısımları).
Kirlilik: Özellikle sanayi tesisleri, yoğun nüfus ve deniz trafiği nedeniyle Marmara Denizi en kirli denizimizdir. İzmit Körfezi kirliliğin en yoğun olduğu yerlerdendir. Diğer denizlerde de kirlilik önemli bir sorundur.
Akıntılar: Boğazlar (İstanbul ve Çanakkale), seviye ve tuzluluk farkı nedeniyle Karadeniz'den Marmara ve Ege'ye doğru bir üst akıntı, ters yönde ise bir alt akıntının olduğu önemli su yollarıdır.
Ekonomik Önem: Denizlerimiz balıkçılık, turizm (deniz turizmi), ulaşım (deniz ticareti, limanlar) ve tuz üretimi (Ege) gibi alanlarda önemli bir ekonomik potansiyele sahiptir.
6. Türkiye'nin Su Varlığı Haritası
Türkiye'deki başlıca akarsuları ve doğal gölleri gösteren interaktif haritayı aşağıda inceleyebilirsiniz.
Akarsu Tektonik Göl Volkanik Göl Karstik Göl Set Gölü
İnteraktif Harita: Türkiye'nin Başlıca Akarsuları ve Doğal Gölleri.
Bölüm 10 / 11
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 11: Türkiye’de Doğal Afetler
Türkiye’nin Yerşekilleri - Bölüm 11: Türkiye’de Doğal Afetler
Türkiye'nin Yer Şekilleri serimizin bu son bölümünde, ülkemizin jeolojik yapısı, iklim özellikleri ve topoğrafyası nedeniyle maruz kaldığı doğal afetleri inceliyoruz. Doğal afetler, can ve mal kayıplarına neden olabilen, önlenmesi tamamen mümkün olmasa da etkileri azaltılabilen doğa olaylarıdır. Türkiye, konumu ve doğal özellikleri itibarıyla birçok farklı doğal afet türünün sıkça yaşandığı bir ülkedir.
1. Depremler (Seizma)
Türkiye'de en sık görülen ve en fazla can/mal kaybına neden olan doğal afettir. Oluşum nedenleri Bölüm 2 (İç Kuvvetler)'de detaylıca incelenmiştir.
Depremler: Nedenleri, Etkileri ve Risk Alanları
Nedenleri: Türkiye'nin Avrasya, Afrika ve Arabistan levhaları arasında sıkışan Anadolu levhası üzerinde yer alması ve bu levha hareketlerinin neden olduğu aktif fay hatlarının (Kuzey Anadolu Fayı - KAF, Doğu Anadolu Fayı - DAF, Batı Anadolu Fay Sistemi - BAF) varlığı.
Etkileri: Can ve mal kayıpları, binalarda ve altyapıda hasar, yangınlar, tsunami (özellikle deniz altı depremlerinde), heyelanlar, zemin sıvılaşması.
Risk Alanları: Türkiye topraklarının büyük bir bölümü (%90'dan fazlası) deprem riski altındadır. En yüksek riskli alanlar KAF, DAF ve BAF boyunca uzanan bölgelerdir (Marmara, Ege, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun önemli bir kısmı, Karadeniz'in iç kesimleri). Konya-Karaman, Taşeli Platosu, Mardin Eşiği gibi alanlar nispeten daha düşük risk taşır.
Alınacak Önlemler: Depreme dayanıklı yapılar inşa etmek (yapı denetimi), zemin etüdü yapmak, deprem eğitimi ve tatbikatları, acil durum planları, erken uyarı sistemleri (kısmen).
(Ana fay hatları harita üzerinde gösterilmiştir.)
2. Heyelanlar (Toprak Kaymaları)
Eğimli yamaçlarda toprak veya kaya kütlelerinin yerçekimi etkisiyle aşağı doğru kaymasıdır.
Heyelanlar: Nedenleri, Görüldüğü Yerler ve Sonuçları
Nedenleri:
Fazla Eğim: Arazinin eğimli olması temel koşuldur.
Bol Yağış ve Kar Erimesi: Toprağın suya doygun hale gelerek ağırlaşması ve kayganlaşması.
Arazi Yapısı: Kirli (geçirimsiz) tabakaların varlığı, tabakaların eğim yönünde uzanması.
Bitki Örtüsünün Tahribi: Ağaç kökleri toprağı tutar, yok edilmesi riski artırır.
Beşeri Etkenler: Yol yapımı, kazı çalışmaları, yamaç dengesinin bozulması.
Türkiye'de En Yoğun Görüldüğü Yer:Doğu Karadeniz Bölgesi. Yukarıda sayılan nedenlerin birçoğu (fazla eğim, bol yağış, kirli arazi) bu bölgede bir aradadır. Batı Karadeniz ve Doğu Anadolu'nun bazı eğimli ve yağışlı kesimlerinde de görülür.
