ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI (1923-1938)
GİRİŞ: Dış Politikanın Temel İlkeleri
Atatürk dönemi dış politikasının temel felsefesi, Lozan Barış Antlaşması ile kazanılan bağımsızlığı korumak, Misak-ı Milli'yi gerçekleştirmek ve Türkiye'yi uluslararası sistemde saygın bir konuma getirmektir.
"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh"
Bu söz, dönemin dış politikasının parolasıdır. Ancak bu, pasif bir barışçılık değil, gerektiğinde milli menfaatleri koruyan aktif ve gerçekçi bir politikadır.
🔑 Temel İlkeler ve Anlamları
- Tam Bağımsızlık: Siyasi, ekonomik, hukuki hiçbir alanda başka bir devletin etkisinde kalmamak. (Milliyetçilik İlkesi ile ilgili).
- Barışçılık: Sorunları diplomasi yoluyla çözmek, savaşı son çare olarak görmek.
- Gerçekçilik (Akılcılık): Hayalperest politikalardan (Pantürkizm, Panislamizm gibi yayılmacı/irredantist fikirlerden) uzak durmak, mevcut şartlara göre hareket etmek.
- Misak-ı Milli'yi Gerçekleştirme: Milli sınırlarımıza ulaşmayı hedeflemek (Musul, Hatay, Boğazlar).
- Mütekabiliyet (Karşılıklılık): Devletler arası ilişkilerde eşitlik esasına göre hareket etmek.
- Batıcılık: Çağdaşlaşma hedefi doğrultusunda Batı ile iyi ilişkiler kurmak, ancak bloklar arası dengeyi gözetmek.
✨ PÜF NOKTA: Dönemsel Ayrım ve Dışişleri Bakanı
- 1. Dönem (1923-1932): Lozan'dan kalan sorunları çözme dönemi.
- 2. Dönem (1932-1938): II. Dünya Savaşı tehdidine karşı güvenlik önlemleri alma ve proaktif diplomasi dönemi.
Bu dönemin büyük bir kısmında (1925-1938) Dışişleri Bakanlığı görevini Tevfik Rüştü Aras yürütmüştür.
1. Yabancı Okullar Sorunu (Fransa ile)
Lozan'da tüm yabancı okulların Türk kanunlarına uyması kararlaştırılmıştı. Ancak başta Fransa olmak üzere bazı devletler buna direndi.
Türkiye'nin Tavrı:
- Tevhid-i Tedrisat Kanunu (1924) ve Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun (1926) ile tüm okullar MEB'e bağlandı.
- Tarih, Coğrafya derslerinin Türk öğretmenlerce Türkçe okutulması, dini sembollerin dersliklerden kaldırılması zorunlu kılındı.
Sonuç: Türkiye, bu konuyu bir iç mesele sayarak taviz vermedi ve dış müdahaleyi reddetti. Egemenlik haklarımız pekişti.
2. Dış Borçlar Sorunu (Fransa ile)
Lozan'da Osmanlı'dan kalan borçların (Düyun-u Umumiye) ödenmesi kabul edilmişti. En büyük alacaklı Fransa idi.
Gelişmeler:
- Fransa, borçların altın olarak ödenmesini istedi, Türkiye ise kağıt para (Frank/TL) üzerinden ödemeyi savundu.
- 1929 Dünya Ekonomik Krizi, Türkiye'nin ödeme gücünü zorlaştırdı.
- ABD Başkanı Hoover'ın ilan ettiği Hoover Moratoryumu (Borçların ertelenmesi) Türkiye'nin elini rahatlattı.
Sonuç: 1933'te yapılan antlaşma ile sorun Türkiye'nin lehine çözüldü. (Borçların tamamının ödenmesi 1954'te tamamlandı).
