İçereği Atla
Paragrafta Anlam Testi - 8

Paragrafta Anlam Testi - 8

Toplumda yaygın olan kanının aksine, yaratıcılık yalnızca sanatçılara özgü, gizemli bir ilham anı değildir. Aksine, birbiriyle alakasız gibi görünen fikirler veya kavramlar arasında yeni ve anlamlı bağlantılar kurma becerisidir. Bu beceri, bir bilim insanının farklı deney sonuçlarını birleştirerek yeni bir teori üretmesinde de, bir girişimcinin piyasadaki bir boşluğu fark edip yeni bir hizmet tasarlamasında da kendini gösterir. Dolayısıyla yaratıcılık, belirli bir alana hapsedilemeyecek kadar temel ve insani bir yetenektir. Onu geliştirmek için gereken şey ise ilahi bir ilhamdan çok, merak, gözlem yapma ve farklı alanlardan beslenerek zihinsel kalıpların dışına çıkma cesaretidir.

1. Bu parçada yaratıcılıkla ilgili asıl vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru Cevap: B
Paragraf, yaratıcılığın sadece sanatçılara ait olduğu yönündeki yaygın kanıyı çürüterek, bu becerinin bilim ve girişimcilik gibi farklı alanlarda da var olduğunu ve geliştirilebilir bir nitelik taşıdığını vurgulamaktadır.
Doğrulama yanlılığı (confirmation bias), insanların mevcut inançlarını veya hipotezlerini doğrulayan bilgileri arama, tercih etme ve o şekilde yorumlama eğilimidir. Bu bilişsel kısa yol, karşıt görüşleri veya inançlarımızı sarsabilecek kanıtları göz ardı etmemize veya yanlışlamamıza neden olur. Özellikle sosyal medya algoritmalarının sürekli olarak bizimle aynı fikirdeki içerikleri önümüze getirmesiyle bu durum daha da pekişir. Birey, kendi düşüncelerinin sürekli onaylandığı bir "yankı odasına" hapsolur ve farklı bakış açılarına karşı giderek daha kapalı hale gelir. Bu durum, eleştirel düşünme becerisini zayıflatırken toplumsal kutuplaşmayı da derinleştiren tehlikeli bir döngü yaratır.

2. Bu parçada "doğrulama yanlılığı" ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

Doğru Cevap: E
Parçada doğrulama yanlılığının tanımı, işleyişi ve olumsuz sonuçları ayrıntılı bir şekilde anlatılmış, ancak bu durumla nasıl başa çıkılacağına veya bu eğilimin nasıl aşılabileceğine dair herhangi bir yöntemden ya da teknikten bahsedilmemiştir.
Bilmek ve anlamak arasında okyanuslar kadar fark vardır. Bilmek, enformasyonun zihinde depolanmasıdır; bir veriyi ezberlemek veya bir formülü hatırlamaktır. Anlamak ise o enformasyonu içselleştirmek, farklı parçaları arasında bağlar kurmak ve onu yeni durumlara uygulayabilmektir. Bilgi, parmaklarımızın ucundaki internet sayesinde neredeyse sınırsız ve herkese açıktır. ----. Sadece bilen kişi, bildiğini tekrar eder; anlayan kişi ise o bilgiden yeni bilgiler üretebilir, onu yorumlayabilir ve başkasına öğretebilir.

3. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

Doğru Cevap: A
Boşluktan önceki cümle bilginin kolay ulaşılabilirliğinden, sonraki cümle ise bilmek ile anlamak arasındaki farktan bahsetmektedir. A şıkkı, bilginin aksine anlamanın kolay olmadığını, kişisel bir çaba gerektirdiğini belirterek iki düşünce arasında mantıksal bir karşıtlık ve köprü kurar.
(I) Modern insan, can sıkıntısından bir veba gibi kaçar. (II) Zihnini sürekli bildirimler, içerikler ve aktivitelerle meşgul tutarak ondan kaçmaya çalışır. (III) Oysa can sıkıntısı, zihnin kendi içine dönebildiği, serbestçe dolaşabildiği ve yaratıcı fikirlerin filizlendiği verimli bir topraktır. (IV) Sürekli dış uyaranlara maruz kalmak, odaklanma becerisine ciddi zararlar verir. (V) Tarih boyunca pek çok düşünür ve sanatçı, en parlak fikirlerine derin bir can sıkıntısı anında ulaşmıştır. (VI) Dolayısıyla ondan kaçmak yerine onu kucaklamak, zihinsel bir yenilenme için gereklidir.

4. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

Doğru Cevap: D
Paragraf, baştan sona "can sıkıntısının" olumsuz bir durum olmadığını, aksine yaratıcılık için gerekli ve verimli olduğunu savunmaktadır. IV. cümle ise bu spesifik konudan saparak "dış uyaranların odaklanmaya zararı" gibi daha genel ve farklı bir konuya değinmektedir.
(I) Baharatlar, antik çağlardan beri sadece yemeklere lezzet katan birer çeşni olmanın çok ötesinde anlamlar taşımıştır. (II) Karabiber, tarçın, karanfil gibi egzotik baharatlar, binlerce yıl boyunca altından bile daha değerli sayılmış, uğruna savaşlar yapılmış ve yeni kıtaların keşfine yol açmıştır. (III) Bu değerli maddeler, uzak diyarlardan meşakkatli ve tehlikeli yollarla getirildiği için zenginliğin ve statünün bir sembolü olarak görülmüştür. (IV) Ayrıca güçlü aromaları sayesinde yiyeceklerin bozulmasını yavaşlattığı ve kötü kokuları maskelediği için pratik bir işleve de sahipti. (V) Günümüz mutfağında ise baharat kullanımı, farklı kültürlerin lezzetlerini bir araya getiren yaratıcı bir sanata dönüşmüştür. (VI) Artık şefler, baharatları sadece lezzet katmak için değil, aynı zamanda bir yemeğe karakter ve özgün bir imza katmak için kullanmaktadır.

5. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

Doğru Cevap: C
Parçanın ilk dört cümlesi, baharatların "geçmişteki" tarihsel, ekonomik ve pratik önemini anlatmaktadır. V. cümleden itibaren ise "Günümüz mutfağında ise" ifadesiyle konu, baharatların "günümüzdeki" rolüne ve sanatsal kullanımına geçmektedir. Bu net zaman ve konu değişimi, V. cümlenin yeni bir paragrafın başlangıcı olduğunu göstermektedir.
Kütüphanenin loş ve sessiz koridorunda ilerlerken havayı dolduran o kendine has, eskimiş kâğıt ve deri cilt kokusu genzini yaktı. Yüksek, tavana kadar uzanan ahşap raflar, binlerce kitabın ağırlığı altında hafifçe eğilmiş gibiydi. Güneş ışığı, kemerli ve tozlu pencereden süzülerek yerdeki eski püskü halının desenleri üzerinde geziniyor, havadaki toz zerrelerini birer yıldız gibi parlatıyordu. Sadece ara sıra bir sayfanın çevrilme hışırtısı veya uzak bir köşeden gelen boğuk bir öksürük, bu zamanın durduğu mekânın derin sessizliğini bozuyordu.

6. Bu parçanın anlatımında ağır basan anlatım biçimi aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru Cevap: D
Paragraf, bir olay anlatmaktan veya bir fikir savunmaktan ziyade, bir kütüphanenin atmosferini okurun zihninde canlandırmayı amaçlamaktadır. Koku, ışık, ses gibi görsel ve işitsel ayrıntılara yer verilerek bir mekân tasvir edilmektedir. Bu, betimleyici anlatımın temel özelliğidir.
Kırılganlığın tam tersi "sağlamlık" gibi görünse de aslında değildir. Sağlam olan bir nesne, strese ve baskıya maruz kaldığında değişmeden kalır, yani etkilenmez. Oysa "anti-kırılgan" olarak tanımlanan sistemler ise stresten, belirsizlikten ve şoklardan sadece etkilenmemekle kalmaz, aynı zamanda onlardan fayda sağlayarak daha da güçlenir. İnsan vücudu buna mükemmel bir örnektir; ağırlık kaldırdığımızda kaslarımız küçük yırtıklar yaşar ama iyileşirken eskisinden daha güçlü hale gelir. Benzer şekilde, bazı zorluklar ve başarısızlıklar da insan karakterini zayıflatmak yerine onu daha dayanıklı ve bilge yapabilir.

7. Yazar, "anti-kırılganlık" kavramını açıklamak için hangi düşünceyi geliştirme yollarını birlikte kullanmıştır?

Doğru Cevap: B
Yazar, "anti-kırılganlık" kavramını "sağlamlık" ile kıyaslayarak (karşılaştırma) işe başlamış, ardından bu soyut kavramı insan vücudu ve kasların gelişimi üzerinden somut bir duruma bağlayarak (örnekleme) düşüncesini geliştirmiştir.
I. Çünkü beyin, bu yeni davranışı otomatik hale getirene kadar bilinçli bir çaba gerektirir. II. Alışkanlıklar, uzun bir süre boyunca tekrarlanan davranışların sonucunda oluşan otomatik eylemlerdir. III. Bu süreçte önemli olan, ilk baştaki zorluğa rağmen kararlılıkla devam etmektir. IV. Yeni bir alışkanlık kazanmanın ilk adımları bu yüzden her zaman en zor olanıdır. V. Zamanla, bu bilinçli çaba yerini bilinç dışı bir otomatiğe bırakır ve davranış alışkanlığa dönüşür.

