Hukukun Temel Kavramları Testi - 4
1. Hâkimin bir kanun hükmünü uygularken, kanunun sadece lafzına (sözüne) değil, aynı zamanda kanun koyucunun o kuralı koyarken güttüğü amacı ve kanunun ruhunu da dikkate alarak yaptığı yoruma ne ad verilir?
Amaçsal (Gai) Yorum, modern hukukta en çok benimsenen yorum yöntemidir. Bu yöntemde hâkim, kanunun metninin ötesine geçerek, o kuralın konulma amacını, korunmak istenen hukuki menfaati ve günün koşullarını göz önünde bulundurarak bir sonuca varır.
2. Ayırt etme gücüne sahip 16 yaşındaki A, yasal temsilcisinin izni olmadan pahalı bir cep telefonu satın almıştır. Bu hukuki işlemin akıbeti aşağıdakilerden hangisidir?
Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar "sınırlı ehliyetsiz" olarak kabul edilir. Yaptıkları borçlandırıcı işlemler, yasal temsilcinin (veli veya vasi) onayı (icazet) verilinceye kadar askıda hükümsüzdür. Bu duruma "tek taraflı bağlamazlık" denir. Yasal temsilci onay verirse işlem geçerli hale gelir, vermezse baştan itibaren geçersiz olur.
3. Kanun koyucunun bir konuyu düzenlerken, genel bir çerçeve çizip somut olayın özelliklerine göre nasıl hareket edileceğini hâkimin takdirine bıraktığı boşluk türü aşağıdakilerden hangisidir?
Kural içi boşluk, kanun koyucunun bilerek ve isteyerek bıraktığı bir boşluktur. Örneğin, "hâkim, hakkaniyete göre nafakaya hükmeder" ifadesinde, nafakanın miktarının ne olacağı hâkimin takdirine bırakılmıştır. Bu bir kanun eksikliği değil, adaleti sağlamak için tanınan bir yetkidir.
4. Bir borcun vadesi gelmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemesi üzerine, alacaklının dava açmayarak 10 yıl beklemesi durumunda borçlunun borcu ödemekten kaçınmak için ileri sürebileceği hakka ne denir?
Borçlar hukukunda genel zamanaşımı süresi 10 yıldır. Bu süre geçtikten sonra borç sona ermez, "eksik borç" haline gelir. Alacaklı dava açarsa borçlu, "zamanaşımı def'i" ileri sürerek borcu ödeme yükümlülüğünden kurtulabilir. Def'i, hakkın varlığını kabul edip özel bir nedenle onu yerine getirmekten kaçınma hakkıdır. Hâkim, def'iyi kendiliğinden dikkate almaz, borçlunun ileri sürmesi gerekir.
5. Dernekler ve vakıflar, özel hukuk tüzel kişileri olup belirli bir amacın gerçekleşmesine yöneliktirler. Bu tüzel kişilikler ne zaman hak ehliyetini kazanırlar?
Tüzel kişiler, tıpkı gerçek kişiler gibi hak ehliyetine sahiptir. Bu ehliyeti, kanunun aradığı şartları yerine getirerek kuruldukları anda kazanırlar. Örneğin dernekler, kuruluş bildirimini mülki idare amirliğine verdikleri anda; vakıflar ise mahkemede tescil edildikleri anda tüzel kişilik ve dolayısıyla hak ehliyeti kazanmış olurlar. Fiil ehliyetini ise zorunlu organlarını (yönetim kurulu vb.) oluşturduklarında kazanırlar.
6. Kiracının, kira sözleşmesini tek taraflı irade beyanıyla sona erdirme hakkı, aşağıdaki hak türlerinden hangisine örnektir?
Yenilik doğuran haklar, tek taraflı irade beyanıyla yeni bir hukuki durum yaratan, var olanı değiştiren veya sona erdiren haklardır. Fesih, istifa, azil gibi mevcut bir hukuki ilişkiyi ortadan kaldıran haklar, "bozucu yenilik doğuran hak" olarak sınıflandırılır.
7. "Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi (Nullum crimen, nulla poena sine lege), ceza hukukunun temel ilkelerinden biridir. Bu ilkenin doğrudan bir sonucu aşağıdakilerden hangisi olamaz?