3. Irak Sınırı ve Musul Sorunu (İngiltere ile)
Lozan'da çözülemeyen TEK konudur. Musul, Misak-ı Milli sınırları içindeydi ancak zengin petrol yatakları nedeniyle İngiltere burayı bırakmak istemiyordu.
🔍 DETAY ANALİZ: Musul Meselesinin Süreci
- Lozan: Çözülemedi. İkili görüşmelere bırakıldı.
- Haliç Konferansı (1924): İkili görüşmelerden sonuç çıkmadı. Türkiye'yi Fethi Okyar temsil etti. İngiltere Hakkari'yi de istedi.
- Milletler Cemiyeti (MC): Konu MC'ye taşındı. MC, İngiltere'nin etkisiyle "Brüksel Hattı" adı verilen geçici bir sınır çizerek Musul'u İngiliz mandasındaki Irak'a bıraktı.
Türkiye'yi Zayıflatan İç Gelişmeler:
İngiltere, Türkiye'yi diplomatik olarak zorlamak için iç isyanları kışkırttı:
- Nasturi İsyanı (1924): Hakkari'de çıkan isyan.
- Şeyh Sait İsyanı (1925): Doğu Anadolu'daki büyük isyan. Ordu bu isyanla uğraşırken Musul'a müdahale şansı kalmadı.
Sonuç: Ankara Antlaşması (5 Haziran 1926)
- Musul, Kerkük ve Süleymaniye İngiliz mandasındaki Irak'a bırakıldı.
- Irak sınırı kesinleşti.
- Irak, Musul petrollerinden elde edeceği gelirin %10'unu 25 yıl süreyle Türkiye'ye vermeyi kabul etti. (Türkiye daha sonra nakit para alarak bu haktan vazgeçti).
⚠️ UYARI NOKTASI: Misak-ı Milli ve Musul
4. Bozkurt-Lotus Davası (Fransa ile) (1926)
Ege Denizi'nde Türk gemisi Bozkurt ile Fransız gemisi Lotus çarpıştı. Türkiye, kazaya sebebiyet veren Fransız kaptanı tutukladı ve yargıladı. Fransa, kaptanın kendi mahkemelerinde yargılanması gerektiğini iddia ederek itiraz etti.
Gelişmeler: Konu Lahey Adalet Divanı'na (Uluslararası Daimi Adalet Divanı) taşındı.
Sonuç: Divan, Türkiye'yi haklı buldu.
✨ PÜF NOKTA: Bozkurt-Lotus Davasının Önemi
5. Nüfus Mübadelesi (Etabli) Sorunu (Yunanistan ile)
Lozan'a göre; Batı Trakya'daki Türkler ile İstanbul'daki Rumlar yerlerinde kalacak (Etabli - Yerleşik), diğerleri karşılıklı değiştirilecekti (Mübadele).
Sorunun Kaynağı: Yunanistan, "Etabli" tanımını genişleterek daha fazla Rum'u İstanbul'da bırakmak istedi. Türkiye ise bunu kabul etmedi.
Gelişmeler:
- İlişkiler gerildi, savaş ihtimali doğdu. Konu MC'ye taşındı ancak çözülemedi.
- 1930'da İtalya'nın saldırgan politikasının tehdit oluşturması ve Yunanistan'da Venizelos'un iktidara gelmesi iki ülkeyi yakınlaştırdı.
Sonuç: Ahali (Ankara) Antlaşması (10 Haziran 1930)
- Yerleşim tarihlerine bakılmaksızın İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türkleri yerleşik (Etabli) sayıldı. Sorun çözüldü.
- Türk-Yunan dostluğu başladı. Bu dostluk, Balkan Antantı'nın temelini oluşturdu. (Venizelos, 1934'te Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdi).
6. Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne (Cemiyet-i Akvam) Girmesi (18 Temmuz 1932)
Türkiye, MC'nin Musul meselesindeki taraflı tutumu nedeniyle başlangıçta cemiyete soğuk bakmıştır.