8. Numaralanmış cümlelerle anlamlı bir paragraf oluşturulduğunda doğru sıralama nasıl olur?

Doğru Cevap: C
Paragraf, alışkanlığın genel tanımıyla (II) başlamalıdır. Ardından yeni bir alışkanlık kazanmanın neden zor olduğu (IV) ve bu zorluğun sebebi ("çünkü" ile başlayan I) açıklanmalıdır. Bu zorluğa karşı ne yapılması gerektiği (III) ve sürecin nasıl sonuçlanacağı (V) ile paragraf tamamlanmalıdır.
Dunning-Kruger etkisi, bir konu hakkında daha az bilgi veya beceriye sahip olan insanların, kendi yetkinliklerini abartma ve olduğundan çok daha fazlasını bildiklerini zannetme eğiliminde olduğunu belirten bilişsel bir yanılgıdır. Bu kişiler, sadece bir konuda yetersiz olmakla kalmazlar, aynı zamanda bu yetersizliklerini fark edebilecek üst-bilişsel beceriden de yoksundurlar. Ironik bir şekilde, bir konuda gerçek bir uzmanlık seviyesine ulaştıkça, kişi konunun ne kadar derin ve karmaşık olduğunu daha iyi anlar ve kendi bilgisinin sınırlarının daha fazla farkına varır. Bu yüzden, gerçek uzmanlar genellikle daha alçakgönüllü bir tavır sergilerken, "cahil cesareti" olarak adlandırılan durum bu etkinin bir yansımasıdır.

9. Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılabilir?

Doğru Cevap: E
Paragrafta, az bilgiye sahip kişilerin "yetersizliklerini fark edebilecek üst-bilişsel beceriden de yoksun" oldukları açıkça belirtilmiştir. Bu da bilgi eksikliğinin, kişinin kendi durumunu değerlendirmesini engellediği anlamına gelir.
Kintsugi, kırılan seramik eşyaları altın, gümüş veya platin tozu karıştırılmış lake ile birleştirme sanatıdır. Bu felsefede amaç, kusuru gizlemek değil, tam aksine onu vurgulamaktır. Kırıklar, nesnenin tarihinin ve yaşadığı travmanın bir parçası olarak kabul edilir ve altınla belirginleştirilerek adeta bir onur madalyası gibi sergilenir. Bu yaklaşıma göre, kırılıp onarılan bir nesne, eskisinden bile daha değerli ve güzeldir çünkü bir yaşanmışlık, bir hikâye kazanmıştır. Kintsugi, sadece bir onarım tekniği değil, aynı zamanda kusurları ve kırılganlıkları kucaklamayı, yaşamın getirdiği yaraları bilgelik ve güzellik kaynağı olarak görmeyi öğreten derin bir hayat dersidir.

10. Bu parça için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?

Doğru Cevap: B
Paragraf, baştan sona "Kintsugi" kavramını ve bu sanatın temel felsefesi olan "kırıkları ve kusurları" birer güzellik unsuru olarak görme fikrini anlatmaktadır. "Kırıklığın Estetiği" ifadesi, bu felsefeyi en iyi özetleyen başlıktır.
Dijital çağda, "derin çalışma" olarak adlandırılan, dikkat dağıtıcı unsurlardan arınmış bir şekilde tek bir göreve odaklanma becerisi, giderek daha nadir ve dolayısıyla daha değerli hale geliyor. Çoğu profesyonel, gününü e-postalara cevap vermek, toplantılara katılmak ve sosyal medya bildirimlerini kontrol etmek gibi "yüzeysel işlerle" geçiriyor. Bu tür işler, meşguliyet hissi verse de, gerçek anlamda katma değer yaratan, karmaşık problemleri çözen veya yeni bir şey üreten işler değildir. Derin çalışma ise, bilişsel kapasitemizi en üst sınıra kadar zorlayarak yeni beceriler öğrenmemizi ve elit düzeyde bir kaliteye ulaşmamızı sağlar. Bu beceriye sahip olanlar, otomasyonun ve dikkat dağınıklığının hakim olduğu yeni ekonomide vazgeçilmez olacaktır.

11. Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?

Doğru Cevap: E
Paragrafın sonunda, derin çalışma becerisine sahip olanların "yeni ekonomide vazgeçilmez olacağı" belirtilerek, bu yeteneğin gelecekteki iş dünyasında kritik bir avantaj sağlayacağı fikri açıkça vurgulanmıştır.
Bir tartışmada amaç, ne pahasına olursa olsun kendi fikrini kabul ettirmek veya karşı tarafı yenilgiye uğratmak olmamalıdır. Eğer amaç buysa, bu bir tartışma değil, bir ego savaşıdır. Gerçek bir entelektüel tartışmanın amacı, farklı bakış açılarının çarpışmasıyla birlikte, her iki tarafın da başlangıç noktasından daha bilge bir noktaya, yani gerçeğe daha yakın bir yere ulaşmasıdır. Bu süreçte kendi argümanındaki bir hatayı fark edip onu düzeltebilmek, bir yenilgi değil, aksine bir kazanımdır. Karşı tarafın geçerli bir noktasını تسلیم etmek, bir zayıflık değil, gerçeğe duyulan saygının bir göstergesidir.

12. Bu parçada tartışma kültürüyle ilgili asıl anlatılmak istenen nedir?

Doğru Cevap: C
Paragraf, tartışmanın bir "ego savaşı" olmaması gerektiğini, asıl amacının "gerçeğe daha yakın bir yere ulaşmak" olduğunu vurgulamaktadır. Bu da tartışmanın bir amaç değil, bir araç olduğu fikrini ana düşünce haline getirir.