Kanunilik ilkesinin en temel sonuçlarından biri, ceza hukukunda örf ve adetin suç yaratamayacağıdır. Bir fiilin suç sayılabilmesi ve karşılığında ceza verilebilmesi için mutlaka ve sadece kanunda açıkça yazılı olması gerekir. Hâkim kıyas yaparak veya örf ve adete dayanarak yeni bir suç tipi yaratamaz.
8. Hem kamu hukuku hem de özel hukuk özelliklerini bir arada barındıran hukuk dallarına "karma nitelikli hukuk dalları" denir. Aşağıdakilerden hangisi bu tanıma en iyi örnektir?
İş Hukuku, işçi ile işveren arasındaki özel hukuk sözleşmesine (hizmet akdi) dayanması yönüyle özel hukuk; ancak devletin zayıf olan işçiyi korumak için emredici kurallar (asgari ücret, çalışma saatleri, iş güvenliği) koyması ve sendikalar gibi kamusal yönleri olması nedeniyle kamu hukuku karakteri taşır. Bu nedenle karma bir hukuk dalıdır.
9. Depremde yıkılan bir binanın enkazından cesedi çıkarılamayan bir kişi hakkında mahkeme kararıyla verilen ve kişiliği kesin olarak sona erdiren durum aşağıdakilerden hangisidir?
Ölüm karinesi, bir kimsenin ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren bir durumda (uçak düşmesi, denizde batma, enkaz altında kalma vb.) kaybolması ve cesedinin bulunamaması halinde, o yerin en büyük mülki amirinin emriyle nüfus kütüğüne "ölü" kaydı düşülmesidir. Bu durumda kişi, olay anından itibaren ölmüş sayılır ve mahkeme kararına gerek yoktur. Gaiplikte ise ölüme kesin gözle bakılmaz, uzun süre haber alınamama söz konusudur ve mahkeme kararı gerekir.
10. Medeni Kanun'a göre dürüstlük kuralına aykırı davranmanın en temel ve doğrudan yaptırımı aşağıdakilerden hangisidir?
Medeni Kanun Madde 2'de düzenlenen dürüstlük kuralının hemen devamında, "Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." hükmü yer alır. Bu, dürüstlük kuralına aykırılığın birincil yaptırımıdır. Örneğin, sırf komşusunun manzarasını kapatmak için duvar ören bir kişinin mülkiyet hakkını kullanması hukuk tarafından korunmaz.
11. Aşağıdakilerden hangisi bir "itiraz" niteliği taşırken, diğeri bir "def'i" niteliği taşır?
İtiraz, bir hakkın doğumuna engel olan veya onu sona erdiren bir olayın ileri sürülmesidir (örn: borç hiç doğmadı, borç ödendi). Hâkim tarafından re'sen (kendiliğinden) dikkate alınır. Fiil ehliyeti yokluğu da hakkın doğumuna engel olduğu için bir itirazdır. Def'i ise borçlunun borcu yerine getirmekten kaçınmasını sağlayan şahsi bir savunma hakkıdır (örn: zamanaşımı def'i, ödemezlik def'i). Hâkim kendiliğinden dikkate almaz, davalının ileri sürmesi gerekir.
12. Hukuk kurallarının sadece belirli bir olayı veya kişiyi değil, aynı durumda olan tüm olayları ve kişileri kapsayacak şekilde düzenlenmesi, o kuralların hangi özelliğini ifade eder?
Genellik ilkesi, bir hukuk kuralının, o kuralın içerdiği şartları taşıyan herkese ve her olaya uygulanmasını ifade eder. "Torba yasalar" dışında kanunlar, ismen belirli kişilere veya olaylara yönelik çıkarılamaz. Soyutluk ise kuralın henüz gerçekleşmemiş, gelecekte gerçekleşmesi muhtemel tüm benzer olayları kapsamasıdır. İki ilke birbiriyle yakından ilişkili olsa da, "aynı durumda olan tüm kişileri ve olayları kapsaması" doğrudan genellik ilkesinin tanımıdır.