Sonuçları: Can ve mal kayıpları, tarım arazilerinin ve yerleşim yerlerinin zarar görmesi, yolların kapanması, akarsu yataklarının tıkanması ve Heyelan Set Göllerinin oluşumu (Tortum, Sera, Abant, Yedigöller vb.).
Alınacak Önlemler: Riskli yamaçlara yerleşmemek, yamaç dengesini bozacak müdahalelerden kaçınmak, istinat duvarları yapmak, drenaj kanalları ile yüzey sularını uzaklaştırmak, ağaçlandırma yapmak, erken uyarı sistemleri.
(Riskli bölgeler harita üzerinde gösterilmiştir.)
3. Seller ve Taşkınlar
Ani ve şiddetli yağışlar veya hızlı kar erimeleri sonucu akarsu yataklarının taşıyabileceğinden fazla su gelmesiyle suların yatağından taşarak çevreye yayılmasıdır.
Seller ve Taşkınlar: Nedenleri, Etkileri ve Risk Alanları
Nedenleri:
Ani ve Şiddetli Sağanak Yağışlar: Özellikle İlkbahar ve Yaz aylarında görülen konveksiyonel yağışlar.
Hızlı Kar Erimesi: İlkbaharda ani sıcaklık artışları.
Akarsu Yataklarının Daraltılması veya Doldurulması: Yanlış yerleşim ve yapılaşma.
Bitki Örtüsünün Tahribi: Suyun yüzey akışını hızlandırır.
Geçirimsiz Yüzeylerin Artması: Şehirlerde betonlaşma nedeniyle suların toprağa sızamaması.
Yanlış Arazi Kullanımı ve Plansız Kentleşme: Dere yataklarına ve taşkın alanlarına yerleşme.
Altyapı Yetersizliği: Drenaj sistemlerinin yetersiz kalması.
Türkiye'de Görüldüğü Yerler: Hemen hemen her bölgede görülebilir. Ancak özellikle;
Akarsu vadilerindeki yerleşimler.
Eğimin azaldığı alçak ovalar ve delta ovaları.
Ani sağanakların sık olduğu Karadeniz kıyıları.
Plansız kentleşmenin olduğu büyük şehirler.
Kurak bölgelerdeki ani ve şiddetli yağışlar (Kırgıbayır oluşumuna da neden olur).
Sonuçları: Can ve mal kayıpları, tarım arazilerinin sular altında kalması, ulaşımın aksaması, altyapının zarar görmesi, salgın hastalık riski.
Alınacak Önlemler: Dere yataklarını ıslah etmek ve yapılaşmadan korumak, taşkın kontrol yapıları (baraj, set) inşa etmek, ağaçlandırma yapmak, erken uyarı sistemleri kurmak, doğru arazi kullanım planlaması.
(Riskli bölgeler harita üzerinde gösterilmiştir.)
4. Çığlar
Eğimli dağ yamaçlarında biriken kar kütlesinin, çeşitli nedenlerle (yeni kar yağışı, rüzgar, sıcaklık artışı, ses, insan etkisi vb.) hareket ederek hızla aşağı doğru kaymasıdır.
Çığlar: Nedenleri, Görüldüğü Yerler ve Sonuçları
Nedenleri:
Fazla Eğim (%30-40 eğim en riskli): Karın tutunamaması.
Yoğun Kar Yağışı: Eski kar tabakası üzerine yeni ve ağır karın binmesi.
Rüzgar: Karı belirli yamaçlara yığması.
Sıcaklık Değişimleri: Ani ısınma veya donma-çözülme döngüleri kar tabakalarının bağını zayıflatır.
Bitki Örtüsünün Yokluğu: Ağaçlar karı tutar.
İnsan Etkisi: Kayakçı, araç gürültüsü, patlama gibi titreşimler.
Türkiye'de En Yoğun Görüldüğü Yerler:Doğu Anadolu Bölgesi (Hakkari, Bitlis, Bingöl, Tunceli, Van, Muş, Erzurum) ve Doğu Karadeniz'in yüksek kesimleri. Yüksek ve engebeli arazi ile yoğun kar yağışı bu bölgelerde çığ riskini artırır.
Sonuçları: Can ve mal kayıpları, yolların kapanması, yerleşim yerlerinin zarar görmesi.
Alınacak Önlemler: Riskli alanlara yerleşmemek, çığ perdeleri ve tünelleri yapmak, ağaçlandırma, risk haritaları oluşturmak, eğitim ve bilinçlendirme.
(Riskli bölgeler harita üzerinde gösterilmiştir.)
5. Erozyon (Toprak Aşınması)
Toprak örtüsünün, başta akarsular ve rüzgarlar olmak üzere dış kuvvetler tarafından aşındırılarak taşınması olayıdır. Türkiye, arazi yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle erozyonun şiddetli yaşandığı ülkelerden biridir.
Erozyon: Türleri, Nedenleri, Sonuçları ve Risk Alanları
Türleri:
Su Erozyonu: Yağmur suları ve akarsuların toprağı aşındırıp taşımasıdır. Eğimli arazilerde ve sağanak yağışların olduğu yerlerde daha şiddetlidir. Türkiye'de en yaygın ve etkili erozyon türüdür.