Giriş Süreci: Türkiye'nin barışçıl politikaları ve uluslararası saygınlığının artması üzerine İspanya'nın teklifi ve Yunanistan'ın desteğiyle MC'ye davet edildi ve üye oldu.
Sonuç: Türkiye'nin uluslararası işbirliğine verdiği önem vurgulandı. Boğazlar ve Hatay meselelerinin çözümünde MC platformu kullanıldı.
Bu dönemde Almanya'da Hitler'in, İtalya'da Mussolini'nin iktidara gelmesi ve yayılmacı politikaları (Revizyonist Devletler), Türkiye'yi sınırlarını güvence altına almak için ittifaklar kurmaya yöneltmiştir.
7. Balkan Antantı (9 Şubat 1934)
Amaç: Almanya ve İtalya'nın Balkanlar üzerindeki yayılmacı politikalarına karşı Batı sınırını güvence altına almak.
🔑 ŞİFRELEME: Üye Devletler (TaYYaR)
- Türkiye
- Yunanistan
- Yugoslavya
- Romanya
🔍 DETAY ANALİZ: Katılmayan Balkan Devletleri ve Nedenleri (KPSS'de Sorulur!)
- Bulgaristan: Komşularıyla sınır sorunları yaşadığı ve yayılmacı (revizyonist) politika izlediği için katılmadı.
- Arnavutluk: İtalya'nın baskısı ve etkisinden çekindiği için katılmadı.
Sonuç: Batı sınırı güvence altına alındı. Ancak II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla pakt dağıldı.
8. Montrö Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)
Bu sözleşme, Atatürk dönemi dış politikasının EN BÜYÜK ZAFERLERİNDEN biridir.
Lozan'daki Durum: Boğazların yönetimi başkanı Türk olan uluslararası bir komisyona bırakılmıştı. Boğazların her iki yakası askerden arındırılmıştı (Demilitarize). Bu durum egemenlik haklarını kısıtlıyordu.
Değişiklik Talebinin Nedenleri:
- Almanya'nın Ren bölgesine asker sokması (Versay'ı ihlal etmesi).
- İtalya'nın Habeşistan'ı (Etiyopya) işgal etmesi.
- Silahlanma yarışının hızlanması ve MC'nin yetersiz kalması.
Türkiye, bu tehditler karşısında Boğazların güvenliğinin tehlikeye girdiğini belirterek sözleşmenin değiştirilmesini talep etti. Konferans İsviçre'nin Montrö (Montreux) kentinde toplandı.
🔍 DETAY ANALİZ: Montrö Maddeleri ve Önemi
Maddeleri:
- Boğazlar Komisyonu kaldırıldı, tüm yetkileri Türkiye'ye devredildi.
- Boğazlardaki askersizleştirme kaldırıldı, Türkiye'nin asker bulundurmasına izin verildi.
- Ticaret gemilerinin geçişi serbest bırakıldı.
- Savaş gemilerinin geçişine sınırlamalar getirildi (tonaj, süre vb.).
- Savaş durumunda veya yakın savaş tehlikesinde Türkiye'ye Boğazları kapatma hakkı tanındı.
Önemi:
- Misak-ı Milli yolunda önemli bir adım atıldı.
- Türkiye'nin Boğazlar üzerindeki egemenliği tam olarak sağlandı.
9. Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937)
Amaç: İtalya'nın Habeşistan'ı işgal etmesi ve Ortadoğu'ya yönelik tehdit oluşturması üzerine Doğu sınırını güvence altına almak. (Tahran'daki Sadabat Sarayı'nda imzalandı).
🔑 ŞİFRELEME: Üye Devletler (İRANLI ATAM)
- İran
- Irak
- Afganistan
- Türkiye
⚠️ UYARI: Suriye Neden Katılmadı?
Sonuç: Doğu sınırı güvence altına alındı. Ancak II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla önemini yitirdi.
