İçereği Atla
Paragrafta Anlam Testi - 5

Paragrafta Anlam Testi - 5

"Hayatı kaçırma korkusu" (FOMO), özellikle sosyal medyanın yükselişiyle birlikte modern insanın psikolojisini derinden etkileyen bir sendrom haline geldi. Başkalarının özenle seçilmiş ve filtrelenmiş hayat kesitlerine sürekli maruz kalmak, bireyde kendi hayatının yetersiz, sıkıcı ve anlamsız olduğu hissiyatını doğuruyor. Bu durum, kişiyi sürekli olarak daha fazlasını yapmaya, her davete katılmaya, her trendi takip etmeye iten anksiyete dolu bir döngüye sokuyor. Oysa bu bitmek bilmeyen koşuşturma, anı yaşama ve mevcut durumdan keyif alma becerisini yok ediyor. Ironik bir şekilde, hayatı kaçırmamak adına atılan her telaşlı adım, aslında hayatın özünü, yani derinliği, sükuneti ve anlamı kaçırmamıza neden oluyor. Gerçek zenginlik, her yerde olmak değil, olduğun yerde tam anlamıyla var olabilmektir.

1. Bu parçada "hayatı kaçırma korkusu" ile ilgili asıl eleştirilen yön aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru Cevap: D
Paragraf, FOMO'nun insanları sürekli bir şeyler yapmaya ittiğini, ancak bu "niceliksel" çabanın, hayatın "özünü, derinliğini ve anlamını" yani "niteliğini" kaçırmaya neden olduğunu vurgulamaktadır. Diğer şıklar parçada değinilen unsurlar olsa da, asıl eleştiri bu ironik karşıtlık üzerine kurulmuştur.
Geleneksel tarih anlatısı, geçmişi büyük liderlerin, zaferle sonuçlanan savaşların ve önemli antlaşmaların bir kronolojisi olarak sunma eğilimindedir. Bu "büyük adamlar" merkezli tarih, kitlelerin, sıradan insanların ve gündelik hayatın dinamiklerini genellikle göz ardı eder. Oysa bir toplumun dönüşümünü anlamak için sadece saraydaki entrikalara değil, aynı zamanda bir köydeki hasat zamanına, bir şehirdeki esnafın ekonomik kaygılarına veya bir kadının mutfağındaki değişen beslenme alışkanlıklarına da bakmak gerekir. Mikro tarihçilik olarak adlandırılan bu yaklaşım, tarihin teleskobunu tersine çevirerek küçük ve sıradan olanın içindeki büyük ve anlamlı olanı keşfetmeye çalışır. Böylece tarih, sadece kralların bir hikâyesi olmaktan çıkıp, hepimizin, yani insanlığın ortak hikâyesine dönüşür.

2. Bu parçada "mikro tarihçilik" ile ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

Doğru Cevap: C
Parçada, mikro tarihçiliğin geleneksel tarih anlatısının "göz ardı ettiği" alanlara (sıradan insanlar, gündelik hayat) odaklandığı belirtilmektedir. Ancak bu, büyük olayların ve liderlerin önemini "tamamen reddettiği" anlamına gelmez. Sadece onlara ek olarak başka odak noktaları da olduğunu savunur. Parçada böyle bir "reddetme" ifadesi yer almamaktadır.
Eleştirel düşünme, bir iddiayı veya bilgiyi pasifçe kabul etmek yerine onu aktif olarak ve ustalıkla kavramsallaştırma, uygulama, analiz etme, sentezleme ve değerlendirme sürecidir. Bu, doğası gereği karşıt bir duruş sergilemek veya her şeye kusur bulmak anlamına gelmez. Aksine, bir argümanın güçlü ve zayıf yanlarını nesnel bir şekilde görebilme, varsayımları fark edebilme, kanıtların geçerliliğini tartabilme ve mantıksal tutarlılığı denetleyebilme disiplinidir. ----. Çünkü bu beceri, bireyi manipülasyondan, dogmatik düşünceden ve popüler yanılgılardan koruyan en etkili zihinsel kalkandır.

3. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

Doğru Cevap: C
Boşluktan önceki cümleler, eleştirel düşünmenin sadece "kusur bulmak" olmadığını, aynı zamanda bir argümanı analiz etme ve değerlendirme gibi yapıcı yönleri olduğunu anlatmaktadır. C şıkkı, bu fikri "yıkım değil, inşa faaliyetidir" diyerek mükemmel bir şekilde özetler ve boşluktan sonraki cümlenin (bireyi koruyan bir kalkan olduğu) mantıksal zeminini hazırlar.
(I) İnsan beyni, belirsizlikten ve tamamlanmamışlıktan hoşlanmaz; bu durumu bir tehdit olarak algılar ve boşlukları doldurma eğilimi gösterir. (II) Zeigarnik etkisi olarak bilinen bu psikolojik olgu, yarım kalmış veya kesintiye uğramış görevlerin, tamamlanmış olanlara göre zihni daha fazla meşgul ettiğini ve daha kolay hatırlandığını belirtir. (III) Garsonların uzun siparişleri akıllarında tutabilmesi ama siparişi teslim ettikten hemen sonra unutması bu etkinin klasik bir örneğidir. (IV) Hafıza, karmaşık nörolojik süreçlerin bir ürünüdür ve pek çok farklı türü bulunmaktadır. (V) Aynı şekilde, dizilerde en heyecanlı yerde "devam edecek" yazması veya bir reklamın merak uyandırıcı bir soruyla bitmesi, bu etkinin pazarlama ve medyada ne kadar bilinçli kullanıldığını gösterir. (VI) Zihnimiz, o "döngüyü kapatmak" için konuya odaklanmaya devam eder ve bu da mesajın kalıcılığını artırır.

4. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

Doğru Cevap: C
Paragraf, spesifik olarak "Zeigarnik etkisi"ni (yarım kalmış işlerin zihni meşgul etmesi) tanımlamakta ve bu etkiye günlük hayattan (garson) ve medyadan (dizi, reklam) örnekler vermektedir. IV. cümle ise bu spesifik konudan saparak, "hafıza" hakkında çok genel ve ansiklopedik bir tanım yapmaktadır. Bu genel tanım, parçanın odaklandığı psikolojik etkiyle doğrudan ilgili olmadığı için anlatımın akışını kesintiye uğratmaktadır.
Sokrates'in ünlü "Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir." sözü, bir cehalet itirafından çok daha derin bir felsefi duruşu ifade eder. Bu, entelektüel alçakgönüllülüğün ve bitmeyen bir bilme arzusunun manifestosudur. Kendi bilgisinin sınırlarını fark eden insan, yeni bilgilere ve farklı bakış açılarına kendini açar. Bilgiçlik taslayan ve her şeyi bildiğini sanan kişi ise öğrenme kapılarını kendi elleriyle kapatmış demektir; çünkü onun için keşfedilecek yeni bir şey kalmamıştır. Gerçek bilgelik, ne kadar çok şey bildiğimizle değil, ne kadar çok şeyi bilmediğimizin farkında olduğumuzla ölçülür. Bu farkındalık, bizi dogmatizmden ve entelektüel tembellikten koruyan, sürekli sorgulamaya ve araştırmaya iten en güçlü motordur.

5. Bu parçadan Sokrates'in sözüyle ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?

Doğru Cevap: C
Parçada, Sokratik ifadenin bir "bilme arzusu" ve "öğrenmeye açık olma" tutumunu yansıttığı vurgulanmaktadır. Bu, bilginin peşinde koşma sürecinin önemini anlatır. Ancak parçada, bu arayışın sonunda "mutlak bilgiye varmanın imkânsız olduğu" gibi kesin ve karamsar bir sonuçtan bahsedilmemektedir. Vurgu süreç üzerindedir, sonucun imkânsızlığı üzerinde değil.
Bir metni çevirmek, bir kelimenin yerine başka bir dildeki karşılığını koymaktan ibaret mekanik bir işlem değildir. Her kelime, ardında devasa bir kültürel bagaj taşır. Bir dilde masumane bir anlama gelen bir jest veya bir renk, başka bir dilde hakaret veya yas anlamına gelebilir. Bir deyimin bire bir çevirisi, kaynak dildeki esprili veya bilgece tınısını kaybedip hedef dilde anlamsız bir kelime yığınına dönüşebilir. Bu yüzden iyi bir çevirmen, sadece iki dile değil, iki kültüre de hâkim olan bir köprü gibidir. Onun görevi, kelimeleri değil, anlamı, duyguyu ve niyeti transfer etmektir. Bu, metnin ruhunu koruyarak onu yeni bir bedende yeniden yaratma sanatıdır.

6. Bu parçada iyi bir çevirinin temel koşulu olarak vurgulanan nedir?

Doğru Cevap: E
Parça boyunca çevirinin sadece kelime aktarımı olmadığı, "kültürel bagaj", "anlam", "duygu" ve "niyet" gibi unsurların da transfer edilmesi gerektiği fikri işlenmektedir. "İki kültüre de hâkim olan bir köprü" benzetmesi ve "metnin ruhunu koruma" ifadesi, temel koşulun E şıkkında belirtilen kültürel ve anlamsal aktarım olduğunu göstermektedir.
Dijital minimalizm, teknolojiye tamamen sırt çevirmeyi veya modern iletişim araçlarını reddetmeyi savunan bir akım değildir. Bu, ne bir teknoloji düşmanlığıdır ne de bir mağara adamı fantezisidir. Aksine, dijital minimalizm, teknolojik araçları amaçsızca ve bilinçsizce tüketmek yerine, onları kendi değerlerimiz ve hedeflerimiz doğrultusunda bilinçli bir şekilde kullanma felsefesidir. "Bu teknoloji benim hayatıma gerçekten ne katıyor?", "Ona harcadığım zaman ve dikkat, elde ettiğim faydaya değiyor mu?" gibi soruları sormayı gerektirir. Amaç, daha az bildirim, daha az anlamsız gezinti ve daha az dijital gürültü ile gerçekten önemli olan işlere, ilişkilere ve düşüncelere daha fazla zaman ve enerji ayırabilmektir. Kısacası, teknolojiyi hayatımızdan çıkarmak değil, onu tekrar bir araç konumuna indirgeyerek efendisi olmaktır.

7. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi "dijital minimalist" bir bireyin davranışı olamaz?

Doğru Cevap: B
Parçada dijital minimalizmin "amaçsızca ve bilinçsizce tüketmek yerine" teknolojiyi "bilinçli bir şekilde kullanma" felsefesi olduğu belirtilmiştir. B şıkkındaki davranış, "gündemi kaçırmamak adına" yani bir korku ve kaygıyla, bilinçli bir süzgeçten geçirmeden, amaçsızca bilgi tüketmektir. Bu, dijital minimalizmin savunduğu "az ama öz" ve "değer odaklı kullanım" ilkesiyle tamamen çelişir.
Asla. Sanat ve bilim, genellikle insan zihninin iki ayrı ve hatta karşıt kutbu olarak düşünülür: Biri sezgisel, duygusal ve öznel; diğeri ise mantıksal, rasyonel ve nesnel. Bu, son derece yanıltıcı ve sığ bir ayrımdır. Tarihin en büyük bilimsel atılımlarına baktığımızda, onların arkasında genellikle estetik bir sezgi, bir simetri veya bir zarafet arayışı olduğunu görürüz. Einstein'ın görelilik teorileri, sadece matematiksel olarak değil, aynı zamanda felsefi olarak da "güzel" denklemlerdir. Benzer şekilde, en derin sanat eserleri de genellikle evrenin yapısına, insan anatomisine veya ışığın doğasına dair hassas bir gözlem ve bilgi üzerine kuruludur. Leonardo da Vinci'nin aynı anda hem büyük bir sanatçı hem de büyük bir bilim insanı olması bir tesadüf değildir. Her ikisi de, görünenin ardındaki deseni, yapıyı ve ahengi anlama ve ifade etme çabasının farklı dillerde konuşan kardeşleridir.

8. Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisine bir yanıt niteliği taşımaktadır?

Doğru Cevap: D
Parça, "Asla." gibi kesin bir ret ifadesiyle başlamaktadır. Bu, kendisine yöneltilen ve bir evet/hayır cevabı gerektiren bir soruya yanıt verdiğini göstermektedir. Parçanın devamında sanat ve bilimin zıt kutuplar olduğu görüşünün neden "yanıltıcı" olduğunu açıklaması, D şıkkındaki "zıt disiplinler olduğu görüşüne katılıyor musunuz?" sorusuna mükemmel bir yanıt oluşturduğunu kanıtlar.
(I) Stoacılık felsefesi, bireyin hayattaki kontrol odağını doğru belirlemesi gerektiğini savunur. (II) Bu felsefeye göre, dünyadaki olaylar ikiye ayrılır: Kontrol edebildiklerimiz ve edemediklerimiz. (III) Başka insanların düşünceleri, hava durumu, ekonomik krizler gibi dışsal olaylar kontrolümüz dışındadır ve bunlara karşı duygusal tepkiler vermek anlamsızdır. (IV) Kontrol edebileceğimiz tek şey ise kendi düşüncelerimiz, yargılarımız ve eylemlerimizdir; içsel kalemiz burasıdır. (V) Felsefenin temel amacı, insanlara mutlu ve erdemli bir yaşamın yollarını göstermektir. (VI) Dolayısıyla bir Stoacı için huzur, dış dünyayı değiştirmeye çalışmakla değil, dış dünyaya karşı kendi içsel tepkilerini ve bakış açısını yönetmekle bulunur.

9. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

Doğru Cevap: D
Parçanın ilk dört cümlesi (I, II, III, IV) ve altıncı cümlesi, bütünlük içinde spesifik olarak "Stoacılık felsefesinin" temel bir ilkesini (kontrol odağı) açıklamaktadır. V. cümle ise bu spesifik konudan çıkarak "felsefenin genel amacını" tanımlayan bir ifade kullanmaktadır. Bu genel ifade, konunun akışını değiştirdiği için ikinci bir paragrafa başlangıç yapmak için en uygun cümledir.
"Yaratıcılık" dendiğinde akla ilk gelen, genellikle bir ressamın tuvali, bir müzisyenin bestesi veya bir yazarın romanı gibi sanatsal üretimlerdir. Bu daraltılmış bakış açısı, yaratıcılığın hayatın her alanında var olan temel bir insani yetenek olduğu gerçeğini gölgeler. Oysa bir mühendisin daha önce düşünülmemiş bir köprü tasarımı, bir aşçının birbiriyle alakasız görünen malzemelerden harika bir lezzet yaratması, bir öğretmenin sıkıcı bir konuyu ilgi çekici bir oyunla anlatması veya bir bahçıvanın sınırlı bir alanda verimli bir sebze bahçesi kurması da en az bir tablo yapmak kadar yaratıcı eylemlerdir. Yaratıcılık, ilahi bir ilham anı veya sadece seçilmiş birkaç "sanatçıya" bahşedilmiş bir lütuf değildir. O, mevcut bilgi ve malzemeleri kullanarak yeni, faydalı ve anlamlı bir bütün oluşturma problemidir ve herkes tarafından geliştirilebilir bir beceridir.

10. Bu parçadan "yaratıcılık" ile ilgili aşağıdaki yargıların hangisine kesin olarak ulaşılabilir?

Doğru Cevap: C
Paragrafın ana fikri, yaratıcılığın sadece sanatla sınırlı olduğu yönündeki yaygın kanıyı çürütmektir. Mühendis, aşçı, öğretmen gibi farklı mesleklerden örnekler vererek, yaratıcılığın hayatın her alanında, "problem çözme" ve "yeni bir bütün oluşturma" şeklinde ortaya çıkan "evrensel" bir yetenek olduğunu vurgulamaktadır.
Post-truth (gerçek-ötesi) kavramı, kamuoyu tartışmalarında nesnel hakikatlerin, kişisel inançlardan ve duygusal tepkilerden daha az etkili hale gelmesini tanımlar. Bu, hakikatin tamamen yok olduğu veya önemsizleştiği anlamına gelmez. Daha ziyade, hakikatin statüsünün sarsıldığı, onun yerine "hissettirdiği doğru olanın" veya "inandığımız kabilenin doğrusunun" geçtiği bir iklimi ifade eder. İnternet ve sosyal medyanın yarattığı yankı odalarında, insanlar sürekli kendi görüşlerini teyit eden "alternatif gerçeklerle" karşılaşır ve karşıt kanıtlara karşı giderek daha dirençli hale gelir. Bu durumda bir argümanı kazanmak için kanıtlara veya mantıksal tutarlılığa başvurmak yerine, belirli bir kitlenin duygularına ve ön yargılarına hitap eden bir hikâye anlatmak daha etkili bir stratejiye dönüşür.

11. Bu parça için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru Cevap: C
Paragraf, baştan sona "Post-truth" kavramını tanımlamakta, nesnel hakikatlerin yerini kişisel inançların ve duyguların almasını, yani "hakikatin değişen rolünü" açıklamaktadır. C şıkkı, parçanın ana kavramını ve temel argümanını eksiksiz bir şekilde kapsayan en uygun başlıktır. Diğer şıklar ya çok geneldir ya da parçanın sadece bir yönüyle ilgilidir.
Konfor alanı, bireyin kendini güvende hissettiği, rutinlerinin ve yeteneklerinin mevcut durumla başa çıkmaya yettiği, dolayısıyla kaygı seviyesinin minimumda olduğu psikolojik bir alandır. Bu alan, dinlenmek ve enerji toplamak için gerekli olsa da, içinde çok uzun süre kalmak, kişisel gelişimin ve öğrenmenin önündeki en büyük engele dönüşür. Büyüme, yeni beceriler edinme ve potansiyeli gerçekleştirme, ancak bu alanın sınırlarını bilinçli bir şekilde zorladığımızda, yani bir miktar belirsizlik ve rahatsızlık hissettiğimiz "öğrenme alanına" adım attığımızda gerçekleşir. Sürekli olarak sadece bildiğimiz ve rahat ettiğimiz şeyleri yapmak, bizi zihinsel ve duygusal olarak durgunlaştırır. Tıpkı bir kasın gelişmek için dirençle karşılaşması gerektiği gibi, karakterimiz ve yeteneklerimiz de ancak zorluklarla karşılaştığında güçlenir.

12. Bu parçada "konfor alanı" ile ilgili asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru Cevap: C
Parça, konfor alanının "gerekli" olduğunu kabul ederek dengeli bir bakış açısı sunuyor ancak asıl vurguyu, bu alanda "çok uzun süre kalmanın" kişisel gelişimi "durduran bir engele" dönüştüğü fikri üzerine yapıyor. Yani hem olumlu yanını teslim ediyor hem de asıl tehlikenin sürekli orada kalmak olduğunu belirtiyor. C şıkkı bu dengeli ve ana fikri yansıtan en doğru ifadedir.