Rüzgar Erozyonu: Rüzgarın, bitki örtüsünden yoksun, kurak ve yarı kurak bölgelerdeki gevşek toprağı havalandırıp taşımasıdır.
Nedenleri:
Yer Şekilleri: Arazinin engebeli ve eğimli olması (Su erozyonunu artırır).
İklim: Düzensiz ve sağanak şeklindeki yağışlar (Su erozyonunu artırır), kuraklık ve kuvvetli rüzgarlar (Rüzgar erozyonunu artırır). Türkiye'nin genel olarak yarı kurak iklim kuşağında olması riski artırır.
Bitki Örtüsünün Tahribi (En Önemli Neden): Ormanların yok edilmesi, meraların aşırı otlatılması toprağı korumasız bırakır.
Yanlış Arazi Kullanımı: Tarlaların eğime paralel sürülmesi, anız yakılması, nadas uygulaması.
Sonuçları: Toprağın verimli üst kısmının kaybedilmesi, tarımsal verimin düşmesi, çölleşme, baraj göllerinin alüvyonlarla dolarak ömrünün kısalması, sel ve taşkın riskinin artması, doğal dengenin bozulması.
Türkiye'de En Yoğun Görüldüğü Yerler:
Rüzgar Erozyonu: İç Anadolu (Özellikle Konya-Karapınar, Tuz Gölü çevresi), Güneydoğu Anadolu.
Su Erozyonu: Eğimli ve bitki örtüsü cılız olan tüm bölgeler, özellikle İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu.
Alınacak Önlemler:Ağaçlandırma ve bitki örtüsünü koruma (en etkili yöntem), meraların ıslahı, taraçalama (eğimli yamaçları basamaklandırma), tarlaları eğime dik sürme, nöbetleşe ekim (nadas yerine), anız yakmaktan kaçınma, rüzgar perdeleri oluşturma, baraj havzalarını ağaçlandırma.
(Riskli bölgeler harita üzerinde gösterilmiştir.)
6. Kuraklık
Belirli bir zaman diliminde (aylar, yıllar) yağış miktarının normal seviyelerin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu ortaya çıkan su kıtlığı durumudur. Yavaş gelişen ancak etkileri geniş alana yayılan ve uzun süren sinsi bir doğal afettir.
Kuraklık: Nedenleri, Etkileri ve Risk Alanları
Nedenleri: Yağış azlığı, yüksek sıcaklık ve buharlaşma, iklim değişikliği, yanlış su yönetimi.
Türkiye'de En Yoğun Görüldüğü Yerler:İç Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi. Bu bölgeler zaten yarı kurak iklim özelliklerine sahiptir ve yağışların normallerin altına düşmesi kuraklık riskini artırır.
Sonuçları: İçme ve kullanma suyu sıkıntısı, tarımsal üretimde azalma, gıda fiyatlarında artış, enerji üretiminde (HES) düşüş, ekosistemlerin zarar görmesi, göçler, sosyal ve ekonomik sorunlar.
Alınacak Önlemler: Su kaynaklarını verimli kullanmak (damla sulama vb.), kuraklığa dayanıklı bitkiler yetiştirmek, su tasarrufu bilincini artırmak, yağmur suyu hasadı yapmak, su havzalarını korumak ve yönetmek, kuraklık eylem planları hazırlamak.
7. Diğer Doğal Afetler
Yukarıda sayılanların dışında Türkiye'de bölgesel olarak şu afetler de görülebilir:
Orman Yangınları: Özellikle yaz aylarında sıcaklıkların artması ve kuraklığın etkisiyle Akdeniz ve Ege Bölgeleri'nde sıkça görülür. İhmal, kasıt veya doğal nedenlerle (yıldırım) başlayabilir.
Kaya Düşmesi: Heyelanla ilişkili olarak veya tek başına, özellikle dik yamaçların bulunduğu dağlık bölgelerde (Doğu Anadolu, Karadeniz, Akdeniz) görülebilir.
Çamur Akıntısı: Ani sağanaklar veya kar erimeleri sonucu özellikle bitki örtüsü zayıf, eğimli ve gevşek malzemeli (örn. volkanik kül) yamaçlarda meydana gelebilir.
Şiddetli Fırtınalar, Dolu Yağışları, Hortumlar: İklim değişikliğinin de etkisiyle son yıllarda daha sık görülmeye başlayan, lokal ama yıkıcı olabilen meteorolojik afetlerdir.
8. Türkiye Doğal Afet Risk Haritası
Türkiye'de sıkça görülen başlıca doğal afetlerin yoğunlaştığı alanları gösteren genel bir risk haritasını aşağıda inceleyebilirsiniz. (Not: Harita genelleştirilmiş risk bölgelerini göstermektedir, detaylı risk analizi için AFAD haritaları incelenmelidir.)