10. Hatay (Sancak) Sorunu (Fransa ile)
Hatay, 1921 Ankara Antlaşması ile Fransa mandasındaki Suriye'ye bırakılmıştı (Misak-ı Milli'den ikinci taviz). Ancak özel bir statüsü vardı.
Sorunun Ortaya Çıkışı: Fransa, 1936'da Suriye ve Lübnan üzerindeki mandasını kaldırarak buralardan çekilme kararı aldı. Hatay'ın statüsünün ne olacağı belirsizleşti.
Türkiye'nin Tavrı: Atatürk, Hatay'ın Suriye'ye bırakılamayacağını belirtti ve diplomatik girişimleri başlattı.
"Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz."
"Benim şahsi meselemdir." (Atatürk'ün Hatay için kullandığı ifade)
🔍 DETAY ANALİZ: Hatay'ın Bağımsızlık Süreci ve Atatürk'ün Rolü
- Konu Milletler Cemiyeti'ne taşındı.
- MC tarafından hazırlanan Sandler Raporu, Hatay'ın bağımsız olması gerektiğini belirtti.
- Atatürk, hükümeti yavaş davranmakla eleştirmek için Kurun gazetesinde "Asım Us" takma adıyla yazılar yazdı.
- Hastalığına rağmen Adana ve Mersin'e giderek askeri kararlılığını gösterdi.
- Hatay Cumhuriyeti Kuruldu (2 Eylül 1938): Bağımsız bir devlet kuruldu. İlk Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen, İlk Başbakanı Abdurrahman Melek oldu.
Sonuç: Hatay'ın Anavatana Katılması (29 Haziran 1939)
Hatay Meclisi, oybirliği ile Türkiye'ye katılma kararı aldı.
⚠️ KRİTİK UYARI NOKTASI: Atatürk ve Hatay'ın Katılması
Hatay'ın katılmasıyla Misak-ı Milli büyük ölçüde gerçekleşmiş ve Suriye sınırı kesinleşmiştir.
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI (1923-1938)
GİRİŞ: Dış Politikanın Temel İlkeleri
Atatürk dönemi dış politikasının temel felsefesi, Lozan Barış Antlaşması ile kazanılan bağımsızlığı korumak, Misak-ı Milli'yi gerçekleştirmek ve Türkiye'yi uluslararası sistemde saygın bir konuma getirmektir.
"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh"
Bu söz, dönemin dış politikasının parolasıdır. Ancak bu, pasif bir barışçılık değil, gerektiğinde milli menfaatleri koruyan aktif ve gerçekçi bir politikadır.
🔑 Temel İlkeler ve Anlamları
- Tam Bağımsızlık: Siyasi, ekonomik, hukuki hiçbir alanda başka bir devletin etkisinde kalmamak. (Milliyetçilik İlkesi ile ilgili).
- Barışçılık: Sorunları diplomasi yoluyla çözmek, savaşı son çare olarak görmek.
- Gerçekçilik (Akılcılık): Hayalperest politikalardan (Pantürkizm, Panislamizm gibi yayılmacı/irredantist fikirlerden) uzak durmak, mevcut şartlara göre hareket etmek.
- Misak-ı Milli'yi Gerçekleştirme: Milli sınırlarımıza ulaşmayı hedeflemek (Musul, Hatay, Boğazlar).
- Mütekabiliyet (Karşılıklılık): Devletler arası ilişkilerde eşitlik esasına göre hareket etmek.
- Batıcılık: Çağdaşlaşma hedefi doğrultusunda Batı ile iyi ilişkiler kurmak, ancak bloklar arası dengeyi gözetmek.
✨ PÜF NOKTA: Dönemsel Ayrım ve Dışişleri Bakanı
- 1. Dönem (1923-1932): Lozan'dan kalan sorunları çözme dönemi.
- 2. Dönem (1932-1938): II. Dünya Savaşı tehdidine karşı güvenlik önlemleri alma ve proaktif diplomasi dönemi.