Hukukun Temel Kavramları Testi - 4
1. Hâkimin bir kanun hükmünü uygularken, kanunun sadece lafzına (sözüne) değil, aynı zamanda kanun koyucunun o kuralı koyarken güttüğü amacı ve kanunun ruhunu da dikkate alarak yaptığı yoruma ne ad verilir?
Amaçsal (Gai) Yorum, modern hukukta en çok benimsenen yorum yöntemidir. Bu yöntemde hâkim, kanunun metninin ötesine geçerek, o kuralın konulma amacını, korunmak istenen hukuki menfaati ve günün koşullarını göz önünde bulundurarak bir sonuca varır.
2. Ayırt etme gücüne sahip 16 yaşındaki A, yasal temsilcisinin izni olmadan pahalı bir cep telefonu satın almıştır. Bu hukuki işlemin akıbeti aşağıdakilerden hangisidir?
Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar "sınırlı ehliyetsiz" olarak kabul edilir. Yaptıkları borçlandırıcı işlemler, yasal temsilcinin (veli veya vasi) onayı (icazet) verilinceye kadar askıda hükümsüzdür. Bu duruma "tek taraflı bağlamazlık" denir. Yasal temsilci onay verirse işlem geçerli hale gelir, vermezse baştan itibaren geçersiz olur.
3. Kanun koyucunun bir konuyu düzenlerken, genel bir çerçeve çizip somut olayın özelliklerine göre nasıl hareket edileceğini hâkimin takdirine bıraktığı boşluk türü aşağıdakilerden hangisidir?
Kural içi boşluk, kanun koyucunun bilerek ve isteyerek bıraktığı bir boşluktur. Örneğin, "hâkim, hakkaniyete göre nafakaya hükmeder" ifadesinde, nafakanın miktarının ne olacağı hâkimin takdirine bırakılmıştır. Bu bir kanun eksikliği değil, adaleti sağlamak için tanınan bir yetkidir.
4. Bir borcun vadesi gelmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemesi üzerine, alacaklının dava açmayarak 10 yıl beklemesi durumunda borçlunun borcu ödemekten kaçınmak için ileri sürebileceği hakka ne denir?
Borçlar hukukunda genel zamanaşımı süresi 10 yıldır. Bu süre geçtikten sonra borç sona ermez, "eksik borç" haline gelir. Alacaklı dava açarsa borçlu, "zamanaşımı def'i" ileri sürerek borcu ödeme yükümlülüğünden kurtulabilir. Def'i, hakkın varlığını kabul edip özel bir nedenle onu yerine getirmekten kaçınma hakkıdır. Hâkim, def'iyi kendiliğinden dikkate almaz, borçlunun ileri sürmesi gerekir.
5. Dernekler ve vakıflar, özel hukuk tüzel kişileri olup belirli bir amacın gerçekleşmesine yöneliktirler. Bu tüzel kişilikler ne zaman hak ehliyetini kazanırlar?
Tüzel kişiler, tıpkı gerçek kişiler gibi hak ehliyetine sahiptir. Bu ehliyeti, kanunun aradığı şartları yerine getirerek kuruldukları anda kazanırlar. Örneğin dernekler, kuruluş bildirimini mülki idare amirliğine verdikleri anda; vakıflar ise mahkemede tescil edildikleri anda tüzel kişilik ve dolayısıyla hak ehliyeti kazanmış olurlar. Fiil ehliyetini ise zorunlu organlarını (yönetim kurulu vb.) oluşturduklarında kazanırlar.
6. Kiracının, kira sözleşmesini tek taraflı irade beyanıyla sona erdirme hakkı, aşağıdaki hak türlerinden hangisine örnektir?
Yenilik doğuran haklar, tek taraflı irade beyanıyla yeni bir hukuki durum yaratan, var olanı değiştiren veya sona erdiren haklardır. Fesih, istifa, azil gibi mevcut bir hukuki ilişkiyi ortadan kaldıran haklar, "bozucu yenilik doğuran hak" olarak sınıflandırılır.
7. "Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi (Nullum crimen, nulla poena sine lege), ceza hukukunun temel ilkelerinden biridir. Bu ilkenin doğrudan bir sonucu aşağıdakilerden hangisi olamaz?