Bu dönemin büyük bir kısmında (1925-1938) Dışişleri Bakanlığı görevini Tevfik Rüştü Aras yürütmüştür.
1. Yabancı Okullar Sorunu (Fransa ile)
Lozan'da tüm yabancı okulların Türk kanunlarına uyması kararlaştırılmıştı. Ancak başta Fransa olmak üzere bazı devletler buna direndi.
Türkiye'nin Tavrı:
- Tevhid-i Tedrisat Kanunu (1924) ve Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun (1926) ile tüm okullar MEB'e bağlandı.
- Tarih, Coğrafya derslerinin Türk öğretmenlerce Türkçe okutulması, dini sembollerin dersliklerden kaldırılması zorunlu kılındı.
Sonuç: Türkiye, bu konuyu bir iç mesele sayarak taviz vermedi ve dış müdahaleyi reddetti. Egemenlik haklarımız pekişti.
2. Dış Borçlar Sorunu (Fransa ile)
Lozan'da Osmanlı'dan kalan borçların (Düyun-u Umumiye) ödenmesi kabul edilmişti. En büyük alacaklı Fransa idi.
Gelişmeler:
- Fransa, borçların altın olarak ödenmesini istedi, Türkiye ise kağıt para (Frank/TL) üzerinden ödemeyi savundu.
- 1929 Dünya Ekonomik Krizi, Türkiye'nin ödeme gücünü zorlaştırdı.
- ABD Başkanı Hoover'ın ilan ettiği Hoover Moratoryumu (Borçların ertelenmesi) Türkiye'nin elini rahatlattı.
Sonuç: 1933'te yapılan antlaşma ile sorun Türkiye'nin lehine çözüldü. (Borçların tamamının ödenmesi 1954'te tamamlandı).
3. Irak Sınırı ve Musul Sorunu (İngiltere ile)
Lozan'da çözülemeyen TEK konudur. Musul, Misak-ı Milli sınırları içindeydi ancak zengin petrol yatakları nedeniyle İngiltere burayı bırakmak istemiyordu.
🔍 DETAY ANALİZ: Musul Meselesinin Süreci
- Lozan: Çözülemedi. İkili görüşmelere bırakıldı.
- Haliç Konferansı (1924): İkili görüşmelerden sonuç çıkmadı. Türkiye'yi Fethi Okyar temsil etti. İngiltere Hakkari'yi de istedi.
- Milletler Cemiyeti (MC): Konu MC'ye taşındı. MC, İngiltere'nin etkisiyle "Brüksel Hattı" adı verilen geçici bir sınır çizerek Musul'u İngiliz mandasındaki Irak'a bıraktı.
Türkiye'yi Zayıflatan İç Gelişmeler:
İngiltere, Türkiye'yi diplomatik olarak zorlamak için iç isyanları kışkırttı:
- Nasturi İsyanı (1924): Hakkari'de çıkan isyan.
- Şeyh Sait İsyanı (1925): Doğu Anadolu'daki büyük isyan. Ordu bu isyanla uğraşırken Musul'a müdahale şansı kalmadı.
Sonuç: Ankara Antlaşması (5 Haziran 1926)
- Musul, Kerkük ve Süleymaniye İngiliz mandasındaki Irak'a bırakıldı.
- Irak sınırı kesinleşti.
- Irak, Musul petrollerinden elde edeceği gelirin %10'unu 25 yıl süreyle Türkiye'ye vermeyi kabul etti. (Türkiye daha sonra nakit para alarak bu haktan vazgeçti).
⚠️ UYARI NOKTASI: Misak-ı Milli ve Musul
4. Bozkurt-Lotus Davası (Fransa ile) (1926)
Ege Denizi'nde Türk gemisi Bozkurt ile Fransız gemisi Lotus çarpıştı. Türkiye, kazaya sebebiyet veren Fransız kaptanı tutukladı ve yargıladı. Fransa, kaptanın kendi mahkemelerinde yargılanması gerektiğini iddia ederek itiraz etti.
Gelişmeler: Konu Lahey Adalet Divanı'na (Uluslararası Daimi Adalet Divanı) taşındı.
Sonuç: Divan, Türkiye'yi haklı buldu.
✨ PÜF NOKTA: Bozkurt-Lotus Davasının Önemi
5. Nüfus Mübadelesi (Etabli) Sorunu (Yunanistan ile)
Lozan'a göre; Batı Trakya'daki Türkler ile İstanbul'daki Rumlar yerlerinde kalacak (Etabli - Yerleşik), diğerleri karşılıklı değiştirilecekti (Mübadele).
Sorunun Kaynağı: Yunanistan, "Etabli" tanımını genişleterek daha fazla Rum'u İstanbul'da bırakmak istedi. Türkiye ise bunu kabul etmedi.
Gelişmeler:
- İlişkiler gerildi, savaş ihtimali doğdu. Konu MC'ye taşındı ancak çözülemedi.
- 1930'da İtalya'nın saldırgan politikasının tehdit oluşturması ve Yunanistan'da Venizelos'un iktidara gelmesi iki ülkeyi yakınlaştırdı.
Sonuç: Ahali (Ankara) Antlaşması (10 Haziran 1930)
- Yerleşim tarihlerine bakılmaksızın İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türkleri yerleşik (Etabli) sayıldı. Sorun çözüldü.
- Türk-Yunan dostluğu başladı. Bu dostluk, Balkan Antantı'nın temelini oluşturdu. (Venizelos, 1934'te Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdi).
6. Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne (Cemiyet-i Akvam) Girmesi (18 Temmuz 1932)
Türkiye, MC'nin Musul meselesindeki taraflı tutumu nedeniyle başlangıçta cemiyete soğuk bakmıştır.
Giriş Süreci: Türkiye'nin barışçıl politikaları ve uluslararası saygınlığının artması üzerine İspanya'nın teklifi ve Yunanistan'ın desteğiyle MC'ye davet edildi ve üye oldu.
Sonuç: Türkiye'nin uluslararası işbirliğine verdiği önem vurgulandı. Boğazlar ve Hatay meselelerinin çözümünde MC platformu kullanıldı.
Bu dönemde Almanya'da Hitler'in, İtalya'da Mussolini'nin iktidara gelmesi ve yayılmacı politikaları (Revizyonist Devletler), Türkiye'yi sınırlarını güvence altına almak için ittifaklar kurmaya yöneltmiştir.
7. Balkan Antantı (9 Şubat 1934)
Amaç: Almanya ve İtalya'nın Balkanlar üzerindeki yayılmacı politikalarına karşı Batı sınırını güvence altına almak.
🔑 ŞİFRELEME: Üye Devletler (TaYYaR)
- Türkiye
- Yunanistan
- Yugoslavya
- Romanya
🔍 DETAY ANALİZ: Katılmayan Balkan Devletleri ve Nedenleri (KPSS'de Sorulur!)
- Bulgaristan: Komşularıyla sınır sorunları yaşadığı ve yayılmacı (revizyonist) politika izlediği için katılmadı.
- Arnavutluk: İtalya'nın baskısı ve etkisinden çekindiği için katılmadı.
Sonuç: Batı sınırı güvence altına alındı. Ancak II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla pakt dağıldı.
8. Montrö Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)
Bu sözleşme, Atatürk dönemi dış politikasının EN BÜYÜK ZAFERLERİNDEN biridir.
Lozan'daki Durum: Boğazların yönetimi başkanı Türk olan uluslararası bir komisyona bırakılmıştı. Boğazların her iki yakası askerden arındırılmıştı (Demilitarize). Bu durum egemenlik haklarını kısıtlıyordu.