Kanunilik ilkesinin en temel sonuçlarından biri, ceza hukukunda örf ve adetin suç yaratamayacağıdır. Bir fiilin suç sayılabilmesi ve karşılığında ceza verilebilmesi için mutlaka ve sadece kanunda açıkça yazılı olması gerekir. Hâkim kıyas yaparak veya örf ve adete dayanarak yeni bir suç tipi yaratamaz.
8. Hem kamu hukuku hem de özel hukuk özelliklerini bir arada barındıran hukuk dallarına "karma nitelikli hukuk dalları" denir. Aşağıdakilerden hangisi bu tanıma en iyi örnektir?
İş Hukuku, işçi ile işveren arasındaki özel hukuk sözleşmesine (hizmet akdi) dayanması yönüyle özel hukuk; ancak devletin zayıf olan işçiyi korumak için emredici kurallar (asgari ücret, çalışma saatleri, iş güvenliği) koyması ve sendikalar gibi kamusal yönleri olması nedeniyle kamu hukuku karakteri taşır. Bu nedenle karma bir hukuk dalıdır.
9. Depremde yıkılan bir binanın enkazından cesedi çıkarılamayan bir kişi hakkında mahkeme kararıyla verilen ve kişiliği kesin olarak sona erdiren durum aşağıdakilerden hangisidir?
Ölüm karinesi, bir kimsenin ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren bir durumda (uçak düşmesi, denizde batma, enkaz altında kalma vb.) kaybolması ve cesedinin bulunamaması halinde, o yerin en büyük mülki amirinin emriyle nüfus kütüğüne "ölü" kaydı düşülmesidir. Bu durumda kişi, olay anından itibaren ölmüş sayılır ve mahkeme kararına gerek yoktur. Gaiplikte ise ölüme kesin gözle bakılmaz, uzun süre haber alınamama söz konusudur ve mahkeme kararı gerekir.
10. Medeni Kanun'a göre dürüstlük kuralına aykırı davranmanın en temel ve doğrudan yaptırımı aşağıdakilerden hangisidir?
Medeni Kanun Madde 2'de düzenlenen dürüstlük kuralının hemen devamında, "Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." hükmü yer alır. Bu, dürüstlük kuralına aykırılığın birincil yaptırımıdır. Örneğin, sırf komşusunun manzarasını kapatmak için duvar ören bir kişinin mülkiyet hakkını kullanması hukuk tarafından korunmaz.
11. Aşağıdakilerden hangisi bir "itiraz" niteliği taşırken, diğeri bir "def'i" niteliği taşır?
İtiraz, bir hakkın doğumuna engel olan veya onu sona erdiren bir olayın ileri sürülmesidir (örn: borç hiç doğmadı, borç ödendi). Hâkim tarafından re'sen (kendiliğinden) dikkate alınır. Fiil ehliyeti yokluğu da hakkın doğumuna engel olduğu için bir itirazdır. Def'i ise borçlunun borcu yerine getirmekten kaçınmasını sağlayan şahsi bir savunma hakkıdır (örn: zamanaşımı def'i, ödemezlik def'i). Hâkim kendiliğinden dikkate almaz, davalının ileri sürmesi gerekir.
12. Hukuk kurallarının sadece belirli bir olayı veya kişiyi değil, aynı durumda olan tüm olayları ve kişileri kapsayacak şekilde düzenlenmesi, o kuralların hangi özelliğini ifade eder?
Genellik ilkesi, bir hukuk kuralının, o kuralın içerdiği şartları taşıyan herkese ve her olaya uygulanmasını ifade eder. "Torba yasalar" dışında kanunlar, ismen belirli kişilere veya olaylara yönelik çıkarılamaz. Soyutluk ise kuralın henüz gerçekleşmemiş, gelecekte gerçekleşmesi muhtemel tüm benzer olayları kapsamasıdır. İki ilke birbiriyle yakından ilişkili olsa da, "aynı durumda olan tüm kişileri ve olayları kapsaması" doğrudan genellik ilkesinin tanımıdır.