Değişiklik Talebinin Nedenleri:
- Almanya'nın Ren bölgesine asker sokması (Versay'ı ihlal etmesi).
- İtalya'nın Habeşistan'ı (Etiyopya) işgal etmesi.
- Silahlanma yarışının hızlanması ve MC'nin yetersiz kalması.
Türkiye, bu tehditler karşısında Boğazların güvenliğinin tehlikeye girdiğini belirterek sözleşmenin değiştirilmesini talep etti. Konferans İsviçre'nin Montrö (Montreux) kentinde toplandı.
🔍 DETAY ANALİZ: Montrö Maddeleri ve Önemi
Maddeleri:
- Boğazlar Komisyonu kaldırıldı, tüm yetkileri Türkiye'ye devredildi.
- Boğazlardaki askersizleştirme kaldırıldı, Türkiye'nin asker bulundurmasına izin verildi.
- Ticaret gemilerinin geçişi serbest bırakıldı.
- Savaş gemilerinin geçişine sınırlamalar getirildi (tonaj, süre vb.).
- Savaş durumunda veya yakın savaş tehlikesinde Türkiye'ye Boğazları kapatma hakkı tanındı.
Önemi:
- Misak-ı Milli yolunda önemli bir adım atıldı.
- Türkiye'nin Boğazlar üzerindeki egemenliği tam olarak sağlandı.
9. Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937)
Amaç: İtalya'nın Habeşistan'ı işgal etmesi ve Ortadoğu'ya yönelik tehdit oluşturması üzerine Doğu sınırını güvence altına almak. (Tahran'daki Sadabat Sarayı'nda imzalandı).
🔑 ŞİFRELEME: Üye Devletler (İRANLI ATAM)
- İran
- Irak
- Afganistan
- Türkiye
⚠️ UYARI: Suriye Neden Katılmadı?
Sonuç: Doğu sınırı güvence altına alındı. Ancak II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla önemini yitirdi.
10. Hatay (Sancak) Sorunu (Fransa ile)
Hatay, 1921 Ankara Antlaşması ile Fransa mandasındaki Suriye'ye bırakılmıştı (Misak-ı Milli'den ikinci taviz). Ancak özel bir statüsü vardı.
Sorunun Ortaya Çıkışı: Fransa, 1936'da Suriye ve Lübnan üzerindeki mandasını kaldırarak buralardan çekilme kararı aldı. Hatay'ın statüsünün ne olacağı belirsizleşti.
Türkiye'nin Tavrı: Atatürk, Hatay'ın Suriye'ye bırakılamayacağını belirtti ve diplomatik girişimleri başlattı.
"Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz."
"Benim şahsi meselemdir." (Atatürk'ün Hatay için kullandığı ifade)
🔍 DETAY ANALİZ: Hatay'ın Bağımsızlık Süreci ve Atatürk'ün Rolü
- Konu Milletler Cemiyeti'ne taşındı.
- MC tarafından hazırlanan Sandler Raporu, Hatay'ın bağımsız olması gerektiğini belirtti.
- Atatürk, hükümeti yavaş davranmakla eleştirmek için Kurun gazetesinde "Asım Us" takma adıyla yazılar yazdı.
- Hastalığına rağmen Adana ve Mersin'e giderek askeri kararlılığını gösterdi.
- Hatay Cumhuriyeti Kuruldu (2 Eylül 1938): Bağımsız bir devlet kuruldu. İlk Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen, İlk Başbakanı Abdurrahman Melek oldu.
Sonuç: Hatay'ın Anavatana Katılması (29 Haziran 1939)
Hatay Meclisi, oybirliği ile Türkiye'ye katılma kararı aldı.
⚠️ KRİTİK UYARI NOKTASI: Atatürk ve Hatay'ın Katılması
Hatay'ın katılmasıyla Misak-ı Milli büyük ölçüde gerçekleşmiş ve Suriye sınırı kesinleşmiştir.